Sadece serde Göz Hekimliği olduğundan değil, dünyada “baktığını göremeyen, gördüğünü anlayamayan” insanlar çoğaldığı için de “körler ve körlük” konulu sanat eserleri ilgimi çekiyor. Özellikle sahne sanatlarında “körlüğün” tanımı ve anlatımı çok değişik yaklaşımlarla olabiliyor. Örneğin opera sanatında üç tip kör karakteri tanımlanmış (1,2). Birinci tip, tıbbi anlamda bir hastalıkla veya bir kaza sonrası görmesini kaybedenler ile psikolojik olarak kör olduğuna inananlar. İkinci tip, körmüş gibi davranıp bundan yarar elde etmeye çalışanlar. Üçüncü tip ise çevresinde olanları sezen, geleceği gören, herkese yol gösteren kör ve bilge kişiler. Bakalım, şu ara Ankara’da oynayan körlük konulu iki oyunda hangi tip körlük tanımlanacak diye biletlerimi aldım, kalem-kağıdımı kuşanıp temsilleri izlemeye gittim.
SİYAH KÖRLÜK: KÖRLER
Önce 7 Mart 2025’te Yakîn Tiyatro’nun Necatibey caddesindeki sahnesinde sergilenen Maurice Maeterlinck’in Körler adlı oyununu seyrettim.,, 1,2,3
Maurice Maeterlinck ve Körler: Belçikalı Nobel ödüllü yazar Kont Maurice Maeterlinck (1862-1949) edebiyatta sembolizm akımının öncülerinden olarak tanınır. Şiirler, romanlar, denemeler ve tiyatro oyunları yazmış. “Statik tiyatro” olarak sınıflanan eserlerinden “Palléas ve Mélisande”, Claude Debussy’nin aynı adlı operasına ve başka bestecilerin orkestra süitlerine ilham vermiş. “Arianne ve Barbe-bleue” adlı oyunu ise Paul Dukas’nın üç perdelik operasının librettosu olmuş (3).
Körler’in Konusu: Körler, Maeterlinck'in yine statik anlatımlı sembolik eserlerinden biri (1890). Oniki kör insan bakım ve tedavi amacıyla bir adaya getirilmiş. Gözlerindeki sorun doğumsal veya sonradan bir hastalıkla meydana gelmiş, tıbbi anlamda siyah görme şeklinde körlük. Onları kaldıkları manastırın dışına gezmeye götüren rahip-rehber yolda ölür. Körler, onun öldüğünü önce anlayamaz ve onu ararlar. Bulamayınca da onsuz manastıra nasıl döneceklerini bilemezler. Duydukları sesler, hissettikleri rüzgâr ve doğanın diğer unsurlarıyla nerede olduklarını algılamaya çalışırlar. Bir yandan aç, susuz ve yorgundurlar diğer yandan da sesini duydukları denizden korkmaktadırlar.
Bir hayli yürüyüp yollarını aradıktan sonra öylece oturur ve kaderleri, korkuları ve bilinmezliğe karşı duydukları çaresizlik hakkında konuşurlar. Oyun, günlük yaşamımızda sorunlar karşısında hiçbir aksiyon almadan salt yardım bekleyip, gelmeyince de şikâyet etmemiz gibi çözümsüz şekilde sona erer. Yakîn Tiyatro, oyunu şöyle tanımlanmış: “Bilmemek, görmemek... Bizi kim olduğumuzu hissetmekten mahrum bırakır. Fakat bilmek de görmeye katlanamadığımız şeyi görmektir. İnsan, bilme isteğinin ahenkli heyecanı ile bilmemenin konforlu tedirginliği arasında umutsuzca dolanır.” H.G. Wells, Körler Ülkesi (1904) adlı romanını Maeterlinck'in oyunundan esinlenerek kaleme almış olabilir. Farklı olarak bu romanın sonunda kazaen bir rehber çıkagelir.
Yakîn Tiyatro’nun Yaratımıyla Körler: Tek perde, 35 dakika, Yaş sınırı:13+
Yaratıcılar: Yöneten ve Hareket Tasarım: Umut Alper, Rejisör: Emre Şamdan, Dekor, Kostüm ve Işıklama: Yakîn Tiyatro ekibi, Orijinal Müzik Tasarım ve Uygulama: Mertcan Ercan, Makyaj: Ecem Beşir, Reji Asistanı: Efe Can Pehlivan, Afiş: Sıla Sert, Genel Sanat Yönetmeni: Öncü Alper, Dans eğitimi: @maddancetheatre.
Oyuncular: 4 kör: Begüm Rana Ürtiş, M. Talha Tosun, Mücahit Eserkaya, Umut Alper.
İzlenimlerim: Oyun körlerin kaybolmuşluk dansıyla başlıyor; devamında replikler müzik ve devinimlerin eşliğinde sunuluyor. Önce sembolik rehberin aranışı, ardından durumun yavaş yavaş farkına varılması; tedirginlik, korku, telaş, umutsuzluk, arada naif mutluluk, çaresizlik, öfke, umut, kaos duyguları inandırıcı biçimde oynanıyor. Özellikle böyle bir sembolik metni aktarmak için hipnotize edici müzik eşliğinde dans-devinim daha uygun gerçekten.
Metnin dört karaktere uyarlaması başından sonuna özenle ve dengeli şekilde seçilmiş. “Bana baktığını duydum”, “Sevmek için görmek lazım”, “Ağlamak için görmek lazım” gibi replikler görmenin ne olduğunu sorgulatıp daha sonra “Görmek bilmektir”, “Görmek yüktür, bilmenin yüküdür”, “Konuşamadığım zaman korkuyorum” gibi repliklerle bakmanın ve görmenin felsefi tanımına cevap oluyor. “Yurtta kalmak”tan söz eden replikler “emniyetin ve yurdun” ne anlama geldiğini ilk kez “emniyetsiz” hissettiklerinde algıladıklarını düşündürüyor. Keza ilk kez karşılaştıkları yağmur damlalarına verdikleri tepkileri insanın tanışık olmadığı bir olaya ilk anda ne tür tepkiler geliştirebileceği üzerine kafa yormaya yöneltiyor. Hatta “cahil olan korkar mı?” sorusunu akla getiriyor. Ne de olsa aralarında tek ağlayan, gören tek kişi fondaki çocuk. Semboller aslında gerçeğin ta kendisidir, ama herkese göre farklı açılımı olur. Örneğin, fonda giderek büyüyen çocuk görseli ve ağlama sesi insanlığın büyümeyen bir çocuk olduğunu düşündürüyor. Benzer şekilde oyundaki dört kör karakterin, ellerinin kâh gerçek körler gibi önde, kâh sembolik körler gibi yanda olması gerçekle-sembolizm arasında inandırıcı bir bağ kurulmasını sağlıyor.
Fondaki tülde fener, orman ve giderek büyütülen ağlayan çocuk görseli gibi, dozunda boş alan, anlatımda etkin ışıklama ve diğer yalın sahne tasarımı unsurları Peter Brook’un tanımıyla “Boş Alan”ın gerçekten de seyirciye kendi hayal dünyasını uyarıp zihnini ne denli yaratıcı kıldığının kanıtı (4).
Oyunun başında körler birbirlerine sıkıca tutunarak yol alırken gözümün önüne Brueghel‘in “Körlere Rehberlik Eden Körler” adlı tablosu geldi. Sonunda dördünün de biz seyircilerin arasına karışıp koltuk kollarına tırmanarak salonun en tepesine çıkıp terk etmeleri yaratımda gerçek bir zirve idi. Ve yaratıcılar da oyuncular da bu zirveye kendi sanat yetenekleriyle yükseldiler!
BEYAZ KÖRLÜK: KÖRLÜK
İkinci olarak 10 Mart 2025’te Tiyatro Ciddibazlar topluluğunun TAD Tatbikat Sahnesi, Coşkan Daş Salonu’nda sunduğu José Saramago’nun Körlük adlı romanından uyarlanan Körlük adlı oyunu seyrettim.
José Saramago ve Körlük: Portekizli Nobel ödüllü yazar José Saramago (1922-2010) distopik romanlarının yanı sıra denemeleri, şiir ve oyun kitaplarıyla tanınıyor. Alegorik unsurlar içeren eserleri aynı zamanda derin sosyal ve politik eleştiri yazımıyla kiliseye ve Portekiz yönetimine hedef olmuştur. Körlük (1995) adlı romanın yanı sıra Görmek (2004) adlı bir romanı da kaleme almıştır. Görmek’de bir ülkede ardı ardına seçimlerde çoğunluğun çekimser oy vermesi üzerine ortaya çıkan kargaşa anlatılmaktadır. Ülkenin yöneticileri halkın bu tepkisini Körlük romanında görmesini kaybetmeyen tek kişi olan doktorun karısından bilirler. Yani Görmek romanı, Körlük’ün devamıdır. Öte yandan Körlük, yönetmen Fernando Meirelles tarafından beyazperdeye de çekilmişti (2008).
Körlük’ün Konusu: Olaylar bir göz doktorunun muayenehanesinde başlar. Ona art arda başvuran hastalar “beyaz körlük” tarif etmektedir. Az sonra doktorun kendisi de tıpta yeri olmayan beyaz körlüğe yakalanır. Körlüğe yakalananların sayısı aniden inanılmaz bir hızla arttığı için ortalık kaos içindedir. Sokaklar kör doludur, trafik hatta uçaklar havada durmuştur. Doktor ve diğerleri de körlüğün bulaşımını engellemek amacıyla bir binaya toplanırlar.
O kargaşada annesini kaybetmiş bir çocuğun da aralarında bulunduğu körler giderek açlık ve susuzlukla beraber, temizlikten ve gerekli tedavilerden yoksun şekilde yaşama tutunmaya çalışırlar. Sonuna kadar görmesini kaybetmeyen tek kişi doktorun karısıdır ama bunu saklamayı tercih eder.
Doğuştan kör olanlar görmeden yaşamaya alışkın olduklarından yeni körler üzerinde tahakküm kurarlar. Önce mücevherleri, ardından da kadınları isterler. Hastalık nedeniyle ölenler, güvenlik güçleri tarafından öldürülenler olur. Uygar insanlık hızla ilkelliğe dönüşür. Başlangıçta sorunu insanca ve ciddiyetle ele almayan politikacılar da körler kervanına katılır. Sonu gelmeyecekmiş gibi gelen bu cehennem azabı bir kadın körün, körlerin karantinaya alındıkları binayı yakmasıyla yön değiştirir. Böylece izolasyondan kurtulanlar şehirde başıboş/özgür dolaşıp yiyecek ve barınacak yer aramaya başlar. Ayakta kalanlar birbirine destek olup birbirinden ayrılmayanlardır. Derken bir gün aniden durum değişiverir.
Tiyatro Ciddibazlar’ın Yaratımıyla Körlük: Tek Perde, 90 Dakika, Yaş Sınırı:16+
Instituto Camões sponsorluğu ve Saramago Vakfı’nın işbirliği ve izni ile dünyada ilk kez oyun haline getirilmiş.Tiyatro oyunu versiyonunun dünya prömiyeri 24 Şubat 2025’te Ankara’da aynı salonda gerçekleşmiş, gurur verici bir durum.
Yaratıcılar: Yazan: José Saramago, Uyarlayan ve Yöneten: Batuhan Yalçın, Yönetmen Yardımcısı: Elif Demir, Işık Tasarımı: Uğur Özer, Kostüm Tasarımı: Yağmur Yelkuvan, Sahne Tasarım: Ciddibazlar Ekip, Özgün Müzik & Müzik Direktörlüğü: Cem Değirmen, Teknik Uygulama: Uğur Özer, Kostüm Realizasyon: Funda Yelkuvan, Reji Asistanı: Emre Deniz Yılmaz.
Oyuncular: Körler: Burçin Yalçın, Erdem Ulusal, Sedef Meral Özdemir, Elif Demir, Tutku Lâl Demirci, Furkan Ulu, Anıl Çetinkaya, Yağmur Yelkuvan, Doğa Patır, Ezgi Çiğdem, Çağıl Doğan.
İzlenimlerim: Romandan seçilen ve tiyatro metnine uyarlanan bölümler hem konunun anlaşılıp, takip edilebilmesini sağlıyor, hem de gerilimi seyirciye etkili şekilde yaşatıyor. Oyun uzun gibi durmakla beraber tek yerine iki perde oynanacak olsa gerilim etkisi ikinci perdede sünebilirdi. İlk anda doktorun muayenehanesinde kendisi dahil tüm hastalarının ardı ardına panikle beyaz körlüğe yakalandığı görülüyor. Körlerin yönlerini bulmaktaki zorlukları zemindeki ışınsal şekilde gerilmiş lastiklerle ifade edilmiş. Bu ve müzik, pantomim ve eşlik eden devinimler, toplu tecavüzlerin fonda gri bir perdenin arkasında oluyormuş algısının yaratılması gibi diğer yaratıcı reji unsurları oyunu en az roman kadar, hatta Meirelles’in beyazperde sürümünden daha ürpertici kılmış. Dekordaki saat, radyo, makas, kitap, yiyecek, ilaç, oyuncak gibi unsurlar dekordan alınıp aksesuar-butafor olarak kullanılmıyor ama repliklerde yer alıyor oluşu kendine has bir dekor-metin bağlantısı yaratıyor. Seyirci zihninin görsel-işitsel uyarıyla dekordan repliklere, repliklerden dekora kayışının yaratılışı, izlenenin bir oyun değil, gerçek olduğu duygusunu uyandırıyor. Yer yer kırmızı spotlarla seyirciye yansıtılan ucu sivri aynalar ve sahnenin bir an kapkaranlık oluşu ürperti yaratıyor. Ek olarak kostüm ile yüz ve tüm beden makyaj unsurları ve hele sanatçıların o kör bakışları da eklenince, Saramago’nun anlatmak istediği boğucu ve tedirgin edici “Korkak Yeni Dünya” ortalığa yayılıyor.
Oyunun sonunda karakterle aynada kendilerine bakarlarken biz gören körler her şeyin özeti olan “Kör olduğumda zaten kördüm; korku körüydüm” repliğini zihnimizden geçirmiş olmalıyız. Tüm bu nedenlerle yaratıcılar da oyuncular da büyük alkışı hak ettiler.
SONUÇ
Körler ve Körlük oyunlarındaki tıbbi anlamda siyah ve psikolojik anlamda beyaz körlüklerin tümü alegorik semboller. Operalardaki sembolik körlüklere benziyor, tek farkla; operalardakiler gerçeği görebilenler iken bu oyunlardakiler göremedikleri için panikteler. Belki de birçok başka nedenin yanı sıra yaygınlaşan iletişimle çağımızın evrensel korkuları oyunlara siniyor,
Ya biz, baktığımızı görüyor muyuz, yoksa bir açılıp bir kapanan siyah-beyaz bir perdenin arasından gördüklerimizle mi yetiniyoruz? Oysa Goethe “Görmek için doğdular. Görmeye mahkûm edildiler”, buyurmuş!
Pınar Aydın O’Dwyer
15 Mart 2025, Ankara
1 www.instagram.com/p/DGLCMm4osaA/?igsh=MW5pY2JqNXpjdHhhbg==
2 Yakîn”: kesin, sağlam, doğru bilgi
3 Yakîn Tiyatro Topluluğu: “2008 yılında başladığı olgunlaşma yolculuğu boyunca çeşitli oyunlar ile Ankara’da uzun süredir temsillerini gerçekleştiren bir alternatif tiyatrodur. Alt yapısını oluşturan Hacettepe Üniversitesi Drama Topluluğu ile vücut merkezli oyunculuk çalışmalarına başlamıştır. Bu kapsamda Uzakdoğu sporlarından jimnastiğe uzanan birçok farklı disiplinde spor çalışmaları yapılarak, dört sezon boyunca bu çalışmalardan elde edilen deneyimler Hacettepe Üniversitesi Drama Topluluğu bünyesinde sahneye yansıtılmıştır. 2016 yılında Ankara Necatibey caddesinde açmış olduğu Yakîn Sahne ile amaçları doğrusunda çalışmalarına hız kazandırmıştır. Yakîn Tiyatro’nun 2017-2018 sezon oyunu “Dava” XVIII. Direklerarası Seyirci Ödülleri'nde En iyi Ensemble Oyun ödülüne layık görülmüştür. Ayrıca Yakîn Tiyatro olarak 2017 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığının Özel Tiyatro desteğini alarak oyunlarımıza hazırlanıyoruz. Yakîn Tiyatro, alışılmış tiyatro anlayış ve uygulamalarının ötesinde arayışını sürdürerek seyircilere farklı bir tiyatro deneyimi sunma gayretindedir. Bu anlamıyla alternatif tiyatrolar arasında kendine yer bulmaya çalışan tiyatromuzun üyeleri, tiyatroyu geçimlerini sağlayabilecekleri bir meslek olarak değil, olgunlaşma yolculuğu olarak görmektedir. 60 kişilik bünyesinde ekibini alaylı oyuncular oluşturmaktadır. Buna ek olarak ihtiyaç duydukça konservatuvarlı oyuncularla da çalışmaktadır. 2024 yılında Ankara’da 2. Sahnesi olan Mesafe Sahne’yi açmış ve oyunlarını bu sahnede de sergilemeye başlamıştır.”
Notlar:
1. Yakîn Tiyatro’nun Körler adlı oyunun temsilleri Yakın Sahne’de devam edecek. Biletler Biletinial ve Bubilet üzerinden satışta.
2. Tiyatro Ciddibazlar’da Körlük aynı sahnede devam edecek. Bilet Biletinial.com’dan satın alınabilir veya 5436498387’dan ayırtılabilir. Tiyatro Ciddibazlar Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne, Portekiz Instituto Camões’a ve Saramago Vakfı’na katkıları için teşekkür ediyor.
3. Sanatsever seyirci Oğuz beye Körler temsili sonrası izlenimlerini benimle paylaştığı için; Ayça Sipahioğlu’na ve Burçin Yalçın’a toplulukları hakkında verdikleri bilgiler için teşekkür ederim. Tiyatro Ciddibazlar’ın temsil öncesi telefonları kesin bir dille yasaklayışını kutlarım.
Kaynaklar
- Aydin P, Ritch R, O’Dwyer J: Blindness and visual impairment in operas. EJO, 28:6-12, 2018
- Aydın O’Dwyer P: Operalarda Kör Karakterler. https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/operalarda-kor-karakterler/2674/ Erişim: 24.12.2021
- Aydın O’Dwyer P: Operada Stockholm Sendromu: Arianne ve Mavi Sakal. Opus 1, 2011
- Brook P: Boş Alan. Çev: Ü. İnce, Afa Yayınları, 1990