10 Nisan 2025 tarihinde saat 20.00’de CSO Ada Ana Salon’da sunulan “Operadaki Türk Karakterler” başlıklı “rejili konser”e merak ve heyecanla gittim. Gelin görün ki Ankara sanatseverlerinde bu konuya benim kadar ilgi duyan azmış. Öylesine azmış ki devasa salonun çoğu boş olduğundan seyirciler ön sıralara davet edildi, birbirimize kenetlenerek izledik.
Oysa “Operada Türk Karakterler” konusu çok önemli bir konu (1). Nitekim konserin çevrim içi “Detay-Kitapçık İndir” bölümünde rejisör Yiğit Yavuz Günsoy konu üzerine şöyle yazmış: “Hemen bir liste çıkartmaya başladım, liste ilerledikçe ilerledi. İşte o zaman tarihler boyu Türklerin ne kadar çok besteciyi etkilediği ve ilham kaynağı olduğunu daha net fark ettim. Örneğin Türkler, 1600’lü yıllarda yaşamış olan Vivaldi ve Handel’den 1700’lü yıllarda yaşamış olan Mozart ve Weber’e, 1800’lü yıllarda yaşamış olan Rossini, Bizet ve Donizetti’den, 1901 yılında hayata veda eden Giuseppe Verdi’ye kadar çok değişik ülkelerde yaşamış, değişik dillerde eser vermiş ve değişik yüzyıllarda aktif olarak beste üretmiş sanatçıların eserlerine konu olmuştur. Bu gece dinleyeceğiniz eserlerde bütün kahramanlar Türk kökenlidir. Aryalarda ve düetlerde mutlaka bir Türk karakterinin olmasına dikkat ettim. Belirtmek isterim ki bu gece dinleyeceğiniz bazı parçalar Antalya’da* ilk defa seslendirilecektir. Eserleri içinde bulundukları operadaki sıralarına göre bir araya getirmedim. Herhangi bir kronolojik sıraya göre de dizilmediler. Sözlere ve müziğe sadık kalarak parçaları bir konserdeki gibi bağımsız parçalar olmaktan çıkartıp, adeta akıp giden bir eser haline dönüştürmeye çalıştım.”
Yiğit Yavuz Günsoy’a katılmamak mümkün değil. “Opera Kitabı” adlı kitabımı yazarken Timurlenk ve Bayezid’in ilişkilerini konu alan 13, Fatih Sultan Mehmet’i konu alan 5, Kanuni Sultan Süleyman hakkında 15, genel olarak Türklerin ve Osmanlıların konu edildiği tam 40 operanın yanı sıra adında İzmir geçen dört adet opera bestelenmiş olduğunu görmüş ve bunları tablolar halinde sunmuştum (1). Tüm opera külliyatında Sevil dahil, adı dört operanın adına kaydolmuş başka şehir var mıdır dünyada bilmiyorum. Ama bunca operaya ilham olmuş başka hiçbir millet olmadığına eminim. Belli ki 16-18.yy.da Türk hayranlığı (Turquerie) yaygın bir moda akımı olmuş ve böylece opera eserlerine de konu olmuş (2). Bu hayranlığın veya belki de merakın nedeninin sadece egzotik merakı mı, yoksa tehlikeli komşularını daha iyi tanıma ihtiyacı mı, tarihçiler ve sanat tarihçileri bunu daha doğru değerlendirebilirler.
Yaratılma nedeni her ne olursa olsun bu eserlerin bizim açımızdan eser seçiminde bir lebi derya olduğu tartışılmaz. Ayrıca bu eserlerde Türklerin tarif edilme biçimi o dönemlerdeki Avrupa sosyolojisine de ışık tutacak nitelikte. Türkler hem opera hem de bale eserlerinde çoğunlukla kudretli, savaşçı ama “gönlü yüce” karakterler olarak betimlenmiş (3). Toplumun alt katmanlarındaki Türkler kadınlara cariye gözüyle bakarken sultanlar ve paşalar kadınlara değer veren saygılı karakterler.
KONSER İZLENİMLERİ
70 dakikalık konserde yedi sanatçı, hatırı sayılır çeşitlilikte bir yelpazeden; 8 bestecinin 12 eserinden arya ve düetler sundular. Bu eserler C.M.von Weber’in Oberon; G. Rossini’nin Maometto II / 2. Mehmet, L’Italiana in Algeri / Cezayir’de Bir İtalyan Kızı, Il Turco in Italia / İtalya’da Bir Türk; G. Bizet’nin Djamileh / Cemile; W.A. Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma ve Zaide; G.F. Händel’in Tamerlano / Timurlenk; A. Vivaldi’nin Bajazet / Bayazid; G. Verdi’nin Attila; G. Donizetti’nin Dom Sebastien adlı operalarından seçilmişti
Betül Uzunoğlu (soprano) ve Meriç Karataş (soprano) ile Tuğçe Oğuzülgen (mezzo-soprano) çok başarılıydılar, onları tekrar Ankara’da ama bu sefer tekmil bir opera temsilinde dinlemek isterdim. Dağhan Ergün (tenor), Yusuf Yıldız (bariton), Şafak Güç (bas) ve Engin Suna’nın (bas) başka bestecilerin eserlerini nasıl söyleyeceklerini merak etme heyecanı duydum. Tüm sanatçıların oyunu dozunda ve inandırıcıydı. Tüm konser boyunca onlara aralıksız eşlik eden piyanist Anna Tepretmez’in sadece eşlik yeteneğine değil, en ufak bir yorulma emaresi göstermemesine de hayran kaldım. Tüm yorumcuları gönülden alkışladık.
İlk kez bir sahnelemesini izleme fırsatı bulduğum Yiğit Yavuz Günsoy’un rejisi abartısızdı ve rahat işliyordu. Ömer Tacettin Gündüz’ün amaca yönelik ve başarılı minimalist dekor ve dramaturjiye uygun kostüm tasarımıyla, dekor-kostüm tasarımcısının rejisörün yaratmak istediği atmosfer konusunda uyumlu işbirliği ortaya çıkıyordu. Mizansenlerin, jest ve mimiklerin üzerinde kafa yorduğu, ayrıntılara özen gösterdiği belliydi. Ceket yeninin altında bıçak gizli olmadığına emin olma gereği duyulan dönemlerde erkeklerin bilekten el sıkışması gibi ayrıntılı bir rejiye, hele de bir konserde, şahit olmak beni çok mutlu etti.
Sadece, eser aralarında ışıklar karartılsaydı farklı bir esere geçildiği anlaşılabilirdi. Çünkü basılı ve çevrim içindeki program çok karışıktı. Zaten cüzi sayıda hazırlanmış ve nereye konulduğu ancak detektif marifetiyle çözülebilecek bir muamma olan basılı programa ulaşabilmem iki adet almış bir seyircinin lütfuna kaldı. Programda önce besteciler ve onların eserlerinden seslendirilen parçalar listelenmiş ama sunuş sırasıyla mı belli değil. Çünkü devamında, sayfanın altında “Soprano 1, Soprano 2, Mezzo-soprano, Tenor, Bariton, Bas” başlıkları altında tekrar aynı eserler yazılmış, hangi sesteki sanatçının ne söyleyeceği belirtilmemiş. Aynı şekilde, eser sunum sırası yok ve mesela hangi basın neyi seslendireceği yazılmamış. Dahası “Soprano 1”in kim olduğu belirtilmediği gibi hangi eserlerin düet olduğu ve bunları kimlerin yorumlayacağı, gibi bir bilgi de yoktu. Öte yandan, çevrim içi programda evet, eser sıralaması var ama ses ve sanatçı olarak bilgi yok. Örneğin Weber’in Oberon adlı eserinde adı yazılı iki parçayı hangi sese sahip hangi sanatçı seslendirdi? Tüm bu eksikliklerden sonra bir de eserlerin kısaca konusu hakkında bilgi aramak abes olurdu.
Basılı programda bu konser Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin yapımıymış gibi yazılmış. Neyse ki çevrim içindekinde böyle bir ibare yoktu, zaten rejisör “Belirtmek isterim ki bu gece dinleyeceğiniz bazı parçalar Antalya’da* ilk defa seslendirilecektir.”, diye yazmış. Gerçeği bu yapımın Antalya Devlet Opera ve Balesi’nin (AntDOB) sanatçılarının yapımı ve yorumu oluşu. Bu vahim hata eminim sehven olmuştur ve bu yapım nerede tekrarlanırsa tekrarlansın kredisi AntDOB sanatçılarına verilir.
Velhasıl, AntDOB’a içten saygı ve tebriklerimi sunuyorum.
Teşekkür: Sayın Zuhal Yüksel’e bana operada Türk karakterlerin neden önemli olduğunu hatırlattığı için, sayın Ersel Aktürk’e ön sıradan çektiği selam fotoğrafları için teşekkür ederim.
Pınar Aydın O’Dwyer
16 Nisan 2025
*Konser Antalya Devlet Opera ve Balesi için planlanmış ve ilk olarak orada sunulmuş. https://www.operabale.gov.tr/eser/operadaki-turk-karakterleri-3081
Kaynaklar
- Aydın O’Dwyer P: Opera Kitabı. Akılçelen Kitaplar, Arkadaş Yayınevi, 2. Baskı, 2025
- Williams H: Turquerie - 18. Yüzyılda Avrupa’da Türk Modası. Çev: N. Elhüseyni. YKY, 2015
- And M: Gönlü Yüce Türk - Yüzyıllar Boyunca Bale Eserlerinde Türkler. Dost Yayınları, 1958