Meşakkat Olmadan Zafer Olmaz: Bir Cumhuriyet Şarkısı
İlk Yerli Opera: Özsoy
Ülkemizin ilk opera eseri olan Ahmed Adnan Saygun (beste) ile Münir Hayri Egeli’nin (libretto) Özsoy adlı operasının besteleniş ve ilk sahneleniş öyküsü beyaz perdeye aktarılmış durumda. Bir Cumhuriyet Şarkısı adlı, tarihi dram türündeki bu filmin yönetmenliğini Yağız Alp Akaydın üstlenmiş, senaryosunu BKM Yazar Grubu yazmış (Bkz. Künye). 23 Ekim 2024 tarihinde filmin önemli sahnelerinin çekiminin yapıldığı Türkocağı Sahnesi'ndeki gala gösterimini takiben sinemalarda gösterime girdi.
Ȃdetim olduğu üzere sinemaya gitmeden Özsoy operasının kayıtlarını dinledim, Saygun’un biyografisine göz attım (1-3) ve filmi opera temsili izlenimi yazmak için yaptığım gibi iki kez izledim. 25 Kasım’da gittiğim sinemada benden başka 12 kişi vardı ve çoğu öğretmenlerinin getirdiği lise öğrencileriydi ama 3 Aralık gösterimini, belki de sinemanın lokalizasyonu nedeniyle ne yazık ki sadece üç kişi izledik!
FİLMİN KONUSU
Bir Cumhuriyet Şarkısı ülkemizde bestelenen ve sahnelenen ilk yerli opera eserinin hazırlanış süreci hakkında, gerçek yaşama dayanan bir film. Atatürk, 1934 yılında Türkiye Cumhuriyeti’ni ziyareti sırasında İran Şahı Rıza Pehlevi’ye, Türk-İran kardeşliğini vurgulayan bir yerli opera sunulmasını istiyor. Bunun nedeni 1913’te Sofya’da Askeri Ataşe iken izlediği “yüksek batı medeniyeti sanatı opera” örneği Tosca temsilinden çok etkilenmiş olmasıdır. Böylece ilk “yerli opera” ile genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, “yüksek batı sanatları” açısından da “doğunun batısı” olduğu ilan edilmiş olacaktır. Filmde Özsoy (orijinali Öz Soy) adlı bu operanın besteleniş ve sahneleniş süreci anlatılıyor ve operanın bazı bölümlerini gösteren kısa sahneler yer alıyor. Geri planda Cumhuriyet’in 10’uncu yılında Ankara bürokrasisi ve şehir manzaraları yer alıyor.
Filmde Münir Hayri Egeli ve Ahmet Adnan Saygun
İlk yerli operayı bestelemesi için Ahmed Adnan (Saygun 1907-1991) seçilir, librettoyu Atatürk’ün direktifleri altında Münir Hayri (Egeli) yazmıştır.(1-4) Ancak Şah’ın ziyareti 26 gün sonradır ve bu kadar kısa sürede dört başı mamur bir opera eseri bestelemek neredeyse imkansızdır; nerede kaldı şancıların ve orkestranın eseri öğrenmesi, rejinin biçimlenmesi, dekor ve kostümlerin hazırlanması!
Filmde soprano Nimet Vahide Hanım ve Adnan Saygun
Bir de üstüne Adnan Bey’i çekemeyen Osman Zeki’nin (Üngör) provaları sabote edişi, Adnan Bey’in karısı Mediha Hanım’ın kaprisleri ve kıskançlığı ve öngörülemeyen diğer sorunlar durumu kat be kat zorlaştırır. En basitinden 4 sesli koro partisyonunun bestelenmesi ve notaların koristlere çoğaltılması bile zaman ve ekip gerektirmektedir. Durumun ne kadar zor olduğunun farkında olan pek kimse yoktur, o kadar ki Adnan Bey’in besteyi yapmasına ön ayak olan, sanatla haşır neşir Münir Hayri Bey bile “4 ses yerine 2 ses besteleyin, peki hadi olmadı 3 ses olsun” diyecek kadar, önerisinin ne kadar saçma olduğunun ayırdında değildir. Bir maraton hızında süren “besteleme-sıcağı sıcağına nota çoğaltma-sanatçı devşirme-sanatçıların partilerini ve rejiye göre sahnedeki oyunlarını öğrenmesi-provalar-kostüm hazırlanması” çok sayıda gerilim zirvesi ve çözümleri içeren film 127 dakika sürüyor.
ÖZSOY OPERASI
Konu: Şehname’den esinle, Asya Türk boyları hakanlarından, adaletli olduğu için halkın sevip saydığı Feridun’un veliahdının olması arzu edilmektedir. Uzun bir bekleyişten sonra nihayet bir mavi gecede hakanın karısı Hatun’un ikiz oğlan çocuğu dünyaya getirme müjdesi gelir. Ardından çocukların doğumu coşkuyla kutlanır. Ancak kutlamalara davet edilmeyen şeytan Ahriman ikizleri lanetler ve zaman içinde bu gazap geçekleşir. İkizler birbirlerinden ayrı düşerler. Gel zaman git zaman, yüzyıllar sonra kader onları tekrar karşılaştırdığında kardeş olduklarını anlarlar, Özsoy operasının ana fikri de kardeşler analojisiyle Türkiye ve İran halkının kardeş olduğudur.
Dünya Prömiyeri: Saygun, librettoya uygun şekilde 3 perde 12 tablo yapısında bestelediği eserinin dünya prömiyerinde “İstanbul Konservatuvarı Yaylı Sazlar Heyeti” ile “Riyaseti Cumhur Bando Heyeti”nden oluşan karma orkestrayı da yönetmiştir. Eseri Münir Hayri Egeli sahneye koymuş, koreografisi Selma ve Azade Selim Sırrı; dekorlar ve kostümler Mahmut ve Galip beyler tarafından yapılmış. Ankara Kız Lisesi, Kız Orta Okulu, Ankara Beden Terbiyesi Enstitüsü öğrencilerinden oluşan koroyu Halil Bedi Yönetken ve Mediha Adnan yönetmiş. 19 Haziran 1934’te Türkocağı Sahnesi’ndeki bu tarihi temsili Atatürk ve İran Şahı Rıza Pehlevi ile kalabalık seyirci kitlesi izlemiş. Eserin konusundan ve kendisine bir opera sunulmasından çok duygulanan Şah, "Kardeşim!" diyerek, Atatürk'e sarılmış.
Sonraki temsil: Saygun’un sonradan tek perdeye indirgediği ve Sihir Raksı'nı eklediği Özsoy’un ikinci sahnelenişi birincisinden yaklaşık 50 sene sonra 1982’de gerçekleşmiştir. Ankara Devlet Operası’ndaki bu yapımı Necdet Aydın sahneye koymuş, orkestrayı Orhan Tanrıkulu yönetmiştir. Kaynaklardan ulaşabildiğim kadarıyla ikinci yapımdan 42 sene sonra bir de 29 ve 31 Ekim 2024’te İstanbul Operası’nda Hasan Niyazi Tura’nın şefliğinde konser biçiminde sunulmuştur.
FİLME DAİR İZLENİMLERİM
Yaratım: Olaylar başlıca “Gazi Paşa-Ahmed Adnan-genç Cumhuriyet” üçgeni çevresinde seyrediyor. Filmde inişli çıkışlı duygu dalgalarını Yeşilçam melodramından ayıran özellik gerçeklerin hem gerçek gibi hem de sanatsal tasarımla sunulabilmiş olması. Senaryonun replikleri, hem o sahnenin dinamiğine uygun diyaloglar hem de Atatürk’ün tarihe geçmiş özlü sözleri yerinde ve ustaca harmanlanarak yazılmıştı.
Ahmed Adnan Bey’in beste yaparken dışarıda çalışan işçilere gürültüden rahatsız olduğunu anlatırken sarf ettiği, “andante” ve “timpani” gibi terimlere işçilerin verdiği tepki tümüyle farklı dünyalardan olduklarını gösteriyordu.
Adnan Bey ile Nükhet arasında yaşananlar açıkça anlatılmamıştı ama Adnan Bey’in Nükhet’in mendiliyle olan duygusal ilişkisi ve eşi Mediha Hanım’ın ayrılmaktan söz etmesi Adnan Bey ile Nükhet’in ilişkisi olduğunu düşündürüyordu. Keza, Nükhet’in görüşmeye gittiği Paşa’ya temsille ilgili sorunları aktarabilmiş miydi sorusunun cevabı da seyirciye bırakılmıştı.
Önemli bir konu, film opera eseri üzerine kurulu olduğundan diğer fon müziklerinin operayla uyumlu olmasının gereğidir. Bu açıdan fon müziklerinin hem seçimi hem de kullanıldığı yerler, duyguyu vurgulamak açısından hep çok isabetliydi. Gazi Paşa’nın, taş plaktan Tosca operasını (G. Puccini) dinlemeye başladığında plağın dönüşü, anılara geri dönüşün de imgesi olmuştu ve bu sahne müziğin etkisinin görselle çarpıcı şekilde ifade edilmesini sağlamıştı.
FİLMDE MUSTAFA KEMAL: Filmin Atatürk’ün hem insan yanı hem de kurtarıcı-yönetici kimliği yer alıyor. Örneğin Sofya’da operada tanıştığı genç ve güzel Dimitrina (Miti) Kovaçeva ile aralarındaki duygusal ilişkiden ve onu unutamamış olduğundan (Özsoy temsilinin finalinde yine hayal etmesi) da, Kurtuluş Savaşı zaferine dair özlü sözlerinden de, Özsoy’un bestelenmesindeki başat rolünden de söz ediliyor. Bir yandan, sanatçıları “Okay!” sözüyle (öz Türkçe: okun aya-hedefe ulaşması) kutlarken başöğretmen; diğer yandan Nuri Bey ile senli benli tavla oynarken sıradan dost; ardından da onu Conk’er soyadıyla taltif ederken ve temsile gelirken siyah pelerininin arkadan savruluşu ile “Ata” kimliği tanılanmış. Nitekim, Nükhet’in onun provayı izlediğini öğrenince saygıyla yakasını örtme refleksi ona duyulan saygının bir sembolü. Tüm bu unsurlar ve diğerleriyle filmin başrolü Mustafa Kemal Paşa idi.
FİLMDE AHMED ADNAN SAYGUN: Filmin ikinci başrolü, kendisine uygun görülen milli sorumluluğu cesaretle üstlenen, hevesli, heyecanlı ve tutkulu genç bestekar Ahmet Adnan bey. Temsilin verileceği sahneyi gördüğü an, daha porteye tek bir nota yazmaya başlamamışken, eseri zihninde bestelemeye başladığı âdeta ruhunu gösteren yüz ifadesinden anlaşılıyor ve onun çok yaratıcı bir sanatkâr olduğu seziliyor. Bir yandan geceleri odasında beste yaparken, diğer yandan gündüzleri solistlerin seçimi, Osman Zeki’nın kısıtladığı prova saatleri, zorunlu olarak orkestranın toplama saz heyeti sanatkarlarından mürekkep oluşu, karısı piyanist Mediha Hanım’ın kaprisleri ve kıskançlıkları ve öngörülemeyen diğer sorunlar cebelleşmek zorunda kaldığı konular.
FİLMDE GENÇ CUMHURİYET ÖĞELERİ: Filmin üçüncü başrolü “genç cumhuriyet öğelerinin” başında heyecan, enerji ve umut dolu; daha da önemlisi çağdaş kıyafetli genç kız öğrenciler, koro ve bale sanatçıları geliyor. 1925’te ilan edilen ve 1934’te Özsoy temsiliyle aynı yıl kanunlaştırılan Şapka ve Kıyafet devriminin, temsilin kendisinde can bulduğu, sahnede bir tür çağdaş kıyafet deklarasyonu ve defilesi yapıldığı görülüyor.
Diğer yandan “başkent Ankara’yı” temsil eden binalar da filmde önemli söz ve rol sahibi. Örneğin, içinde Türkocağı Sahnesi (sonraki yıllarda Devlet Opera ve Balesi’nin 3. Sahne ve Operet Sahnesi) olan Halkevi (sonraki yıllarda Devlet Resim ve Heykel Müzesi), Musiki Muallim Mektebi (sonraki yıllarda Ankara Devlet Konservatuvarı, Şimdi Mamak Belediyesi Kültür Merkezi) binası, filmde Sofya operası rolünde Ankara Operası binası (önce sergi evi), Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ), ilk özel teşebbüslerden Türkiye İş Bankası’nın* ilk genel müdürlük binası âdeta oyuncu kastındaydılar. Binaların içindeki, arkası kumaş perdeli piyano, antika tavla, okulda duvara asılı Gençliğe Hitabe, Münir Hayri’nin odasındaki kitaplar, heykeller ve resim eskizleri ve benzeri detaylar binalara can veren, dramaturjik açıdan otantik unsurlardı. Öte yandan, Atatürk’ün eğri takılmış kravatı ve ütüsüz gömlek yakası; çevresindekilerin o dönemin modası olmayan ve birbirinden farklı kravat ve papyon tipleri kostüm dramaturjisi açısından göze batan ayrıntılardı.
OYUNCULAR
Ahmed Adnan, Münir Hayri, Nimet Vahide, Süleyman Bey, Miti Kovaçeva yorumları başta olmak üzere tüm oyuncular çok başarılı. Öte yandan, o dönem çekilmiş filmler ve ses kayıtlarıyla zihnimize nakşedilmiş ulu önder Atatürk imajı ile filmdeki Gazi Paşa yorumu arasında birkaç pürüzlü fark mevcut. Haliyle bunun hiç de kolay bir iş olmadığını, oyuncunun yüzünün makyajla Atatürk’e çok benzediğini, hatta kaş kullanımı ve mimiklerinin onu hatırlattığını kabul etmekle beraber; kimi jestleri göz ardı edecek olsak da aksanındaki sorunu fark etmemek mümkün değil. Hayret şekilde Fransızcasının Türkçesinden daha iyi olduğunu göz önüne alınca, insanın aklına gelecekte yapay zekâ bu tür aksan sorunlarını çözülebilir mi, sorusu geliyor.
Filmin sonunda “ana oyuncular” listesinde “Perdeci: Tan Sağtürk” yazıyordu. (Yanda. Foto: Mutlu Özel)Umarım gerçek yaşamda DOB Genel Müdürü Sağtürk’ün hiçbir sahnenin perdesini kapattığını görmeyiz.
SONUÇ
Taze taze bestecinin fırınından çıkan bir opera eserini sahneye koymak ne kelime, iyi bilinen bir operayı çalışmak ve sahneye koymak bile aylar alan bir süreçtir. Gerçek olaylara dayanan bir filmde hem böylesine stresli bir süreci anlatmak, hem filmin içine bir temsil bölümü yerleştirmek, hem de “tüm ülkenin vakıf olduğuna inandığı bir dönemi” gerçeğe yakın ama kendi kurgusu içinde sunabilmek zor bir iş olsa gerek. Buna kalabalık kast organizasyonunu, karmaşık çekim açıları, mücevher değerinde kurgu, perdede opera temsilinin içinin ve dışının anlatımı, tarihi dönemin dramaturjik bilgilerine uyarken sanatsal anlatıma “özellikle özen” gösterilmesi ve yeri geldiğinde duyguların tasviri için sinema teknolojisinden yararlanılması hepsi meşakkatli işler. Üstüne baş karakterin ulusal kahraman oluşu, ona dair gerçeklerin hele 100. yılda, cesaret, hassasiyet isteyen bir girişim ve sonuç önemli bir başarı!
FİLMİN KÜNYESİ
Yaratıcı Kadro: Yönetmen: Yağız Alp Akaydın, Senaryo: BKM Yazar Grubu, Yapımcı: Necati Akpınar, Sanat Yönetmeni: Zeynep Koloğlu, Görüntü yönetmeni: Aras Demiray, Kurgu: Ahmet Can Çakırca, Mahmut Aran, Müzik Direktörü ve Özgün Müzik: Sabri Tuluğ Tırpan, Opera Yönetmeni: Figen Ayhan, Opera Müzik Direktörü: Hakan Ateş, Sinema Senfoni Ankara Orkestrası: Orkestra Şefi: Orhun Orhon, Orkestra Kast Direktörü: Mutlu Özel, Tarih Danışmanı: Prof. Mehmet Alkan, 127dk, 2024.
Oyuncular (filmde adı zikredilen karakterler): Ahmed Adnan Saygun: Salih Bademci, Mustafa Kemal: Ertan Saban, Münir Hayri Egeli: Ahmet Rıfat Sungar, Osman Zeki Üngör: Okan Yalabık, Nimet Vahide Hanım (Hatun rolünü oynayan): Birce Akalay (opera sesi: Tuğba Mankal, soprano), Mediha Hanım: Melis Sezen, Nükhet: Şifanur Gül, Süleyman Bey (Ahriman rolünü oynayan): Mehmet Özgür (opera sesi: Burak Bilgili, bas-bariton), Nurullah Şevket Taşkıran (Feridun rolünü oynayan): Burak Bilgili (kendi sesiyle, bas-bariton), Dimitrina (Miti) Kovaçeva: Bensu Soral (opera sesi: Seda Aracı Ayazlı, soprano), Nuri Conker: Emre Karayel, Reşit Saffet Atabinen: Fatih Al. Ekrem Zeki Ün: Mekin Sezer, Saadet: Sena Vurgun, Şakir Zümre: Selim Erdoğan, İran Şahı: Şafak Başkaya. https://www.beyazperde.com/filmler/film-328142/oyuncular/
Pınar Aydın O’Dywer
9 Aralık 2024, Ankara
*Özsoy Operası'nın bestelendiği yıl kurulmuş olan Türkiye İş Bankası, kuruluşunun 100. yılı münasebetiyle Bir Cumhuriyet Şarkısı’nın sponsoru.
Kaynaklar
- Refiğ G: Atatürk ve Saygun, Özsoy Operası. CD’li. Boyut Müzik Yayın Grubu, 1997
- Kahramankaptan Ş: Atatürk, Saygun ve Özsoy Operası. CD’li. SCAMV Yayınları, 2022
- Kahramankaptan Ş: Cumhuriyet'in Müzik Öncüleri: 10 Portre. Cumhuriyet Kitapları, 2024
- Atatürk Ansiklopedisi. https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/ozsoy-operasi/