Çağımızın derinlikli bir hümanisti olan Albert Schweizer, Mozart’ı şöyle tanımlar:
“Bütün dâhîler göklere uzanır; Mozart ise gökten inmiştir.”
Bizim böyle lâflara karnımız tok. Parti liderlerimiz de gökten indi, n’olmuş?
Mozart’ın yaratıcılık alanındaki üstün nitelikleri ise tarihte ender görülen cinstendir: Müzik sanatında “klasik” kavramını bütün yönleriyle temsil etmesi yetmez mi?
“Nedir klasik?” Bu kavram, sanat eserlerinde örnek olabilecek evrensel bir mükemmelliği, tarihsel akımların bireşimini, üslûp ve biçim özdeşliğini, orantıyı, dengeyi, saltlığı, aydınlık bir anlatımı içerir. Mozart’ın müziğinde yalnızca bir ulusal stil ağırlıkta değildir. Alman, İtalyan ve Fransız stillerinden yararlanarak “uluslararası bireşim”e ulaşmıştır o. Karşıtlıkları bir araya getirmesiyle bir yandan evrensel arayışın ortak paydasını temsil ederken bir yandan da “kalıcı” olanı kolaylıkla yaratmıştır. Çağımızın ünlü müzikbilimcisi Curt Sachs, Mozart’ın müziğini şöyle tanımlar:
“Anlam, doğallık ve nitelik uğruna biçim güzelliği bir yana itilmediği gibi, doğaya yakınlık ve içerik de boş bir göz boyamacılık ya da seçkinlik uğruna harcanmamıştır. Güzellikle niteliği, hüzün ile gülmeceyi, sahneyle müziği, çalgılarla insan seslerini, ezgiyle çokseslilik tekniklerini birleştirmiş olan Mozart, müzik tarihinin mutlu çağında deyiş terazisinin kefelerini dengede tutmak için yaratılmıştır sanki…” Fransız Devrimi’nden 33 yıl önce doğmuştu Mozart ve devrimden iki yıl sonra ölmüştü. Demek ki, 18. Yüzyıl Aydınlanması’nın Avrupa’yı saran toplumsal/siyasal ortamında yetişmişti. Fransız Aydınlanması’nın doğurduğu eserleri okumuş olsun olmasın, Devrim’e giden yolun havasını hep solumuş, ayrıca “Alman Aydınlanması”nın düşünürü Kant’ın “Aydınlanma Nedir?” başlıklı kitabının etkisinde kalmıştır. Bütün bunlar, Mozart’ın müziğine Aydınlanma’nın nasıl yansıdığını dolaylı biçimde anlatır. Dolaysız açıklama içinse Mozart’ın düşünceleri yolunda göze aldığı eylemlere bakmak gerekir:
1781 Yılında Mozart, yıllardır hizmetinde çalıştığı Salzburg Başpiskoposu Colloredo ile çatışmış, Avrupa kültür tarihinde ilk olarak soyluların egemenliğini kırarak bağımsızlığını ilan eden müzikçi olmuştur. Bilindiği gibi, 18. Yüzyılda feodal efendilerin gözünde müzikçi, bir “saray hizmetlisi”ydi. Finkelstein’ın nitelemesine göre, “Mozart’ın Salzburg Başpiskoposu’nun hizmetinden çekilmesi, tarihsel bir “sanatta bağımsızlık bildirisi”dir.” Bu olay, iki kültür dünyasının çatışmasında sanatçının feodal aristokrasiye ilk kez isyanını örnekler.
Editörün notu: 20 Nisan Pazartesi akşamı, Cihat Aşkın-Zeynep Üçbaşaran Keman-Piyano İkilisi, MEB Şura Salonu'nda tümüyle MOZART eserlerinden oluşan bir program sunuyor. Biletler, Biletix ve Dost Kitabevi'nden temin edilebilir.