Oda müziğine olan ilgi arttıkça ortaya çıkan etkinlikler de gerek sayı, gerek nitelik bakımından önem kazanıyor. Bundan daha 20 yıl önce oda müziği konserlerine olan özlemimizi dile getirirken genelde aldığımız yanıt, “ilgilenen olmaz ki!” olurdu. Günümüzde Ankara için konuşmak gerekirse (zira yıllar öncesinde çok güzel oda müziği konserleri olduğunu unutmadık), birkaç gencin girişimleri sayesinde Başkent dinleyicisi de oda müziğinin derinliğini, güzelliğini kavradı, salonlar şimdi tıklım tıklım dolmakta. Ve bu konserler belirli aralarla düzenli biçimde yinelenen hale geldi. Bilkent bu işe öncü olmuştu. Bilkent Oda Müziği Günleri başlığı altında başlayan bir dizi oda müziği etkinliği, sonradan, Bilkent Müzik Günleri adı altında gerçekleştirilmeye başlandı. Bu yıl da sekizincisi, Bilkent Müzik Günleri VIII adıyla 13 Mart akşamı başladı. Bu etkinliğe paralel olarak Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası mensupları da yeni binanın küçük salonunda bir dizi oda müziği konserine ev sahipliği yapıyor. Adı da CSO Sanatçıları ile Pazartesi Konserleri. Sezon başından beri süregelen bu konserlerin yurtdışındaki büyük orkestralarda olduğu gibi, CSO’nun müzisyenlerinin de solo veya oda müziği icra edecek üst düzeyde olduklarını gösterme fırsatını tanımasına; dinleyicilere de oda müziği repertuarının mücevherlerini keşfetme olanağını yarattığına tanık olmaktayız.
İşte bu Pazartesi Konserleri arasında en son izlediğimiz konser de kolay kolay yurtdışında bile denk gelinemeyecek etkinliklerdendi. Başlık “Olivier Messiaen ve Kuşlar”, alt başlık ise Anlatımlı Konser idi.
OLIVIER MESSIAN
Olivier Messiaen 20. yüzyılın başlarında doğmuş, karmaşık bir yapıya sahip, olağanın çeşitli bakımlardan dışında kalmış bir Fransız besteci, orgcu, piyanist olarak tanımlansa da, bu sıfatlara kuşbilimcisini (ornitolog) de katmak yanlış olmaz. Besteciliği dışında analiz, estetik ve ritim profesörlüğünün hayatının merkezine yerleştiği görülür. Tekrar etmek pahasına, bu olağandışı bestecinin kuşlarla bağlantılı çok sayıda bestesi var. Yirmili yaşlarında kuşları incelemeye başlamış; dünyanın çeşitli bölgelerine giderek “dünyanın ilk müzisyenleri” olarak nitelediği kuşları izlemiş, onların şakıyış biçimlerine (400 şakıma türü saptamış) eğilmiş.
Ustabaş, Bayer, Okan, Demircan
İLGİNÇ BİR KONSER
Pazartesi akşamı Fevzi Onur Ustabaş (klarinet) , Sibel Ayhan Bayer (flüt), Can Okan (piyano) ve Sunay Demircan (Anlatıcı) tamamıyla dolu bir salondaki heyecanlı dinleyiciye bu eserlerden bir demet sundular. Barkovizyon desteğinde ve Sunay Demircan’ın esprili, bilgi yüklü ama öz anlatımıyla Olivier Messiaen hakkında, yapıtlarının büyüklüğüne göre azıcık da olsa, bilgi edinmek büyük şans oldu.
İlk olarak bestecinin önemli eserlerinden Zamanın Sonu için Dörtlü adlı yapıtının üçüncü, Kuşların Uçurumu bölümü klarinetçi Fevzi Onur Ustabaş tarafından icra edildi. Ustabaş’tan önce Sunay Demircan görüntülerin de desteğiyle, açıklamalar yaptı. Bu eser Messiaen’ın 1941 yılında savaş sırasında esir düştüğü Görlitz-Silezya’daki esir kampında bestelenmiş ve seslendirilmiş. Dörtlü’nün en uzun ve solo klarinet için yazılmış üçüncü bölümü olan Kuşların Uçurumu bizim gibi eseri ilk dinleyenlere de eminim nefes kestirmiştir: besteci solistten (burada Ustabaş) klarinetin tüm özelliklerini ortaya dökmesini istercesine bir parti bestelemiş. Uzun ve nefessiz cümleler, sessizlikler (üç kez), sonra kulağın adeta duyamadığı tondan (büyük olasılıkla ppp veya pppp ) başlayıp, yükselerek en tizlerde sona eren bir ses. Gerçekten etkileyiciydi ve Ustabaş çok başarılıydı.
Anlatıcı Sunay Demircan ikinci parçaya geçmeden yine mizah dolu bir anlatımla, bestecinin doğa ve özellikle de kuşlara olan tutkuya varan ilgisi hakkında bilgi verdikten sonra, ikinci parça olan Karatavuk’u anlattı, ötme tarzına geçti; film izlendi. Karatavuk kanımızca Türkçe’de ona verilen adın yakışmadığı güzellikte şakıyan bir kuş. Filmde de buna tanık olduk. Olivier Messiaen bu eseri Paris Konservatuarı’nın flüt yarışması için verdiği sipariş üzerine 1952’de flüt ve piyano için bestelemiş. Bu da flüt için kanımızca çok zorlu bir eser; karatavuk ağırlıklı olarak flüt tarafından seslendirilmiş. Yer yer flüt tek başına, yer yer piyanoyla aralıklı olarak, en sonunda da kuşun ritim dolu canlı şarkısıyla, flüt ön plana çıkıyor. Ama bu hareketli finalde piyano da kuvvetle kendini hissettiriyor. Flütçü Sibel Ayhan Bayer canlı, kıvrak, esnek, kısacası güzel çalışıyla, karatavuğun nasıl “şarkı” söylediğini bize yansıttı. Can Okan’ın piyanosu da her zaman olduğu gibi, su gibi akıp gitti. Eşlik de etti, tamamlayıcıydı da.
Sibel Ayhan Bayer , Can Okan
Son bölüm yine üç kuşun müziksel tasviriydi: yapıtın adı Küçük Kuş Taslakları. Sunay Demircan burada da barkovizyon aracılığıyla önce bestecinin 1985 yılında besteleyip, eşi piyanist Yvonne Loriot’a ithaf ettiği eserdeki kuşları biz izleyicilere tanıttı. Yapıt çok kısa altı parçadan oluşuyor; bunların üçü kızıl gerdan; biri öten ardıç; diğeri karatavuk ve en son parça da tarla kuşuna ayrılmış.
Anlatımdan sonra piyanist Can Okan kuşların özelliklerine ve uçuş hallerine göre (tarlakuşu) melodi ve ritimleri değişen pasajlardan oluşan, teknik olarak güç olduğunu tahmin ettiğimiz yapıtı çok başarılı biçimde icra etti.
Tonal olmayan bu müzikte yine de seslerin bir araya geliş biçimi, birbirini izleyen arpejler, tabir yerindeyse yağ gibi akan glissandolar çarpıcıydı.
Eserin Türkiye prömiyeri de yapılmış oldu.
Bu güzel projeyi hazırlayanların adlarını tekrar anmak gerekir: Fevzi Onur Ustabaş (klarinet); Sibel Ayhan Bayer (flüt); Can Okan (piyano) ve Sunay Demircan (anlatıcı). Program broşürü de güzel hazırlanmış, tatminkâr açıklamalar içeriyor. Lakin bir büyük boşluk hissettik. O da, konseri yaratanlarla ilgili bilginin eksikliğiydi; kimdirler, bunu, bu satırları okuyanların merakına havale ediyoruz.
AYŞE ÖKTEM
14 Mart 2024, Ankara