Kısa zaman önce yitirmiştik usta Yazar Talip Apaydın’ı.
Dostları, okurları 21 Kasım 2014 günü, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ile Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nın birlikte düzenledikleri anma gecesinde, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde buluştuk.
Abdullah Nefes, Metin Turan, İsmail Hakkı Demircioğlu, Erdal Atıcı, Mehmet Üçer, ABİS Müzik Topluluğu, Cenk Güray’ın katıldığı buluşma bilgilendirici olduğu kadar, etkileyiciydi; dinleyiciler yoğun duygular içindeydiler.
Yazar Abdullah Nefes, Talip Apaydın’la anılarına da yer verdiği konuşmasında, Apaydın’ın şiirinin ikincil konumda kalmasına gönlünün razı olmadığını belirterek, şiiri üzerine bilgiler verdi. Apaydın’ın şiirinin yalın, duru, sade, net bir anlatım ve ileti içerdiğini, basitliğe düşmeyen bir yalınlık taşıdığını söyledi; Apaydın’ın İlhan Erdost’a şiirini okudu.
Yazar Erdal Atıcı, Talip Apaydın’ın birçok şiiri belleğinden okuyabildiğini, şiir belleğinin çok güçlü olduğunu vurgularken, özellikle köy enstitülü yıllarını, Sabahattin Ali’yle tanışmasını Türkiye Öğretmenler Sendikası’ndaki büyük örgütçü emeğini, eşi Halise Apaydın’ın güçlü kişiliğini anlattı. “Talip Apaydın benim yaşamımda bir üniversitedir, Talip Apaydın üniversitesi” dedi.
Yazar Metin Turan ise ayrıntılar içeren konuşmasında köy enstitüleri ile derebeylik düzeni arasındaki sınıfsal çatışmayı vurguladı. Turan, “Köy enstitülerindeki insanlar sağlık alanında da savaşım verdiler, örneğin Anadolu’dan sıtmayı kazıdılar. Bu savaşım verilirken Osmanlıdan alınan kullanılabilecek, değerlendirilebilecek oranda bir okuryazarlık yoktur. Harf Devrimi yeni yapılmıştır. Yazılı kültüre yeni geçildiği dönemdir. Köy enstitüleri edebiyatla sınırlı değildir. Derebeylik düzeninin sınıfsal saldırısı da tüm aydınlanma kurumlarına birden yapılmıştır. Örneğin üniversitelerin halk edebiyatı kürsülerine, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ne yapılan saldırılar da bunun içindedir. Talip Apaydın, köy enstitülerinde aldığı eğitimin sonucu olarak yalnızca şiir alanında değil, diğer türlerden de belleğinden sayfalarca aktarabilen bir kişiydi. Örneğin Montaigne’in Denemeler’inden, Voltaire’den, Nâzım Hikmet’ten bölümler belleğindeydi.
Apaydın, Sarı Traktör’le makineleşme tutkusunu işledi. Yoz Davar’la çoban yaşamını romana sokan ilk yazar oldu. Define’de, Köyden İndim Şehire’de toplumsal dönüşümü anlattı” dedi.
İsmail Hakkı Demircioğlu, Mehmet Üçer, ABİS Müzik Topluluğu ile Cenk Güray’ın türkülerine dinleyicilerin de katılımı yaşanmaya, görülmeye değerdi.
Anadolu tarihine götürdü o anlar… Yoğunlaşan duyarlık, arınma, topluluğu yalnızca Talip Apaydın’a değil, bu topraklardan gelip geçmiş onlarca uygarlığa, yüzlerce ekine de götürdü.
Ta Göbeklitepe’den günümüze…
Buluşmadan ayrıldığımda, hâlâ ezgiler, düşünceler kulağımda geceye karışırken yağmur çiseliyordu.