John Steinbeck 120 yaşında. İnsancı, devrimci, sevgi dolu bir usta yazar. Çok açık ki böyleleri, tarihin derinliklerinde yitmiyor. Her zaman diri, her zaman yeni.
Amerika’nın hiç eksik olmayan ekonomik bunalım, yoksulluk yıllarının yazınsal tanığıdır Steinbeck. Doğduğu yer Salinas-Kaliforniya’dır. Yazın evreni kuşatıcıdır, uzun solukludur. İnsanlar, ağaçlar, ırmaklar, dağlar, bulutlar, denizler, börtü böcek, gel-gitler… Egemenler, zorbalar, ezilen, yoksul düşürülenler, çekilen sonu gelmez acılar.
Yapıtlarında derinliğine görülür bu nitelikler: Gazap üzümleri, İnci, Sardalye Sokağı, Tatlı Perşembe, Bitmeyen Kavga, Yukarı Mahalle, Fareler ve İnsanlar, Ay Batarken… Tomris Uyar'ın belirttiği gibi, "İnsanoğlunun umudunun, var olma direncinin seyreldiği bir tarih anında olanca görkemiyle gerçek umudun türküsünü söylemiştir. Tozpembe olmayan gerçekçi bir umudun."
İnci’nin bir Meksika halk anlatısından esinlenerek yazıldığı bilinir. Kino, karısı Juana, bebekleri Coyotito. Yoksul bir aile. Kıyıda, kente epey uzak, sazdan evde yaşıyorlar. Günlerden bir gün bebeği akrep sokar. Kino ile Juana hemen hekime yetiştirirler. Ne ki aile yoksul olduğundan hekim ilgilenmez. Juana’nın ısırılan yeri emmesi ve yosun topağı basmasıyla bebek ölümden kurtulur, iyileşmeye yüz tutar.
Tam da o sırada Kino denizde iri bir inci bulur. Kırılma anıdır bu olay. Haber birden yayılır. Hekim sazdan eve gelir. Bebek iyileşmekte olmasına karşın, bebeğe durumunu kötüleştiren bir işlem uygular, döner. Zehirin etkisi der. Amacı bellidir. Kendine muhtaç olmalarını, bebeğin canı üzerinden sağlar. Yeniden gelerek sağaltır, aileyi borçlandırır.
Kentteki alıcılar yok pahasına inciyi Kino’nun elinden almaya çalışırlar. Geceleyin tanımadığı adamlar saldırır. Kino evini savunurken birini öldürür. Ev ateşe verilir. Juana ile bebeği alıp kentte umut arayışına çıkar, yola koyulur. Çok geçmeden iz sürücü, biri atlı üç kişinin onları aradığının ayrımına varır Kino. Ne denli izlerini silmeye çalışsa da başaramaz. Bir su başındaki kovuğa saklanırlar. Gece olur. İz sürücülerse kovuğun hemen altındadırlar. Kino öfkelidir; sürünerek yaklaşır. O anda bebeğin sesi duyulur. Gözcünün tüfeğini doğrultup ateş etmesiyle Kino da adamlara saldırır. Tümünü öldürürse de bebek, kafası parçalanarak öldürülmüştür. Sazdan evlerinin yok edildiği, yakıldığı kıyıya dönerler. Juana’nın sırtında başı kopmuş bebeği Coyotito vardır. Gözleri kimseyi görmez. İnciyi denize, derinliklere fırlatırlar.
İnci’nin simgesel yanını irdelemeden de anlatı yeterince acıdır, yıkımdır. Bebeğin feci sonu her durumun üzerinde bir yakıcı kötülüktür.
Hekimin tavrı ender rastlansa da olasılık dışı değildir. İncinin Kino’yu çıkarcı yaptığını savlamak doğru değildir; Kino yaşam savaşı vermektedir. İnci belki de biricik şansıdır. Bir daha yaşayamayacağı bir şans. Ve asıl çıkarcılar onu aldatmaya, giderek öldürmeye çalışanlardır. Kino teslim olmaz, razı olmaz. Biçilen rolü ret eder. Çocuğu okullarda okuyacaktır. Anlayan, bilen olacaktır. Kino gibi ezilmeyecektir. Bebek ve inci unuttur. İkisi de yitip gider.
GÜNAY GÜNER
9 Aralık 2022, Ankara