13 Eylül 2020 Açıkhavada herkes maskeli, tedbirli, CRR konserinin başlamasını bekliyor.
Pandemi sebebiyle konserlerden fazlasıyla mahrum kalmış bir sanatsever olarak Cuma akşamı (11/09/2020) geç saate İstanbul İl Hıfzısıhha Meclisi'nden gelen 89 nolu karar açık havada düzenlenen her türlü konser, festival ve benzeri etkinliklerin iptal edildiği ve "12.09.2020 tarihinden itibaren hiçbir surette kesinlikle müsaade edilmeyeceği" duyurusuyla gece gece içimizi derin bir üzüntü kaplamıştı.
Klasik müzik etkinliği düzenleyen kişi, kurum ve kuruluşlar, bu başımıza bela olan pandemi var olduğu günden beri, verilen izinler çerçevesinde her türlü önlem hükmünü harfiyen uygulayarak ve hatta fazlasını yaparak tüm topluma örnek teşkil eden etkinliklere imza atmıştır.
Lakin alınan bu tür kararlarda her daim günah keçisi misali etkinlikleri ve faaliyetleri yasaklanan hep klasik müzik olmuştur.
Evet pandeminin 2. dalgası Tsunami kuvvetinde geliyor, hâtta geldi bile!!!
Lakin "yeni normalleşme" sürecinde düşüncesizce yapılan kabul edilemeyecek toplu etkinlikler sebebiyle, durum bugün çok daha vahimdir ve bunun sebebi asla klasik müzik ya da klasik müzik etkinlikleri değildir...
Düşünebiliyor musunuz, açık havada sanat filmi gösterimi yasak, tiyatro yasak ama AVM içindeki sinemaya gitmek serbest !!!!
Kapalı salon konserlerinin akibeti ise tam bir muallak...
Tabii ki hiçbir şey toplum sağlığından önemli olamaz, bunun aksini iddia etmek, yok saymak veya toplum sağlığı hiçe sayılsın diyerek kararlara karşı durmak asla tasvip etmediğim ve etmeyeceğim bir şey..
Ancak kurunun yanında yaşın da yakıldığı bu kararlarda, asıl yasak ve önlem getirilmesi gereken çok daha vahim toplu katılımlı, kalabalığın dip dibe olduğu sayamayacağım kadar aktivite var iken ve yakın zamanda bunlara izin verilip göz yumulmuşken, 100-150 kişiyle konser yapacağız diye binbir zorluğa katlanılarak yapılan klasik müzik etkinliklerinin de aynı kefeye konarak iptal edilmesini bir türlü anlayamıyorum...
Trajikomik durum ise bu kararların Cuma mesai saati sonrası alınması, geç saatlerde duyurulması bir yana, haberin şoku ve yankısı etkinliği olan kişi, kurum ve kuruluşlar arasında sürerken, daha yasak kararının üstünden 4 saat geçemeden ani alınan 90 no'lu ek kararla yasağın başlangıcını Pazartesiye ötelemelerine anlam vermek (ki neden ötelendiği ortaya çıktı ) ve bu zihniyeti anlamak mümkün değildir.
İYİ SEÇİLMİŞ BAŞLAMA SAATİ
Neyse ki bu trajikomik durumun bana ve sanatseverlere avuntusu, uzun süredir sahnede bir senfoni orkestrası ile izlemeyi beklediğim 14 yaşındaki Naz İrem Türkmen’in (d. 2006) solist olarak maestro Cem Mansur yönetimindeki CRR Senfoni Orkestrası eşliğinde İBB Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’ndaki konserinin iptal edildiği üzüntüsünü yaşarken, bu absürt ek kararla izleyebilmek oldu.
Öncelikle Cem Mansur'u 65 yaş ve üstünü gözeterek konser saatini 18:30 olarak belirlemesinden dolayı Kültür AŞ' ni tebrik ederim. Yeni normalleşme sürecinde yaptığı etkinliklerde +65 yaş hassasiyeti gösteren nerede ise yegâne kurumun İBB Kültür İşleri Daire Başkanlığı ve Kültür AŞ. olduğunu belirtmek isterim.
Pandemi kuralları doğrultusunda uygulamalar had safhadaydı. Konser alanına girerken görevliler bizzat yüksek sesle konser ve pandemi kurallarını duyuruyorlardı. Aynı uyarı anonsları konser başlayana kadar sürdü. Konser boyunca maske takmak istisnasız zorunlu idi. Tüm seyirciler ateş ölçümü yapılarak alana alındı. Maskesi olmayanlar için girişlerde görevliler maske dağıttı. Ayrıca yağmur yağma ihtimaline karşı tüm seyircilere yağmurluk dağıtıldı. Konser alanında konser başlayana kadar dolaşan görevliler tek tek maskesini çıkaran ya da doğru takmayanları uyararak tedbiri elden bırakmadılar.
GECENİN SÜRPRİZİ İMAMOĞLU AİLESİ
Gecenin sürprizi ise İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ailesinin konseri izlemek için gelmiş olmalarıydı. Alana mütevazı bir giriş yapan başkan, alana adım atmasıyla tüm seyircilerin alkışlarıyla yerini aldı. Konsere davet edilen kalabalık protokol, tüm sahnenin ön tarafına konulan 2-3 sıra sandalye ile oluşturulan protokol alanından Sayın İmamoğlu ile birlikte konseri izledi.
Maestro Cem Mansur yönetimindeki CRR Senfoni Orkestrası'nı en son12 Şubat 2020 Perşembe günü "Amadeus Fan Club" başlıklı konserde İsrailli tanınmış klarnet sanatçısı Shirley Brill'i konuk ettiği konserde izlemiştim.
( http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/osman-enfiyecizade/amadeus-fan-club-da-ne-demekmis/2238/ )
Yaklaşık 7-8 aylık bir aradan sonra Cem Mansur'u ve CRR Senfoni Orkestrası'nı tekrar canlı dinlemek gerçekten çok iyi geldi. Çok iyi geldi çünkü bu pandemi sürecinde gerçek tam kadro bir orkestrayı, gerçek bir sahnede, özenle hazırlanmış bir programda izlemeye hasret kalmıştık. Tüm orkestra bireyleri de sahnede olmayı en az bizim kadar özlemiş olacak ki Açıkhava Tiyatrosu'nu dolduran dinleyicilerine tek kelimeyle muhteşem bir konser gecesi yaşattılar. CRR Senfoni Orkestrası bu gece bünyesinde Türkiye'nin en iyi sanatçılarını barındırıyordu desem yerdir.
Ama geceye damgasını vuran 14 yaşında olmasına rağmen kariyer basamaklarını birçok ödülle süsleyen ve bir virtüoz olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Naz İrem Türkmen’dir.
Konsere geçmeden önce özellikle son yıllarda imza attığı başarılarla sık sık adından söz ettiren Naz İrem'dan bahsetmek istiyorum. Bu genç kemancıyla ilgili ilk söylemek istediğim başarısının kesinlikle tesadüf olmadığıdır.
Kökten müzisyen bir aileden gelen Naz İrem 7 yaşında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda başladığı keman eğitimini halen burada değerli eğitmen Prof. Ceyda Uzgören ile devam etmektedir.
Naz İrem ayrıca Güher & Süher Pekinel'in başlattığı ve mentorluğunu yaptığı “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” projesine katıldığında, en genç bursiyer olarak Kirill Troussov (sanatçını soyadı her yerde Troussev olarak yanlış yazılmış) gibi çok beğendiğim sanatçıların ustalık sınıflarına kabul edilmiş genç bir yetenektir.
BÜYÜK DEDEDEN GELEN YETENEK
Naz İrem Türkmen, klarinet beşlisi üyesi olarak çok farklı işlere imza atmış klarinet sanatçısı Selda Argeşo'nun kızıdır ve İDSO'nun 45 yıl boyunca başkemancılığını yapmış olan duayen Semih Argeşo, genç sanatçının büyük dedesidir.
Genlerinde taşıdığı sanat ve yeteneği küçük yaşlardan itibaren doğru hocalarla çok çalışmanın başarıyı getirmesi bu sebeple tesadüf olmuyor.
Bu muhteşem "İspanyol Akşamı" nda genç kemancının icra ettiği Pablo de Sarasate'nin (1844-1908) “Zigeunerweisen” (Çingene Havaları) eserini Naz İrem'den 2017 yılında İDSO'nun 2 efsane baş kemancısı " Emine Erel ve Semih Argeşo (büyük dedesi) Anma Konseri" nde piyano eşliğinde dinlemiştim. 11 yaşında bu eseri dinlerken hayran kaldığım bu genç yeteneğin tekniğine son 3 senede neler kattığını görmek bana bir kez daha "bir virtüoz geliyor" dedirtti. O zaman da hayran kalmıştım, şimdi dinlediğimde hayranlığım katlanarak arttı.
Bu genç sanatçının son dört yılda kazandığı başarıları, imza attığı işleri tek tek yazmaya kalksam yazı dizi hazırlamak gerekir desem yeridir.
Şu an Y kuşağında "genç virtüoz" ünvanını hak eden, Zubin Mehta, Zakhar Bron gibi müzik otoritelerinin övgülerini alan, 23 Yaşındaki Elvin Hoxha Ganiyev'den sonra Naz İrem Türkmen'in de bu çalışma disipliniyle Z kuşağı temsilcisi olarak bu ünvana genç yaşlarda ulaşacağına inanıyorum. Açıkçası bu genç yetenekten Paganini dinlemeyi dört gözle bekliyorum.
DEFALARCA SAHNEYE DAVET
Genç kemancının icra ettiği Zigeunerweisen (Çingene Havaları), Op. 20, İspanyol besteci Pablo de Sarasate'nin (1844-1908 tam gerçek adı Pablo Martin Melitón De Sarasate Y Navascuéz) tarafından 1878'de keman ve orkestra için yazdığı bir eseridir. Sarasate'in en popüler bestelerinden ve keman virtüozleri arasında en sevilenlerden biri olan eserin prömiyeri aynı yıl Leipzig, Almanya'da yapılmıştır.
Sarasate bu eserinde Roman ezgi ve temalarını kullanmış olup son bölümdeki Csárdás ritimleri; Franz Liszt'ın Macar Rhapsody No. 13'te kullandığıyla aynı temadır. Virtüozite gerektiren bir eser olmasının yanı sıra, ustalarca çalmak için "çingene ruhu" nu benimsemenin gerek olduğu söylenen bir eserdir.
Naz İrem, arşeye ve çalgısına olan hakimiyeti, sahip olduğu tekniği ve eserin barındırdığı çingene ruhunu dinleyiciye yansıtmaktaki üstün yeteneğiyle onu dinlemeye gelen herkesin beğenisini kazanarak aralıksız alkışlarla sahneye defalarca davet edildiği bir performans sergiledi. Genç yıldız alkışlara MSGÜ Konservatuarında akademik kariyerini sürdüren Prof. Özkan Manav' ın solo keman için “Op.31, Horon” adlı eseriyle bis yaparak teşekkür etti.
BİLGİ DOLU ANLATIM
Anlatımlı konserlerin duayeni Maestro Cem Mansur neden konsere "İspanyol Akşamı" adı verildiğini, icra edilen eserler ve bestecileri hakkında bilgileri eser aralarında , hiçbir yerde yazılı bulup okuyamayacağınız bilgi dolu anlatımıyla aktararak her zamanki gibi konseri çok daha keyifli kıldı.
Maestro yönetimindeki CRR Senfoni Orkestrası Georges Bizet'in (1838-1875 Alexandre César Léopold Bizet) ölümsüz eseri "Carmen Operası" ndan bölümler çalarak konserin açılışını yaptı. Maestro ilk bölümü çalmaları ve seyirciyi selamlamanın ardından "Dünyanın en talihsiz bestecisini düşünün, bizlerce şaheser kabul edilen eseri "Carmen " ilk çalındığında hiç beğenilmesin hatta yuhalansın ve bu üzüntüyle 15 gün sonra ölsün", bakalım ne kadar kötü bestelemiş diyerek eserin diğer bölümlerini seslendirdi.
Ardından genç yetenek Naz İrem Türkmen'in harika gecenin tek gerçek İspanyolu Sarasate'nin eseri "Zigeunerweisen" de orkestra her daim genç solisti destekleyen, uyumlu ve başarılı bir performans gösterdi.
Genç kemancı uğurlandıktan sonra orkestra Çaykovski'nin (1840-1893) hem Fındıkkıran Balesi'nden hem de Kuğu Gölü Balesi'nden “İspanyol Dansları"nı başarılı bir şekilde seslendirdi.
Ve gecenin kapanış eseri Rimski-Korsakov'un (1844-1908) 5 bölümden oluşan İspanyol Kapriçyosu'nda CRR Senfoni Orkestrası uzun zamandır hasret kaldığımız gümbür gümbür performanslarıyla kulaklarımızın pasını alan ve sanırım çok uzun bir süre kulaklarımızda hoş bir seda olarak kalacak kusursuz etkinliğiyle konseri noktaladı.
Bu konser sanırım gelecek Nisan ayına kadar canlı dinleyebileceğimiz son orkestra konseri olacak, umarım ben haksız çıkarım.
SAHNE DÜZENİNDEKİ ÖZEN
İBB Kültür Daire başkanlığını ve Kültür AŞ.' yi ve emeği geçen herkesi kutlamak isterim çünkü muazzam bir sahne ve ses düzeni kurulmuştu.Sahnede nefeslilerin 2 sıra seperatörle orkestradan komple ayrıldığı sistem hem çok şık hem de çok doğru konumlandırılmıştı. Ses düzenine hayran kaldım. Bugüne kadar açık alanda dinlediğim en mükemmel konserdi diyebilirim. Öyle profesyonel bir ses düzeni kurulmuş ki en ince ayrıntısına kadar hatta arkada ses emici perdelerine kadar düşünülen bir kurulum oluşturulmuştu. Ses de, akustik de kısacası her şey harikaydı.
Açıkçası tedbir kararlarının alınacağını öngörmekteydik lakin havalar güzel gittiği sürece en az 3-4 konser daha dinleyeceğimizi düşünüyorduk. Alınan bu kararlar ile önümüzdeki günlerdeki İDOB konser ve etkinlikleri de bu yasaklara kurban gitti.
OLMAYACAK DUAYA AMİN!
Hali hazırda açık alanlardaki konser ve etkinlikler iptal edilmişken kapalı salonlar ve mekânlarda konserlerin nasıl olacağı, yapılıp-yapılmayacağı merak konusu.
Getirilen yasak sebebiyle en çok etkilenen maalesef İDSO olacak gibi gözüküyor. Çünkü İDSO önümüzdeki günlerde 75. yılını özel bir konserle kutlamayı planlıyordu. İDSO için büyük önem arzeden 75. yıl etkinliği için Bülent Evcil ve ekibinin hazırlıklarını titizlikle yürüttüğü konseri, bu kararlar doğrultusunda canlı dinleyebilecek miyiz, bilemiyorum.
Çeşitli konser mekânlarının klima ve havalandırma sistemlerine ultraviyole taktırdığını, ancak salon içinde varolan virüsün klima sistemine ulaşana kadar seyri konusunda net bilgi yok ve ne kadar etkin olabildiği belli değil. Covid-19'un yayılımını durduran ve hatta kapalı alanlarda varlığını ortadan kaldıran "MUCİZEVİ" bir çözümle yakın zamanda konser salonlarına dönebilmeyi dilemekten başka çaremiz maalesef yok.
Osman Enfiyecizade
13 Eylül 2020, Moda / İstanbul