Ülkede Cumhurbaşkanlığı seçimine yoğunlaşma yüksek!
Bir adaya “Sanata Evet” dedirtmek istediler, der mi hiç?
Diğeri hem geleneksel, hem çağdaş müziği sevdiğini söyledi.
Öteki sanat dallarında da, aslında kimin ne düşündüğünü pekala biliyoruz. İnsanların, değişik konuşmalarında daha önce ne söylediklerini unutup önemli çelişkiler sergilediklerini, o anki nabza göre nasıl şerbet verdiklerini, hepsini biliyoruz.
Ama şu “200 yıl sorunu” takıldı gene de aklıma... Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan son günlerdeki konuşmalarında “200 yıl boyunca yüzüstü sürünen bir medeniyetin yüzünü ağartmanın mücadelesini verdik. Allah'a hamdolsun, bunu da başardık” diyor. 200 yıldan gerisi için “Biz ilmiyle, sanatıyla, devlet yönetimiyle medeniyet inşa etmiş...” diye sürdürüyor.
“Hamdolsun başardık” dediğine göre, bu 200 yılı AKP'nin iktidara geldiği 2002, ya da kendisinin başbakan olduğu 2003 yılından başlatıyor.
Bu “medeniyetin yerlerde süründüğü, tarihimizde kopartıldığımız 200 yıla acaba kimler giriyor?” diye geriye doğru bir baktım.
Buyurunuz listeyi:
Selim III. (1789-1807)
Mustafa IV. (1807-1808)
Sultan Mahmud II (1808-1839)
Sultan Abdülmecid (1839-1861)
Sultan Abdülaziz (1861-1876)
Sultan Murad V (1876-1876)
Sultan Abdülhamid II (1876-1909)
Sultan Mehmed Reşad (1909-1918)
Sultan Mehmed Vahideddin (1918-1922)
Parantez içindeki rakamlar, Erdoğan'ın tukaka ettiği 200 yıl içinde bu padişahların saltanat yıllarını gösteriyor.
Bu padişahlarla ilgili yıllar yılı okuduğumuz tarihlerden süzülüp aklımda kalanlar nedir?
İşin ilginç yanı, makamsal besteleriyle bilinen, TRT'nin bu şarkıların CD'sini yapıp satışa sunduğu
III. Selim de 200 yılın içinde!
IV. Mustafa her türlü yeniliğe karşıydı, sanat ya da zanaat anlamında eli “hat”a yatkındı.
II. Mahmud, yeniçeri ocağı ile mehterhaneyi kapatan, ülkemizin ilk evrensel orkestrası sayılabilecek Musika-i Hümayun'u (Bugün CSO) kuran, padişahların resimlerini devlet dairelerine astıran sultan. Tanzimat'a giden yolun taşlarını o döşemişti.
Abdülmecid, yenilikçi, Batı müziği ve operayla ilgili bir sultandı. En temel insan hakları arasında yer alan yargılamasız kimsenin cezalandırılamayacağı, malı ve parasına el konulamayacağını öngören Tanzimat Fermanı onun zamanında yayımlandı. Bugün Başbakan Erdoğan'ın çalışma ofisi olarak kullandığı Dolmabahçe Sarayı başta olmak üzere İstanbul'a yeni mimarlık anlayışıyla binalar yaptırttı.
Abdülaziz, sanattan ziyade spora, ava meraklıydı. Müzik ve opera için ayrılan bütçeleri biraz kıstı. Mısır, Avrupa ve İngiltere'yi ziyaret eden ilk sultan oydu. Bu nedenle İngiltere'de besteler yapılmasına yol açtı.
V.Murad, klasik besteler yapar, piyano çalardı. Guatelli Paşa'nın öğrencisiydi. Tahtta yanlış anımsamıyorsam 93 gün kaldı, sonra yıllarca Çırağan Sarayı'nda hapis tutuldu. Erdoğan döneminde öyküsü bale olarak sahnelendi.
II. Abdülhamit, kurduğu hafiyelik sistemi ve baskı rejimiyle ünlense de, evrensel sanatlara meraklıydı. Onun döneminde sarayda kızlar orkestrası bile kurulmuştu. Erard marka piyanolar onun döneminde Fransa'dan getirtildi. Yıldız Sarayı'na tiyatro binasını o yaptırttı. Amcasıyla İngiltere'yi de görmüştü. Kendisinin zanaati marangozluktu. İttihat Terakki onun baskı rejimine tepki olarak doğmuştu. Polis romanları koleksiyonu sahibiydi, okumaya meraklıydı, en yeni matbaa makinaları onun döneminde getirtildi. Üstelik dindar, beş vakit namazındaydı. İlk kız okulları ile güzel sanatlar mektebi onun döneminde açıldı.
Mehmet Reşat' resmi bulunan pul çıkarıldığı, Reşat altınına adını verdiği, gaz lambasını elektriğe tercih ettiği aklımda kalanlar.
Mehmet Vahidettin'i ise herhalde bilmeyen yoktur.
İşte 200 yılın içine giren, yâni Erdoğan'a göre “medeniyeti yerlerde süründüren”ler bunlar.
Peki, Taküyiddin'in kurduğu rasathaneye önce izin verip, sonra gericilere uyup denizden topa tutturup yıktıran Padişah kim? III. Murat.
İngiltere Kraliçesi'nin hediye ettiği orgu kurulduktan sonra yıktıran, en ufak parçasına kadar yaktıran kim? III. Mehmet’in oğlu I. Ahmet... Yâni, “ilmiyle sanatıyla, devlet yönetimiyle, medeniyet inşa etmiş, medeniyetlere istikamet çizenler”...
200 yılda hem siyasal, hem askerî olarak parlak bir dönem yaşamadığımız ortada. Acaba o günlere,
“küffar”a karşı âciz duruma düşmemize hangi zihniyet, hangi uygulamalar yol açtı? Sakın Orta Doğu'da bugün içine düştüğümüz batağın ardında da aynı zihniyetin 21. yüzyıl versiyonu olmasın?
Az kalsın unutuyordum. Bu arada okudum ki, TBMM'de üzerinde Vahidettin'in fotoğrafları yer alan seramik kupalar 20. TL'den satılıyormuş! Öteki padişahların da kupaları varmış! Ben de vaktiyle Peşte'deki bit pazarından eski bir kupa almıştım. Üzerinde Bulgar Çarı, Avusturya Alman İmparatoru'nun ve Mehmet Reşat'ın resmi vardı, yâni o günün “müttefik”lerinin...