2023 yılını geride bırakmak üzereyiz. Nasıl da rüzgâr gibi geçti bu yıl.
Müzik âlemi bakımından nasıl bir yıl oldu diye şöyle bir düşündüğümüzde, aslında işin genelinde değişen fazla bir şey yok ama gene de belleklerde iz bırakabilen, akılda kalan gelişmeler, olaylar, kişiler, yitikler var.
Dikkatlerin aşırı biçimde siyasete ve seçime yöneldiği bir yıl yaşadık. Hele bir bayram geçsin, hele bir seçim geçsin, sonra bakarız mantığıyla yaşayan bir ülkede, herkes seçimlerin geçmesini bekledi.
Devlet sanat kurumları açısından seçimin etkisi, Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi'nin gereği genel müdür düzeyindeki herkesin istifa etmiş sayılarak, yerlerine yeni atamanın yapılabileceği ortamın doğmasıydı.
ÜÇ GENEL MÜDÜRDEN İKİSİ DEĞİŞTİRİLDİ
Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'ne bu görevi vekaleten yürüten İmam Hatip, İşletme ve Din Eğitimi diplomaları bulunan, tasavvuf müzikçisi, gazelhan Ömer Faruk Belviranlı'nın asaleten atanması, seçim sonrası kendilerinin görevlerinin yenilenebileceği umudu yarattı Devlet Tiyatroları ile Opera ve Bale Genel Müdürlerinde...
Yeni Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nde Bakanın da değişmemesine karşın, bu genel müdürlerin bekledikleri gibi gelişmedi olaylar. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt, görevini özel sahnelerden ve dizi filmlerdeki rolleriyle tanınan “taş fırın erkeği” Bilkentli Tamer Karadağlı'ya (d.1967) devretti. Kurt da rejisörlük görevine geri döndü.. Atamanın yapıldığı ilk günlerde çokca itiraz yükseldi, tartışmalar yapıldı ama bunlar zaman içinde söndü gitti.
Tan Sağtürk, Opera binasında karşılaştığı iki bisikletçi besteciyle...
Tiyatrodan sonra gözler Opera-Bale'ye çevrildi. Yeniden atanma konusunda umudunu kaybeden uluslararası tenor Murat Karahan'ın genel müdürlük odasındaki özel eşyalarını topladığı ve makama uğramadığı görülünce kimin geleceği konusunda spekülasyonlar yapılmaya başlandı. Sonunda adaylar arasında adı geçen balet Tan Sağtürk, teklif aldığını ve düşünmekte olduğunu açıkladı. İki hafta sonra da bu atama yapıldı. Opera-bale camiasında Karahan'dan sonra bu atama genellikle umutla ve olumlu karşılandı. Meriç Sümen'den sonra “baleci” ikinci genel müdür olan Sağtürk, ilk kadrolaşma çalışmasında da Ankara'da balecileri tercih etti. Genel Müdür Yardımcılığına vekaleten, daha önce Karahan'la da çalışıp kendi isteğiyle ayrılmış olan deneyimli başbalet ve koreograf Volkan Ersoy'u getirdi. Diğer genel müdür yardımcısı , ataması asıl olan koro üyesi Solmaz Haberal görevini sürdürüyordu.
Sağtürk, Ankara Müdürlüğü'ne de, daha önceki yıllarda Samsun Müdürlüğü ve festivaller koordinatörlüğü de yapmış olan deneyimli balet Volkan Kıran'ı vekaleten getirdi.Ankara'nın başrejisörü ise tenor Şenol Talınlı oldu. İstanbul Müdürlüğü'ne ise bariton Caner Akgün'ü getiren Sağtürk, Anadolu'daki müdürleri şimdilik gözlemekle yetiniyor.
Müdürlüklerin sergilediği eserlere bakılınca, eldeki repertuarın döndürüldüğü, yapımların oradan oraya taşınarak “vaziyetin idare edildiği” görünüyor. Bakalım Tan Sağtürk yaklaşımını 2024-25 sezonunda görebilecek miyiz? Beklemede olan Türk operaları programlara alınacak mı, yoksa aynı döngü devam mı ettirilecek?
2023'te seçimlerin bir etkisini de yerel yönetimlerde gördük. Muhalefet belediyelerinin düzenlediği kimi popüler müzik festivalleri aslında siyasal, görünürde güvenlik gerekçeleriyle iptal edilirken, iktidar kanadına mensup belediyelerin özellikle gençleri kazanmak amacıyla kendi geleneksel kozalarının dışına çıkarak bazı konserler düzenlediler. En güzel örnek, İstanbul'un Üsküdar Belediyesi..
100. YIL MARŞ ENFLASYONU
Gene İstanbul'daki Çekmeköy Belediyesi, “görevli” olarak 100. Yıl Marş Yarışması düzenledi. Sonra yarışmaya İletişim Başkanlığı el koydu, kendince bir jüri oluşturdu ve bunu da açıklamadı. Jüri 30 Ağustos 2023 akşamı Külliye'de düzenlenen törenden yapılan naklen yayında yapılan anonslardan öğrenildi.
Biraz araştırma sonucu, birinci geldiği açıklanan İlker Kömürcü'nün marşının jüri tarafından değil, İletişim Başkanlığı'nca re'sen seçildiği, jürinin son toplantısından önce, CSO ve DÇK'ya çoktan kaydının da yaptırıldığı ortaya çıktı.
Jüri üyelerinden artık “devlet memuriyeti”yle ilgisi kalmamış olan, CSO'nun emekli piyano solisti Hüseyin Sermet'in durumu açıklayan sosyal medya paylaşımlarıyla İletişim Başkanlığı'nın re'sen seçim yaptığı kanıtlandı. Öteki jüri üyelerinden bir ses çıkmadı çünkü hepsi memur özelliği taşıyordu, çoğu akademisyendi.
Durumun ortaya çıkması karşısında İletişim Başkanlığı herhangi bir açıklama yapma gereği de duymadı. Sükût ikrardan geliyordu.
100. Yıl nedeniyle marş besteleyen çok sayıda profesyonel besteci, akademisyen, pop bestecisi de oldu. Adeta bir “marş enflasyonu” ortaya çıktı: Fazıl Say, Hasan Uçarsu, Hakan Ali Toker, Turan Manafzade, Aysim Dolgun Yıldız, Paul Dwyer & Eren Joseph Dwyer, İlker Kömürcü, Tarkan, Kıraç, Kenan Doğulu, Ege, Norm Ender, Soner Arıca, Arda Aydın, Erol Evgin, Neşe Aydınlar, Zafer İşleyen, Burak Baltacı, Nazan Ünal saptayabildiğimiz isimler arasındaydı...
Bu isimler arasında gönüllülerden oluşan bir orkestra ve koro toplamayı başararak yapıtını seslendirip kayda aldırtan piyanist-besteci Hakan Ali Toker özellikle dikkati çekti. Ayrıca çeşitli kurum ve çocukların da hazırladığı marş videolarına rastlanıyordu..
BUHARLAŞAN ORKESTRA
2023 yılı bir de buharlaşan toplama orkestraya sahne oldu. Büyük iddialarla kurulup iki konser veren TRT Filarmoni Orkestrası, kurumda genel müdür değişikliğinden sonra ortadan yok oluverdi. Yapılan eleştirilere karşı TRT'den bir yanıt da gelmedi. Bir varmış, bir yokmuş!
Eğer kadrolu, işin kurallarına uygun sınav sistemiyle bir yapı oluşturmazsanız, toplama orkestradan vazgeçebilmek devletin TRT kurumunda bile böyle kolay olur!
Yeni bir toplama orkestra da Siemens tarafından oluşturuldu. Siemens Opera Yarışmasında görev alacak bu orkestra... İstanbul müzisyenleri, ister kadrolu orkestra üyesi olsun, ister konservatuvar hocası veya öğrencisi, “ekstra” olarak nitelendirilen, “kaşeli” işlere pek hayır demiyor genellikle.
Devlet orkestralarına gelince, amiral gemisi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, başlangıçta adeta kiracı görünümünde kaldığı, kendi adını taşıyan Ada Ankara yapısında, bu sezon verimli bir düzenliliğe kavuşmaya başladı, en azından program zenginliği açısından... Ortalama 120 etkinlik sayısı yüksek bir rakkam.
CSO'DAN YENİ ATILIMLAR
CSO, genç üyeleriyle Ada Ankara'nın Mavi Salonu'nda oda müziği etkinlikleri sunuyor her pazartesi. Özellikle yaylı gruplarının genç üyelerinin değişik kombinasyonlarla hazırladıkları Mavi Salon konserleri dikkati çekiyor.
Uluslararası ve ulusal başka orkestralarla ortak konserler de yeni bir etkinlik türü. Valery Gergiev yönetimindeki Mariinski Orkestrası ile Şostakoviç'in “Leningrad” başlıklı 7. Senfonisini seslendirmeleriyle başlayan ortak konserler, Bilkent Senfoni ile devam etti. Ayrıca Orkestra Akademik Başkent'le planlanmış altı ortak konser, dikkati çekti. Gergiev'in yönetimindeki CSO-Mariinski müzisyenlerinin 75 dakikalık Leningrad seslendirmesi, öyle laf ola değil, gerçek anlamda “unutulmazlar” arasında yer alabilecek düzeyde bir etkinlikti. Umuyorum, orkestranın genç üyeleri için de bir eğitim çalışması olmuştur.
DİKKAT ÇEKEN ŞEFLER
2023'te iki genç şefimizin büyük talep gördüğü, yurt içindeki tüm orkestraların kendilerine bir değil birkaç konser verdiği görüldü. Bunların ilki Can Okan'dı (d.1986). Aslında son beş yıldır kendini podyumlarda hayli geliştiren Okan, gerek devlet orkestralarının, gerekse özel ve toplama orkestraların gündeminde ve konser yapılırken akla ilk gelen isim neredeyse. İstanbul Operası'nda aldığı güzel sonuçlar da Okan'ın prestijini arttıran etkenler arasında.
Bir yıl yardımcı şef olarak görev yaptığı ve o dönemde yanlış anımsamıyorsam sadece bir konser verilen CSO'dan bile yılda birkaç konser için davet alıyor. Şef konusunda eski yıllarda çok seçici olan ve Türk şeflere pek yüz vermeyen Bilkent Senfoni de Can Okan'ın bagedi altına giren orkestralar arasında. Okan'a talebin 2024-25 sezonunda da devam edeceğini sanıyorum. Ama bir başka ihtimal daha var. Müzik âleminde sıkça görüldüğü üzere bakalım “meyveli ağacı taşlama” operasyonu başlayacak mı? Okan'a karşı bazı komplolar kurulacak mı?
Tolga Atalay Ün
Diğer isim ise pandemi döneminden çıkılırken, şef Orhun Orhon'un da desteğiyle kendisine konser verilen, CSO'da yaptığı ilk konserden sonra hemen diğer devlet orkestralarının da gündemine giren, ardından Ankara Operası'nın kapıp sürekli göreve getirdiği Tolga Atalay Ün (d.1995). Piyanist ve uzman klavsenist Ün, barok dönemden günümüze geniş bir yelpazede repertuara, ayrıca klavsenist-şef olarak orkestra yönetme becerisine sahip. Gerek operada, gerekse orkestralarda geçtiğimiz sezon çok sayıda konser ve sahne eseri yöneterek deneyimini daha da arttırdı. Sabote edilmezse geleceği parlak görünüyor.
VE “KAPILAN” BİR ŞEF
Devlet orkestralarımız arasında sıkça birinci şef değiştiren, bu gereksinimini son yıllarda üniversitelerden görevlendirme yoluyla kapatan Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası, artık “olgun” bir şef olan Naci Özgüç'ü (d.1964), ısrarla isteyerek deyim yerindeyse kaptı.
Naci Özgüç
Özgüç, Rengim Gökmen'in öğrencisi olarak başladığı şeflik serüveninde, başta ABD ve İtalya olmak üzere yurtdışında aldığı eğitimlerle kendini geliştirmiş, İstanbul ve Ankara operalarında müzik yönetmenliği ve şeflik yapmış bir isimdi. Kariyerinde ilk seslendirmelerin yanı sıra, daha gençlik döneminde İdil Biret'in Beethoven'in 5 piyano konçertosunu aynı hafta içinde dizisel olarak seslendirmesinde, Bilkent Senfoni'yi yönetmesi ve başarılı olması önemli dönüm noktalarından biriydi.
Kadrosal anlamda son durağı Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi olmuş, İcra Sanatları Fakültesi'nde orkestra ve koro şefliği bölümünde Doçent akademik ünvanı ile vekaleten başkan olarak görev yapmaya başlamıştı. Ancak bu dönemde, orkestralardan da konser teklifleri alıyor, Kültür Bakanlığı Türk şeflere ekstra ücret ödememesine karşın, bunların bir bölümü kabul ederek podyumdaki varlığını sürdürüyordu.
İşte bu ortamda, BBDSO israrla kendisine daimi şeflik önerisini götürdü ve işin gerçekleşmesi için gerekli girişimlerde bulundu. Üniversite de, tümüyle ayrılmamak ve etkinliklerini sürdürmesi kaydıyla kendisine bu izni verdi. Geçtiğimiz Ekim ayında resmen yeni görevine başlayan Özgüç, 2023-24 sezon programının biçimlendirilmesinde de aktif olarak çalıştı ve Cumhuriyetin 100. Yılı temasıyla Türk bestecilerin yapıtlarının seslendirilmesi konusunda etkili oldu.
BBDSO'da sadece bir sezon değil, hem kendisi, hem de orkestra için makul bir süre kalırsa, Özgüç'ün özellikle bu topraklardan yetişen besteci ve solistlere hak ettikleri seslendirme etkinliklerinin sağlanması yönünde olumlu katkı ve uygulamaları olacağını tahmin etmek zor değil.
YETİŞMEKTE OLAN ŞEFLERE OLANAK
2023'te yetişmekte olan, yolun başında sayılabilecek genç şef adaylarına ilişkin önemli bir adım BESOM tarafından atıldı. Açık adı Besteciler, Orkestra Şefleri ve Müzikologlar Birliği olan BESOM, orkestralara önermek üzere video göndererek katılımcı olan genç şef adayları arasında bir seçme düzenledi. Şeflik alanında bir diploma programından mezun olmuş veya şeflik programında öğrenime devam edenlerden video ve ayrıntılı özgeçmişleriyle başvuranlar, yetişkin şeflerden oluşan bir jüri tarafından değerlendirildi.
Kerem Tuncer
Bu değerlendirme sonunda şeflik öğrenimini Almanya'da sürdüren kemancı Kerem Tuncer ile Silahlı Kuvvetler mensubu şef Atıf Taner Çolak seçilerek BESOM tarafından orkestralara önerildiler. Bu iki şefe konser programlarında yer veren orkestralar BBDSO, Antalya Devlet Senfoni, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası ile Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası. Böylece girişim başarıya ulaşmış oldu. Aynı uygulamanın önümüzdeki dönemde de BESOM tarafından sürdürülmesi bekleniyor. Umarız orkestralar da genç şeflere destek ve olanak sağlamak bağlamında gerekli ilgiyi gösterir.
ÖNEMLİ BULUNTU VE GÖSTERİLEN SAYGI
Çoğu müzikologun bile çoktan unutup ilgilenmediği CSO’nun ilk yabancı şefi Dr. Ernst Praetorius ‘un ( 1880-1946) bestecilik yanını örnekleyen Üç Lied’i ile 1941-Ankara başlıklı kapsamlı senfonisinin Dünya'da ilk kez Ankara'da seslendirilmesi, 2023'ün önemli bir müzik olayıydı.
Notalar, Ankara Devlet Konservatuvarı kütüphanesinin 1999'da Beşevler’deki bina içinde yeni yerine taşınması sırasında besteci Önder Özkoç’un tarama çalışmaları sırasında üzerinde hiçbir not yer almayan, toz toprak içinde büyük bir sarı zarf içinde bulunuvermişti.
Özkoç, Hacettepe Senfoni Orkestrası’nın 1. Şefi ve Müzik Yönetmeni Prof. Burak Tüzün’le temasa geçti. Böylece düğmeye basılmış oldu. Kamer Güngör'ün titiz çalışmasıyla yapıtlar dijital alana aktarıldı ve çalınabilecek hale getirildi. Yaşanan süreç sıkıntılı da olsa, sonuç 13 Aralık 2023 günü düzenlenen panel ve yapılan iki ayrı dünya prömiyeriyle sonuçlandı.
Aylin İpekçioğlu'nun piyanosu eşliğinde soprano Funda Ateşoğlu, Üç Lied'i söylerken
Üç Lied, ADK’da, 1941-Ankara Senfonisi ise CSO Ada Ana Salon’da seslendirildi.
İnanıyorum ki Alman Kültür, desteklediği bu müzik olayının Almanya'da da sürdürülmesi için etkisini gösterecek ve gerisi gelecektir.
İKİ PİYANİST, BİR KEMANCI
Genç solistlerden de en çok akla gelen iki çocuk piyanistin başarısı oldu. 14 yaşındaki İlyun Bürkev, Bonn Filarmoni eşliğinde Almanya'nın 11 farklı kentindeki salonlarda L. v. Beethoven'in 3. Piyano Konçertosunu seslendirdi. Bürkev'in bu etkinliğinin medyaya, özel bir halkla ilişkiler şirketinin abartılı bir dille yazılmış, teknik hatalar da içeren bültenleriyle duyurulması dikkati çekti. Bürkev ve özellikle de zengin ailesinin bu anlamda daha dikkatli olmasında yarar var. Başarılı çocuğuyla gurur duymak elbette her ailenin hakkı ama ilerde çocuğa da zarar verebilecek abartı ve yöntemlerden kaçınılmalı...
2023'ün diğer başarılı piyanisti ise, İtalya'da Eppan kentinin Piyano Akademisi tarafından 5000 Avro tutarındaki Arturo Benedetti Michelangeli Prize ile ödüllendirilen 16 yaşındaki piyanist Can Saraç. Etkinlikte ayrıca üç sanatçı da 1000'er avroluk sanatçı ödülüne layık görülmüş. Can Saraç'ınki büyük ödül oluyor.
İdil Yunkuş
Hollanda'da master çalışmasını sürdüren kemancı İdil Yunkuş (d. 2002) da İstanbul ve Ankara'da solist olarak çıktığı konserlerle dikkati çeken bir isim oldu. Ankara'da Hasan Niyazi Tura’nın Horondo Capriccioso başlıklı keman ve orkestra için yapıtını Burak Tüzün şefliğindeki Hacettepe Senfoni Orkestrası eşliğinde, CSD Ada Ankara Ana Salon'da başarıyla seslendirdi. Yunkuş, Hollanda Ulusal Gençlik Orkestrası’na başkemancı, Ciconia Yaylı Orkestrası’na daimi üye olarak seçilmiş, Eylül 2023’te ‘Keep an Eye’ Kurumu tarafından ‘Award Klassiek’ ödülüne layık görülmüş bir gencimiz. Tüm gençlerimizin başarılarını 2024'te de sürdürmeleri dileğimizdir.
Neşe Pars. Ersin Onay İsmail Aşan
Yitirdiklerimize gelince pek çok ama öncelikle aklıma CSO solist sanatçısı kemancı İsmail Aşan (1951-2023) ile Ankara, Bern ve Coburg operalarının solistlerinden soprano Neşe Demirdeş Pars (1940-2023) geliyor. Ve bir de Bilkent MSSF ile BSO'nun kuruluşunda, gelişiminde büyük emekleri olan piyanist, pedagog Ersin Onay (1949-2023). Besteci-müzikolog Ahmet Yürür (1941-2023) Şubat'ta, iz bırakmış piyanistlerimiz Arın Karamürsel ( (1936 – 2023), Ayşegül Sarıca ( (1936 – 2023) geçtiğimiz Mart ayında yaşamlarını yitirdiler. Piyanist ve müzikolog Leyla Pamir ise yılın sonuna doğru (1930-2023) Ekimde yaşama veda etti. Keman ekolümüzün harika çocuğu Suna Kan'ı (1936-2023) ise yaz başında Haziran'da yitirdik. Bu yitiklerden doğal olarak en çok Suna Kan ve Ayşegül Sarıca ses getirdi ama yitiklerin çabuk unutulduğunu da bir kez daha gördük, yaşadık.
Bu değindiklerim, bilgisayar başına oturup yazmaya başladığımda aklıma ilk gelenler, belleğimde kalmış olanlar. Kimse, bana veya şu kişiye niye değinmedi diye gönül koymasın. Tüm müzik camiasına olumlu, verimli, başarılı bir 2024 gelsin...
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
26 Aralık 2023, Ankara
* Konser Arkası dijital dergisinin 1 Aralık 2023 sayısında yayımlanan yazımın genişletilmiş son versiyonudur.