Politika jargonuna geçtiğimiz aylarda seçimin etkisiyle “şeytanlaştırma” deyimi de girdi. Her türlü kötülüğün yapımcısı, tahrikçisi olarak görülen şeytan, yüzyıllardır insan beynini kurcalayan bir kavram.
Her dilde, her dinde farklı adları var: İblis, Diablo, Devil, Mephisto, Lucifer, Satana, Satan, Samael, Azazil, Albız. Anlamları biraz farklı olsa da sonuçta hepsi aynı kapıya çıkar, yani şeytana…
Şeytan dürttü, şeytana uymak, şeytan işi, aksi şeytan, şeytan görsün yüzünü, şeytanî düşünce, şeytanın bacağını kırmak gibi, dilimize yerleşmiş şeytanlı pek çok deyim vardır.
Semavî dinlerde, şeytanın isyan edip, buyruklarına uymayarak Tanrı katından kovulmuş, onun yarattığı her şeye karşı âdeta savaş açmış bir melek olduğuna, dünyadaki tüm kötülüklerin baş suçlusu olduğuna inanılır!
SAYGUN VE ALNAR’IN ŞEYTANLARI
Anadolu Türkçesinde kullandığımız şeytan, Arapça Satana’dan gelmekte, Öztürkçe olan Albız’a eski Türk kahramanlarını anlatan kitaplarda rastlayabilirsiniz. Ha, bir de Ahriman var. Sıkı durun, işte bu Ahriman, Ahmet Adnan Saygun’un (1906-1991) Atatürk’ün Ankara’yı ziyaret edecek İran Şahı’na sergilenmek üzere ısmarladığı ve 27 günde tamamlanan ilk Türk operası olarak bilinen ÖzSoy’un librettosunu yazan Münir Hayri Egeli’nin (1903-1970) kullandığı kişiliklerden biridir. Eski Zerdüşt inanışında kötülük tanrısı olarak geçer.
Programlı müziklerde, operalarda, şeytan görünür ya da görünmez bir figür olarak kendine yer bulmuştur. Efsanelerden, halk öykülerinden beslenen edebiyatta zaman zaman önemli bir kişilik olarak ortaya çıkan şeytan, bestecilerin de aynı kaynaklara eğilmesi nedeniyle opera librettolarında da kendini göstermiştir.
Dr. Faust ve Şeytan’ın temsili resmi.
Goethe’nin Faust’u üzerine Charles Gonuod’nun (1818-1893) yazdığı opera en güzel örnektir. Igor Stravinski'nin (1882- 1971) Askerin Öyküsü başlıklı müzikli oyununda, şeytan, köyüne izine giden zavallı bir askerle kedinin fareyle oynadığı gibi oynar!
Bizim bestecilerimizden Hasan Ferit Alnar ( 1906 - 1978), Ankara Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi’nin 1946 başlarında oynadığı Faust için, Milli Eğitim Bakanlığı’nın isteği üzerine Faust Sahne Müziği’ni yazmıştır. Faust’un ana temasını desteklemek amacını güttüğü için, Alnar’ın tüm öteki bestelerinden apayrı bir üslup gösterir. Sadece iki kez seslendirilen bu müzik, yapımcılığımdaki proje çerçevesinde Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası tarafından şef Orhan Şallıel yönetiminde kayda alınarak Ferid Alnar/ Viyolonsel Konçertosu ana başlıklı albümde yayımlanmıştır.
Çağdaş bestecilerimizden Hollanda’da yaşayan Selim Doğru (d.1971) da 11 Viyola, akordeon ve orkestra için Şeytanın Günlüğü / Devil’s Diary başlıklı bir yapıt bestelemiş, şef Burak Tüzün yönetiminde Anadolu Senfoni Orkestrası eşliğinde viyola solisti Esra Pehlivanlı ve akordeoncu Marco Kassl tarafından seslendirilen yapıt kayıt altına alınarak Tınıların Zenginliği başlıklı albümde yer almıştır.
Laf aramızda, benim de “Şeytanın İstifası” başlıklı bir perdelik bale librettom var, tâlip çıkarak müziğini hazırlayacak bir besteciyi bekliyor!
GİUSEPPE TARTİNİ VE ŞEYTAN TRİLLERİ
Klasik müzikte Şeytan’la ilişkili en ünlü parça İtalyan besteci Giuseppe Tartini’nin Op. 5 Sol Minör Sonat’ıdır ve Şeytan Trilleri diye adlandırılmıştır. Çeşitli kayıtlarından bilmekle birlikte Şeytan Trilleri’ni canlı olarak ilk kez 22 Nisan 2007’de Ankara Müzik Festivali çerçevesinde İtalyan kemancı Uto Ughi’den (d. 1944) dinlemiştim.
.
Uto Ughi Trilleri Çalıyor (Ankara 2007). Tartini’nin gravürü
Bu konserin el kitapçığının program notlarında, besteci ve yapıt hakkında yazdıklarım, aynen şöyleydi:
GİUSEPPE TARTİNİ / Şeytan Trilleri, Sol Minör Sonat, Op. 5
Şeytan Bestecinin Rüyasına Girince…
Virtuoz yapıdaki keman sonat ve konçertolarının gelişimine büyük katkıda bulunmuş İtalyan kemancı ve besteci Giuseppe Tartini (1692-1770), günümüzde Slovenya sınırları içinde bulunan Pirano adlı küçük sahil kentinde doğdu. Hâlen de bu kentin simgesidir. Meydanında heykeli bulunur, konser salonundan müze ve pastaneye kadar pek çok mekân Tartini adını taşır. Keman icracılığının gelişimine teori ve pratikte büyük katkılarda bulunmuş, “Müzik Bilgisi” adlı kitabıyla tüm Avrupa’da ünlenmiş, Mozart’ın babası Leopold Mozart’ın yazdığı Keman Metodu kitabına bile kaynaklık etmiştir.
Şeytan Trilleri Sonatı’nın, 1766’da ölümünden dört yıl önce anlattığı Fransız astronom Jerome Lalande tarafından nakledilen ilginç bir de öyküsü vardır. Tartini, Assisi Katedrali’ne sığındığı günlerde, bir gece rüyasında Şeytana esir olduğunu görür. Şeytanla alay etmek üzere, ona bir keman verir ancak Şeytan rezil olmak yerine olağanüstü güzellikte bir sonat çalmaya başlar. Tartini, uyanınca bu müzikten hatırladığı kadarını yazarak, keman ve sürekli bas için “Şeytan Trilleri” sonatını oluşturur.
Sonatın dört bölümü, birbirine bağlı olarak çalınır. Anlatım gücüyle dikkati çeken bir girişten ve neşeli trillerle devam eden ikinci bölümden sonra kısa ağır bölüm gelir. Dördüncü ve son bölüm ise iki teldeki triller ve ustalıklı yayla kesik kesik çalmalarla dinleyiciyi âdeta büyüler. Bu yapıt uzun yıllardır keman virtüozları için “ustalık eşiği” olarak değerlendirilir."
Burada Pirano kentinde pastaneden müzeye pek çok mekânın Tartini adını taşıdığı ayrıntısına, bir başka nedenle Slovenya’da bulunduğum sırada sırf merâkımdan Pirano’yu da ziyaret ettiğimde ulaşmıştım.
Pirano meydanında (2009). Arkamda Tartini heykeli…
Tartini’nin sonatı müzik âleminde başka yapıtlara da kaynaklık etmişti. Sonat, Cesare Pugni’nin (1802-1870) 1849 tarihli “Le Violon du Diable” balesinin yanı sıra Frederik Chopin’in(1810-1849) 27 numaralı Prelude'unun da temelini oluşturacaktı.
Sonra, bu sonattan bir bölüm, 2011 Kasımında hiç beklemediğim biçimde, karşıma çıkıverdi. Bilkent’te bir çocuk solistler konserinde 14 yaşındaki Elvin Hoca Ganiyev (d.1977), sonatın bir bölümünü hiç zorlanmadan tertemiz çalıvermişti.
Roman Kim Ankara’da ( 7 Mart 2024)
7 Mart 2024 akşamı da Triller gene hiç beklemediğim biçimde karşıma çıkıverdi. Genç kuşağın virtüoz kemancısı, uyarlamaları ve besteleriyle dikkati çeken Roman Kim’in (d.1991) Kerem Tuncer yönetiminde Orkestra Akademik Başkent eşliğinde verdiği konserin programında yapıt yer alıyordu. Gördük ki, sonattan bir bölümün orkestra uyarlamasını bizzat Roman Kim’in kendisi yapmıştı. Sonattaki esas şeytani bölümü de kadans olarak kullandı. İnanılmaz bir kıvraklık ve yay tekniği gösterdi. 33 yaşındaki virtüozun kemanın klavyesi üzerindeki parmak hareketleri ve tel çekişleri de müthişti.
TAYFUN BOZOK ŞEYTANIN BACAĞINI KIRIYOR
Geçtiğimiz Şeker Bayramı’nda Şeytan Trilleri gene karşıma çıkıverdi. Ankara Opera Orkestrası başkemancılığından, 2020’de yaş haddinden emekliye ayrılan kemancımız Tayfun Bozok (d.1955) bir resital vereceğini bildirirek dâvet etti. Bayramın ilk günü, onuncu yılını kutlayan butik salon Mozarthaus’da, Özbek piyanist Gülnara Aziz’le birlikte çalacaklardı.
Tayfun Bozok-Gülnara Aziz (10 Nisan 2024) Mozarthaus
Çalışmalarını takdir ettiğim, oda müziği alanına her dönem önem vermiş bir virtüoz kemancıdır Tayfun Bozok. (Ayrıntılı bilgi için: https://www.sanattanyansimalar.com/antonio-pirolli-ile-calismaktan-hep-buyuk-zevk-aldim/5359/ )
Soyadını taşıyan yaylı dörtlüyü yıllarca yaşatmıştır. Bu kez, Gülnara Aziz ile keman-piyano yapıtları üzerinde çalışmaya başlamışlardı. İlk resitalin programında Georg Frederich Haendel’in (1685-1759) Re majör 4 No’lu Sonat, Franz Schubert’in (1797-1828) Grand Duo olarak bilinen Re majör 4. Sonat ve Giuseppe Tartini’nin Şeytan Trilleri Sonatı yer alıyordu.
Resitali haberdar ettiği görüşmemizde Tayfun, “Tartini’yi ancak 70 yaşında çalmaya cesaret ediyorum” demişti.
Resitalin başlığını “Klasik Romantizm” olarak seçmişti. Ne demek istediğini resital öncesi bir konuşmayla anlattı. İlk iki bestecinin 400 yıl, üçüncü bestecinin de 300 yıl önce doğmuş ve yaşamış olduklarına dikkati çekerek, “Seçtiğimiz bu üç eser de klasik dönem dediğimiz dönemin aslında ne kadar romantik olduğunu açıkça bize gösterdiğinin bir kanıtıdır. Bu üç eserde de romantizmi derinden hissediyoruz” dedi.
Mozarthaus’un 30 sandalyelik salonu ilk sıradaki birkaç boşluk dışında tümüyle dolmuştu.
İkilinin Haendel icrasından sonra sıra Tartini’ye gelmişti. Nota sehpasına lacivert büyücek bir karton yerleştiren Tayfun Bozok, bunu da şöyle açıklıyordu: “ Bütün bölümler birbirine bağlı olduğu için sayfa çevirmeye bile vakit yok. Onun için böyle tek bir kartona yerleştirdim. Sayfalar o kadar küçüldü ki, inşallah görürüm!”
Özgün hâli keman ve sürekli bas için olan Şeytan Trilleri’nin günümüzde keman-piyano ikilisi için seslendirilen birkaç değişik versiyonu vardır. Bozok-Aziz ikilisi bunlardan İsviçreli besteci Hans Huber ‘in (1852 -1921) hazırladığını tercih etmişlerdi. Gözlüğünü sağlamca yerleştiren Bozok, o küçülmüş sayfaları görerek ve triller arasındaki eşitliği sağlayarak seslendirmeyi Aziz’in sağlam piyano eşliğiyle tamamladı.
Resital, Schubert Grand Duo ile tamamlandıktan sonra, üst kattaki solist odasında Tayfun Bozok’un gözlerinin içi gülüyordu. Kendisini kutlarken içimden “Sonunda Şeytanın bacağını da kırdı” diye geçirdim.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
Bu yazı Konser Arkası dijital dergisinin Mayıs 2024 sayısında yayımlanmıştır.