Bazı konserlerde hem müzisyenlerin, hem dinleyicilerin duyguları yoğun biçimde yaşanır. 4 Mayıs 2017 akşamı, CSO'nun Ankara Devlet Konservatuvarı'nın 81. Kuruluş Yıldönümü'ne adadığı konserde iklim tam da böyleydi.
Nasıl olmasın? Orkestra üyelerinin çoğu ADK mezunuydu. CSO'nun 1. Şefi Rengim Gökmen ve eserleri çalınacak olan Turgay Erdener ile Muammer Sun, anlatıcılık görevini üstlenen Rüştü Asyalı, hep, Atatürk'ün isteğiyle 1936'da kurulan ADK'nın mezunlarıydı. 81. yıl tam anlamıyla “yerli ve millî” biçimde kutlanmış oluyordu.
Konserden önce Hacettepe Üniversitesi ADK'nın müdürü, Muammer Sun'un öğrencilerinden Metin Munzur ile CSO'nun müdürü Altan Kalmuklu kısa birer konuşma yaptılar. İlk yarıda Turgay Erdener'in Afife bale müziğinden seçkiler sunuldu. Rüştü Asyalı, önce Afife Jale'nin kimliği ve yaşadıklarını anlatan bir metni okudu.
Dokuz bölümden oluşan müziği orkestra iştahla seslendirdi. “Ziya'nın Rüyası:Aşk” bölümünde başkemancı Menevşe Aydoğdu ile Çello Solisti Oğuzhan Kavruk'un çalgılarıyla yaptıkları düet etkileyiciydi. “Selahattin Pınar-Rüya-Düet-Huzur-Ayrılış” başlıklarını taşıyan, Murat Cangal'ın dolgun ve içli viyola solosuyla başlayan bölümde müziğe kanunuyla Ahmet Baran'ın da katılması salonda değişik bir hava estirdi. Kulisten siyah giysisiyle yavaşca sahneye süzülen soprano Selva Erdener kendisiyle âdeta bütünleşmiş olan “Sen, Sen, Sen'i okudu. Şarkının sözlerini, Turhan Oflazoğlu Dört Başı Mamur Şahin Çakırpençe adlı oyun için yazmıştı. Ama Afife Jale'nin acılı yaşamı ve trajik ölümüne de yakışıyordu:
sen sen sen
yok olabilirsin ama
seni sevmiş olmam yok olabilir mi
ve ben de yok olabilirim ama
özlemiş olmam yok olabilir mi
özlemiş olmam yok olabilir mi
öylesine yer alıyor ki karşımda
sen sen sen
derken, özlemiş olmam yok olabilir mi ah
özlemiş olmam yok olabilir mi ah
özlemiş olmam yok olabilir mi
Turgay Erdener’in Nihavend makamında yazdığı bu çağdaş şarkının girişindeki Baran'ın kanun taksimi ve sonrasında Selva Erdener'in duygulu okuyuşu, dinleyicideki duygusallık dozunu da hayli yükseltti.
Hemen ardından “Hastane” bölümünde Oğuzhan Kavruk yeniden çellosunu konuşturdu. Final bölümündeki vokalleri, Atilla Çağdaş Değer ile Çiğdem Aytepe'nin hazırladığı ADK'nın Lise ve Lisans Korosu söyledi. Alkışlar, herkes içindi. Sahneye davet edilen Turgay Erdener solistleri kutladı, eşine sarılarak teşekkür etti. Anılarım beni 19 yıl öncesine götürdü. “Çağdaş dans projesi” olarak planlanan Afife'nin prömiyerinde bu rolü, uzun süredir dansı bırakmış olan Meriç Sümen Kanan üstlenmişti. Afife balesi ve makamsal ağırlıklı müziği, aradan 19 yıl geçmesine rağmen sıklıkla çalınıyor, değişik sahnelerde temsil ediliyor.
Konserin ikinci yarısında, bu kez CSO'nun yanında şef Cemi'i Can Deliorman'ın hazırladığı Devlet Çoksesli Korosu sahnedeydi. Muammer Sun'un “Nazım Hikmet Destanından Dört Parça” sının solistleri soprano Nurdan Küçükekmekçi ile tenor Barış Yanç'tı.
Nazım Hikmet'in dört önemli şiirini söz olarak kullanan Muammer Sun, bu şiirleri Cumhuriyet ve Kurtuluş film müziklerinden geniş kitlelerin tanıdığı kendine özgü tarzıyla işlemişti. Bu şiirler Davet, Memleketim, Kerem Gibi ve Masalların Masalı'dır.
Her bölümün başında söz olarak seçilen Nazım şiirlerini önce Rüştü Asyalı'nın kendine özgü vurgularıyla dinledik. Solistler, orkestra ve koro, Anadolu'da bir çınar ağacının altına gömülmeyi bile devletin çok gördüğü Nazım Hikmet'in ne denli vatanperver olduğunu belgeleyen şiirlerine yazılmış müzikle bir duygu rüzgârı estirdi salonda. Muammer Hoca tam anlamıyla “şiirin müziği”ni yazmıştı.
Alkışlar yükselirken, Muammer Hoca bir elinde bastonu, HSO'nun obuacısı Mert Özerk'in kolunda sahne merdivenlerine kadar geliyor, oradan Rengim Gökmen'in yardımıyla sahneye çıkıyordu. “Adet değildir ama..” diye başlayıp yaptığı konuşmada ADK'nın kuruluşunu anlatan Sun, Atatürk'e atıfta bulunarak “İyiki de kurdurmuş” derken boğazı düğümlendi, gözyaşlarını zor tuttu.
Şef Gökmen ve Orkestra, bu duygulu akşamı noktalamak üzere Konservatuvar Marşı'nı hazırlamıştı.
Şair Orhan Şaik Gökyay'ın 1941'de ADK'nın müdürü iken yazdığı sözleri Ulvi Cemal Erkin ile Necil Kazım Akses birlikte bestelemişlerdi:
Şahlanıp şu dağların köpüren sularından
Tutuşan gönüllere ses verdik zaman zaman
Çalkalanır içimizde ufka çarpan bir umman
İlhâm olur çağıldar şarkımızda bu vatan
Orkestra nasıl da coşkuyla çaldı marşı. Baktım 1. keman grubunun ikinci rahlesinde oturan Esra Gökoğlu ile İnci Kavruk bir yandan çalıyor, bir yandan şevkle söylüyorlardı marşı... Muammer Hoca'da şef kürsüsünün hemen yanıbaşında, Rüştü Asyalı'nın sandalyesine oturmuştu.
El kitapçığına M.Sun imzasıyla alınan açıklayıcı metnin sonunda bir de Not yer alıyordu:
“Bana bir eser ısmarlayan Kültür bakanlığı'na teşekkürlerimi sunuyorum. Nazım Hikmet'in şiirlerini bestelememi çoşkuyla benden isteyen sevgili Hikmet Şimşek ağabeyimi saygıyla anıyorum;bu eseri çalışmalarımda bana destek olan sevgili eşim Sinemis Sun'a ithaf ediyorum.”
Belli ki güncellenmemiş, eski metin kullanılmıştı. Aradan yıllar geçtiği için, günümüz dinleyicilerini düşünerek bir açıklama yapmakta yarar var. Bu sipariş Muammer Sun'a, İstemihan Talay'ın Kültür Bakanlığı döneminde, müsteşar yardımcısı Hüseyin Akbulut'un bestecilerimize verdiği özel siparişler kapsamındaydı. Siparişler içinde bakanlığa en geç teslim edilen eserdi ve artık iktidar değişmişti. Eserin ilk seslendirilmesi 19 Ekim 2006 'da Rengim Gökmen yönetimindeki CSO tarafından yapılmış, koroyu da o dönemdeki şefi, günümüzde KHK ile devlet hizmetinden uzaklaştırılmış olan İbrahim Yazıcı hazırlamıştı.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
4 Mayıs 2017