Kime niyet, kime kısmet! Bu yaygın deyiş 3 Ocak 2018 gecesi Ankara DOB'un yeni yıl konserini izlerken bir kez daha aklıma düştü. Bu konserin planlama çalışması daha Selman Ada görevden alınmadan önce başlamış ve piyanist Burçin Büke ile Gershwin'in Mavi Rapsodi'sini seslendirmek üzere anlaşmaya varılmıştı. Belki de Selman Ada, bu konseri de kendisinin yönetebileceğini düşünmüştü.
Ama şef kürsüsünde, Ada'nın Samsun'a sözleşmeli şef olarak “opera yönetmemek” koşuluyla gönderdiği genç maestro Artun Hoinic vardı. Program kitapçığında Genel Sanat Yönetmeni ve Genel Müdür V. olarak Serkan Kocadere'nin adı yazılıydı. Oysa bu göreve konserin verildiği günün sabahı uluslararası tenorumuz Murat Karahan başlamış, Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman'ı o karşılayıp uğurlamıştı! Kime niyet, kime kısmet!
Şef Artun Hoinic, Ankara Müdürü Metin Turan'ın önerisiyle konseri kısa bir süre önce kucağında bulmuş, programa kendi tercihlerini kısmen de olsa alabilmişti. Solistler, soprano Selda Aracı Ayazlı, Çiğdem Önal, mezzo-soprano Ferda Yetişer, tenor Arda Doğan, Şenol Talınlı, bariton Eralp Kıyıcı bas Bülent Ateşoğlu'ydu.
İlk yarı George Gershwin ve klasik caz ağırlıklıydı. Sona, Mavi Rapsodi (Rhapsody in Blue) yerleştirilmişti. Böylece, sergievinden bozma Ankara Operaevi'nin orkestra çukuruna yapılan asansörün çalıştırılmasına da tanıklık ettik. Piyano asansör zemini üzerinde salimen sahneye yükseldi. Bu düzenlemenin 10 yıllık bir geçmişi olduğunu anımsıyorum. Rengim Gökmen'in genel müdürlük döneminde planlanmış işlerdendi, bu işlerin bir kısmı yapılmış, ama sahne ve çukurla ilgili tadilat-yenileme işi, AKM tadilata girecek diye boşaltılıp atıl bırakılınca, belki de “Ne olur, ne olmaz” ve sezon açılışına yetişmez endişesiyle kalmıştı. Pek çok Avrupa ülkesinde küçük kentlerin opera binalarına benzeyen bizim Operaevi'nin sonunda bu orkestra çukuru asansörüne kavuşmuş olduğunu gördük. Başkent bakalım gerçek bir operaevine kavuşabilecek mi?
Burçin Büke (d. 1966), Ankara Devlet Konservatuvarı'nda, üstün yetenekli çocuklar için hızlandırılmış eğitim programı çerçevesinde rahmetli Mithat Fenmen ve İlhan Baran tarafından yetiştirilmiş değerli bir piyanisttir. Caza olan sevgisi ve eğiliminin oluşmasında İlhan Baran'ın etkisi olmuştur. Gershwin'in caz figürleri içeren konçertosunda Büke, özellikle kadansa kendi doğaçlamasıyla da katkıda bulunarak başarılı oldu ve büyük alkış aldı. “Biliyorum, çok ayıp ediyorum, program uzun, çok sayıda solist var ama arkadaşlar izin verirlerse bir kısa parça çalmak istiyorum” diyerek bis için tekrar piyano başına oturdu. Bir Chopin noktürnle, âdeta “Beni cazcı zannetmeyin, ben bir klasik piyanistim” mesajını verdi.
Konserin ikinci yarısı, operetlerden seçmeler ve operatik şarkılarla bezeliydi. Bas Bülent Ateşoğlu, mimik ve rol üstünlüğünü kullanarak, şef Hoinic'le yaptığı küçük mizansenlerle Ah Bir Zengin Olsam ve Lüküs Hayat şarkılarıyla beğeni kazanırken, tenor Şenol Talınlı bir dönem geçirdiği rahatsızlığı tümüyle atlattığını göstererek eski günlerini anımsattı.
Bariton Eralp Kıyıcı, oturmuş ve dengeli sesiyle defalarca oynadığı Carmen operasındaki Toreador aryasında salonu titretti. Tenor Arda Doğan ünlü Granada'da sesinin olanaklarını sonuna kadar kullandı. Soprano Seda Aracı Ayazlı, Çardaş Prensesi operetinden söylediği aryada kalitesini bir kez daha kanıtladı. Mezzo-soprano Ferda Yetişer Necip Celal Andel'in Mazi Kalbimde Bir Yaradır tangosu ile Carmen'den Habanera'yı has mezzo sesiyle mükemmel söyledi. Yetişer artık olgunluk döneminin zirvesinde dolaşıyor. Tangonun orkestra düzenlemesini Artun Hoinic yapmıştı. İlk kez dinlediğim bu düzenlemeyi, Oğuzhan Balcı'nınkinden daha beğendiğimi itiraf etmeliyim.
Solistler için iki mikrofonla ses yükseltme düzeni oluşturulmuştu. Bana sorarsanız hiç gerek yoktu. Orkestrayı arkalarına aldıkları için, bu güçlü sesi aşma sorunları olmayan solistlerin çoğu zaten yüksek volüme sahipti.
Bilkent MSSF'ni bitirdikten sonra St. Petersburg ve Moskova Çaykovski Konservatuvarı'nda Kukushkin ve Rozdestvesky gibi iki önemli pedagogla çalışmış, ustaların şeflik akademilerinde bulunmuş, çeşitli devlet orkestralarımızı, BSO'yu yönetmiş, şef sorunu yaşayan tüm opera müdürlüklerinin imdadına yetişmiş 31 yaşındaki Artun Hoinic'i bu konser için kutlamak istiyorum. Soğukkanlılılıkla sempatiyi birleştirerek iyi bir görüntü oluştururken, müzikal açıdan da iyi bir sınav verdi. Artun, sadece bale ve senfonileri değil, opera ve operetleri de yönetme kapasitesine sahip bir şef. Temelde Kompozisyon öğretimi gördüğü için, eserleri analiz yeteneği yüksek, ayrıca çalışkan. Umarım DOBGM, bundan sonra bu genç şefimizi daha iyi değerlendirir.
Orkestranın başkemancısı Erkin Onay'a da değinmeden geçmemek gerek. Çünkü yaylılara iyi önderlik ederken, üzerine düşen üç soloda elde ettiği mükemmel tınıyla ne denli iyi kemancı olduğunu bir kez daha gösterdi.
Solistler konserin sonunda, Verdi Traviata'dan Brindisi'yi hep birlikte söylediler. Merakım, CSO'nun yılbaşı konseri sonunda sanatçıları ayakta alkışlayan Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman'ın ne yapacağı idi. Alkışlar devam ederken gözlüyordum, bir süre sonra kalkarak alkışlamaya başladı, doğal olarak hemen solunda oturan Murat Karahan da ayaktaydı.
Çıkışta bazı dostlar “ Hep senfonidesiniz, artık sizi operada göremiyoruz” diye sitem ettiler. Cevabım belliydi: “ Hep aynı operalar, yeni bir yapım olmayınca ben de gelmiyorum!”
Umuyorum, öncelikle sözleşmeli sanatçıların sorunları aşılır, durumları düzeltilir, iç barış sağlanır ve olumlu bir onarım süreci yaşanır operada... Gelecek sezonda da, dengeli, yeniliklere de yer veren bir program yapılır.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
3 Ocak 2018