Ankara, anıtsal piyanistimiz İdil Biret'in doğup ilk çocukluğunu yaşadığı, annesinin piyanosunda yeteneğinin keşfedildiği, Mithat Fenmen'in Cebeci'deki Konservatuvar'da İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'ye dinlettiği, yabancı uzmanların onu, “hârika çocuk”u görüp dinlemek için geldiği Cumhuriyet başkentidir.
Aradan geçen 76 yılda hem Cumhuriyetimizde, hem başkentimizde çok şeyler değişti ama 6 Ekim akşamı bir sevginin, ilginin değişmediği görüldü. İkinci Mahmut'tan bu yana 192. kuruluş yılına giren Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın açılış konserinde Ankara, İdil Biret'i genciyle, yaşlısıyla bağrına bastı.
Öyle ki, CSO'nun müdürü Altan Kalmukoğlu, dinleyiciye kesintisiz hitap edemedi. Çünkü fuayedeki insan seli, üç giriş kapısından sonuncusui aralamış, salona akmaya başlamıştı.
Sonuçta salonun iki kenarındaki boşluklar lebalep doldu. İnsanlar, önce tek tük bilet ya da davetiye edinip gelememiş-gelmemiş kişilerin boş bıraktıkları üç-beş yeri doldurdu sonra da iki saati aşkın süre ayakta konseri dinledi. Yüzlerce kişiyi de, gişe bilet bulunmadığını belirterek geri çevirmişti.
Kalmukoğlu, salonun küçüklüğünden yakındı, neyse ki yeni salonun 2019 Martında tamamlanacağı bilgisi aldıklarını da dinleyici ile paylaştı. ( 27 senedir bu konuda o denli çok bilgi paylaşıldı ki, bizzat bakanların ağzından, insanın bu son bilgiye inanası gelmiyor!) Kalmukoğlu'nun son yıllarda emekli olmuş CSO üyelerine istediği alkışa güçlü bir yanıt geldi salondan. Dinleyiciler arasında görebildiklerim başkemancı Oktay Dalaysel, viyola grubu üyesi Nejat Başeğmezler, kornocu Yılmaz Ulutaş, çellist Şinasi Çilden, piyanist Ayşe Ediz, eski protokol müdürü Ahmet Borova idi. Kalabalıktan mutlaka göremediğim eskiler de olmuştur.
Konsere geçmeden önce CSO yönetimine iki övgü, bir eleştiri:
Övgü: Uzun yıllardır ilk kez açılış konserinde orkestranın yıllık programı basılı olarak değişik girişlerde dinleyicinin rahatça alabilmesi için yerleştirilmişti. Övgüyü hak ettiler. Tüm emeği geçenlerin ellerine sağlık. Orkestranın eski üyelerini de açılışa davet etmek bir kadirşinaslık örneği.
Eleştiri: İdil Biret'e olan ilgi belli. Çok da çekici bir program saptanmış konser için. Geçmiş yıllardan İdil Biret'in konserlerinin iki hâttâ üç kez dolduğu, orkestranın kayıtlarında, üyelerin belleklerinde mevcut. Bunlara rağmen, İdil Biretli açılışı tek konser olarak geçiştirmek, beni mazur görün ama tek kelimeyle basiretsizliktir.
Neden böyle yaptılar? Bilemem? Tahminim var ama paylaşmak, gereksiz bir tartışma açmak istemem. Sonuçta kafamı geri çevirip salonun durumunu görünce, inleyen nağmeler ruhumu sarıverdi.
Konserin ilk yarısında İngiliz müziğinin 20. yüzyılın ilk yarısındaki öncü isimlerinden Gustav Holst'un en tanınmış eseri, 7 bölümlü orkestra süiti Gezegenler seslendirildi. İlk bölüm, hızlı tempodaki “Savaş Getiren-Mars”ta, eserin bütünü için bir an endişelenmedim değil. Belki de yeterli sayıda prova yapılamamış ve sezonun ilk konseri olmasından kaynaklanan bir durumda. Neyse ki “Barış Getiren-Venüs”ten itibaren taşlar yerine oturdu. Yedi korno arasında soloları çalan Utku Ünal'ı kutluyorum, tertemiz, mükemmel bir ton yakalayarak üfledi. Korno grubunun tamamı da eserin bütününde iyiydi. İkinci bölüm sololarından itibaren başkemancı Jülide Yalçın, çello solisti Oğuzhan Kavruk, obua soloda Kaan Civelek, eserde önemli bir renk olan çelestada Evrim Turan , flütte Aycan Sancar ve Günay Yetiz özellikle iyi etkinlikleriyle dikkati çektiler. Eserin son “Mistik-Neptün” bölümünde Devlet Çoksesli Korosu'nun kadınlar grubu, kulisten esere mistik havasını veren sözsüz vokal bölümü söylediler.
Programı hazırlarken İdil Biret'li iki eseri ikinci yarıya koymak akıllıca bir davnaştı, yoksa hatırı sayılır bir dinleyici kitlesi İdil'i dinledikten sonra giderdi.
Önce, eserlerine yaptığı katkılar nedeniyle iki ayrı yüksek Polonya Devlet Nişanı almasını sağlayan, tüm eserlerine kaydettiği Frederik Chopin'in aslında “solo” olarak sayılabilecek “Andante Spianato, Grand Polonaise” başlıklı Op.22 yayın numaralı eserini seslendirdi. İlk bölüm züten tümüyle solodur, ikinci bölümde ise hafif ve yer yer diyebileceğim bir orkestra eşliği bulunmaktadır. Dolayisiyle İdil Biret tüm solistik özelliklerini dinleyiciyle paylaştı. Yüksek güç, yoğun duygu ve müzikalite...
Ardından Ludwig van Beethoven'in 9. Senfoni'nin provası olarak nitelendirilen Piyano Solo, Koro ve Orkestra İçin Do minör Op.80 Fantezisi ile İdil yine piyano başındaydı. Repertuarının yüzde 90'ını bellekten seslendirmekle tanınan Biret'in notayla çaldığı nadir eserlerden biridir Fantezi. Eseri koro partileri dahil tümüyle tam olarak bilmesine rağmen, orkestra ve koro birlikteliklerindeki nüanslar nedeniyle notayla çalmayı tercih eder.
Koroyu, yeni şefleri genç Burak Onur Erdem hazırlamıştı. Solist partilerini, elimdeki yazılı programa göre Elifcan Küçük (Soprano), İmren Hacımustafa (mezzo), Gamze Çavdar (Alto) Ali Can Akyıldız, Erdem Serkan Saraç (Tenor), Buğra Aydınoğlu (Bariton) söyledi. Deneyimli opera solistlerini aratmadıklarını söyleyebilirim.
Şef Rengim Gökmen yönetimindeki icra, Biret'in olağanüstü dikkatle sağladığı uyum ve girişte güçlü, ilerleyen bölümlerdeki lirik yaklaşımıyla başarılı oldu ve dakikalarca alkışlandı. Gökmen son korolu bölümü yeniden çaldırdı. Alkış dinmeyince daha kısa bir tekrar daha yaptı. Ama dinleyici İdil Biret'i özlemiş olmalıydı. Alkışla ısrar karşısında, Rengim Gökmen'in nazik ricasından sonra bir an düşünen Biret, “Giriş bölümünü tekrar çalayım” diyerek yeniden piyano başına oturdu. Orada, bir sayfa sonunun hızla çevrilmesi gerekiyordu, sayfa çevirme yardımcısı ise bu hesapta olmayan bis için sahneye gelmemişti. Başkemancı yardımcısı Bilgehan Erten, oturduğu yerden kartal gözleriyle pürdikkat notayı izleyip tam zamanında kalkıp sayfanın çevrilmesini Biret'e bırakmadı.
Evet, Ankara İdil Biret'i işte böyle bağrına bastı...