Takvimimde üç seçenek işlenmişti 24 Kasım akşamı için...
Şef Naci Özgüç yönetiminde Hacettepe Senfoni Orkestrası eşliğinde CSO başkemancısı Jülide Yalçın, Vivaldi Mevsimler çalacaktı.
Rahmetli sanat eğitimcisi, bizim ÇAĞSAV'ın da kurucularından büyük gravür sanatçısı Mürşide İçmeli (1930-2014) anısına bir sergi Akdeniz Galerisi'nde açılacaktı.
Beş yaşından bu yana izlediğim kemancı Berfin Aksu (d.1998), nedenini anlayamadığımız biçimde Ohal-KHK ile devletle ilişkisi kesilerek serbest çalışma alanına gönderilen orkestra şefi-piyanist İbrahim Yazıcı (d.1970) eşliğinde, TAKSAV'ın 22.Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali ödül töreninde bir resital verecekti.
Gençlere verdiğim önem ve fazla katkı koyamasam bile Danışma Kurulu'nda bulunduğum için, tercihimi TAKSAV ve 22. Festival'den yana yaptım. Büyük Tiyatro ana-baba günü gibiydi. Berfin'i sürekli izleyen, kemancıların idolü Hârika Çocuk-Devlet Sanatçısı Suna Kan (d. 1936) da, fiziksel güçlüklerine karşın gelmiş, başlama saatini bekliyordu. Biraz sohbet edip, birlikte oturduk salona...
HAKEDİLMİŞ ÖDÜLLER
Sunuculuğu DT sanatçılarından İpek Çeken ile TRT spikeri Ali Kemal Demir üstlenmişlerdi. TAKSAV Başkanı, psikiyatrist Selçuk Candansayar'ın (Prof. Dr.) “Umudu yaşatmak üzere yaşanılır bir dünya için sanat” vurgusunu yaptığı konuşmasından sonra, bu yılki Emek Ödülü, tiyatro yaşamı tam bir emekçilik örneği olan oyunculuktan eğitmenliğe bu alanda yapmadık iş bırakmayan Kımız Bozkurt'a, hep dik duruşuyla kamuoyunun yakından tanıdığı milletvekili İlhan Cihaner tarafından sunuldu.
Onur Ödülü'nün bu yılki sahibi, sahneye çıktığı andan itibaren salonu heyecanlandıran Müjdat Gezen'e ise ödülünü, sanat için gerek altyapı, gerek etkinlikler bağlamında yaptıklarıyla dikkati çeken Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen sundu. Konuşmalardaki vurgu hep toplumsal dayanışma, barış, kardeşlik, özgürlük ve sanatın birlikteliği üzerineydi. Taşdelen'in “Sanatın içine tükürenler bugün yok, ama hepimiz bugün buradayız” demesi büyük alkış aldı.
Bilmeyen, tanımayanlar için TAKSAV hakkında kısa bilgi sunayım. Açılımı Toplumsal Araştırmalar, Kültür ve Sanat İçin Vakıf olan TAKSAV 24 yıllık geçmişe sahip. Kurucuları arasında Can Yücel, Halit Çelenk, Rıfat Ilgaz, Emil Galip Sandalcı, Korkut Boratav, Fikret Başkaya, Sümmani Can, Ali Asker, Haluk Gerger gibi sanat ve bilim dünyasından bir kısmı hayatta olmayan isimler de var. 22 yıllık festivalin yönetmenliğini, tiyatro aşığı bir hukukçu olan Yener Aksu, tevazu içinde ama başarıyla sürdürüyor. TAKSAV, Bugüne kadar üzlerce panel, söyleşi, atölye çalışması türü etkinlik düzenleyerek, susup dinlemek yerine birlikte konuşarak toplumun geliştirilmesine katkı yaptı. Başkan Candansayar'ın deyimiyle, “Acı ve zor zamanları yazıyla, tiyatroyla, sinemayla, söyleşilerle, şiirle, edebiyatla aşmaya çalışıyor” TAKSAV...
BERFİN ve FAZIL'IN SONATI
Aynı sahnede minicik haliyle gözümün önünden gitmeyen Berfin, artık 19 yaşında bir genç kız. Bilkent'in ardından gittiği Yehudi Menuhin Müzik Okulu'nu bitirdikten sonra, gene Londra'da Guildhall'de Leh pedagog Krzysztof Smietana ile çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye'ye geldikçe oda müziği çalışmalarını İbrahim Yazıcı ile yapıyor.
Berfin, yaşının küçüklüğüne karşın dört-beş yıldır uluslararası besteci-piyanistimiz Fazıl Say'ın kemancı olarak birlikte çalışmak üzere seçtiği bir isim. Birlikte çalıyorlar, Fazıl'ın oluşturduğu orkestralarda da yer alıyor. Programa da ilk eser olarak Fazıl'ın keman-piyano sonatını koymuşlardı. Fazıl'ın alâmet-i fârikası Ballad'dan ezgisel esintiler taşıyan ilk ve dördüncü bölümü aynı olan, ikinci bölümde horon, üçüncü bölümde Odam Kireçtir Benim türküsünden yola çıkan sonat güzel icra edildi. Kırmızı giysisiyle sahnede parıldayan Berfin, eseri bellekten çaldı.
SUNA KAN'IN KEMANI
Esas ustalık gösterisi ise, Beethoven'in İlkbahar Sonatı'ydı. Eser icra edilirken Suna Kan'ın biraz heyecanlandığını gördüm. İlkbahar Sonatı, onun oda müziği dağarının vazgeçilmezlerinden biriydi. SCAMV tarafından ikisine aynı yıl Onur Ödülü Altın Madalyası verildiğinde Hârika Çocuk-Anıtsal Piyanist İdil Biret'le birlikte Hilton'daki törende seslendirmişler, daha sonra Özden İnönü Toker'in 80. yaşgünü için düzenlenen sürpriz konserde de gene aynı eseri çalmışlardı. Hâttâ, ikincisinde Suna Kan, belindeki rahatsızlık nedeniyle oturarak çalmıştı kemanını...
1751 Nicolaus Gagliano yapımı bu keman, şimdi Berfin Aksu'nun elinde yaşıyor, onun yeteneğinin, çalışkanlığının tınılarını kulaklarımıza gönderiyordu. Suna Kan, yıllar önce Başkent Üniversitesi Kültür Hizmeti olan Bütün Dünya dergisine, kendisine kiralik iyi bir keman aranırken, bu kemanı 1952 yılında Paris'te talebe müfettişinin getirdiğini belirterek kaynağını şöyle açıklamıştı:
“O zaman bu keman kiralama işi Türkiye'de duyulmuş herhalde. İstanbul'da bir hanım, topluca bir para yollamış Paris'teki talebe müfettişine, tek şartı da isminin açıklanmaması olmuş. Bunu öğrendiğimde, sorup kimliğine ulaşabileceğim kimse kalmamıştı. Bu keman bana kimin hediyesi bilmiyorum, ama kendisine müteşekkirim, tüm ömrümce benimleydi.”
Kan, kemanının kendisinden sonra kime kalacağına henüz karar vermediğini genç yetenekleri izlediğini belirtiyordu yazının yayımlandığı tarihte. İşte Berfin Aksu da bu izlediklerinden biriydi. Şimdi İlkbahar Sonatı'nı dinlerken heyecanının nedenlerinden biri de, yıllarca ayrılmaz parçası olan Gagliano'nun tınısını duymuş olmasıydı.
Bu keman, İstanbul'dan sivil toplumcu Berrin Yoleri'nin gayretleri, ÇEV ile Fazıl Say ve Cihat Aşkın'ın sponsor bulunması için çalarak ve konuşarak katkıları dahil, toplam 50'nin üzerinde kurum ve kişinin katkısıyla Suna Kan'dan satın alınmış. Ama en büyük fedakarlığı yapıp, elini taşın altına koyan, banka kredisiyle riske giren Berfin'in babası Yener Aksu. Olayın ayrıntılarını burada dillendirmek istemiyorum.
MÜKEMMEL İCRA VE İLGİNÇ BİR ÖYKÜ
İkili, sonatı mükemmel icra etti. Berfin hep yaşının önünde giden bir keman öğrencisi olmuştu. Şimdi de yaşının ötesinde, güçlü vibratosu, sağlam yay tekniği ve entonasyonuyla olgun bir icracı görünümü veriyordu. İkili, resitali George Gershwin'in Porgy ve Bess operasından “Summer time” ile “It ain't necessarily so” şarkılarının Jasha Heifetz tarafından yapılmış düzenlemesiyle tamamladılar.
İbrahim Yazıcı eserler hakkında yaptığı açıklamalarla dinleyiciyi aydınlatırken bir de ilginç anısını aktardı. Konservatuvara girdiği 1988 yılında, Suna Kan, Ankara Festivali'nde Gülay Uğurata (1940-1995) ile İlkbahar Sonatı'nı seslendirecekken Uğurata'nın rahatsızlığı üzerine yerini Verda Erman ( 1944-2014) almış. Nota çevirecek biri aranırken, dönemin keman öğretmenlerinden Leda Cenaz İbrahim'e koridorda rastlayıp notayı çevirir misin diye sormuş. İbrahim de etekleri zil çalarak kabul etmiş. Bu kez Suna Kan dinleyici sıralarında oturuyordu, İbrahim Yazıcı ise piyanonun başında. Ama keman tınısı aynı Gagliano'dan geliyordu.
Resitalin ardından birer plaket de ikiliye sunulacaktı. Plaketleri sunmak üzere Suna Kan sahneye davet edilince salondan güçlü bir alkış koptu. TAKSAV Başkanı Candansayar'ın kolunda ve bastonundan destek alarak gelen Kan'ı Berfin ve İbrahim merdivenlerin başında karşıladılar. Suna Kan, Berfin'i tüm yüreğiyle kucakladı. Kısa konuşmasında, Berfin'e hiç ders vermediğini ama iki-üç ayda bir hep dinlediğini, kemacı olarak çok beğendiğini anlattı.
Büyük Tiyatro'dan birlikte ayrılırken “Berfin'i çok iyi buldum, İlkbahar Sonatını mükemmel çaldılar. Ben de çalabiliyor olsam ancak bu kadar çalardım” değerlendirmesini yapıyordu.
Bana da Suna Kan'a sağlık ve ömür, Berfin'e başarı ve dünya sahnelerinde bol şans, İbrahim'e hakkının teslimini, TAKSAV'a da dik duruşunu sürdürmesini dilemek kalıyor.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
25 Kasım 2017