Talat S. Halman’ı 8 Analık 2014 günü saat 13.30’da Bilkent Konser Salonu’nda düzenlenen, çoğumuzun gözlerini buğulandırıp burnunu direğini sızlatan duygusal bir törenle sonsuzluğa uğurladık.
Yıllardır İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi’nin dekanlığı yaptığı Bilkent Üniversitesi’nin Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Ali Doğramacı onun tüm yaptıklarıyla sonuç olarak barışa hizmet ettiğini ve ruhunun yaşadığını söyledi. Aslında başka dallarda lisans yapmış, Halman’ın kurduğu Edebiyat Bölümü’nden yetişen, şimdi akademisyen olmuş öğrencileri, meslekdaşları konuşmalar yaptılar.
İşin özeti şuydu: Alçakgönüllü, hoşgörülü, çalışkan, nazik, üretici bir insanı yitirdik. Onu hangi özelliğiyle nasıl anacağız? Çevirmen, şair, akademisyen, ilk kültür bakanı, Şekspir’i Türkçede tanıtan insan… bu listeyi sayfaboyu uzatmak mümkün. Ama törene katılan tayatro sanatçısı kızı Defne Halman, babasının hep "şair" olanak anılmak istediğini söyleyerek bir şiirini okudu.
Robert Kolej yıllarından arkadaşı Rahşan Ecevit, eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, ODTÜ Rektörü Prof.Dr. Ahmet Acar, Ankara Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, İzmir Milletvekili (CHP) Mustafa Balbay, İstanbul Milletvekili (CHP) Oktay Ekşi, Özden İnönü Toker, fotoğraf sanatçısı-edebiyatçı Ozan Sağdıç, heykeltraş Metin Yurdanur, iş adamı sanat dostu Yüksel Erimtan, edebiyatçı Prof. Dr. Mustafa İsen, orkestra şefi Rengim Gökmen, Doğramacı ailesinden Şermin-Hatay Özsavaşçı, ODTÜ Mimarlık Dekanı- şair Ali Cengizkan, VEKAM'ın Müdürü Prof. Filiz Yenişehirlioğlu görebildiklerim arasındaydı. Şimdi Kültür ve Turizm Bakanı'nın ise sadece "çiçeğini" gördüm.
Balkonda, Gülsin Onay’ın babası değerli dost Joachim Raush’la oturup töreni izlerken, bazı anılar da film şeridi gibi gözümün önünden geçip gidiverdi. Talat Bey’le köşedaşlık bile yapmıştık Cumhuriyet Ankara Eki’nde… Yazısı üstüste birkaç kez çıkmazsa "Herhalde gene Amerika’ya gitmiştir" diye düşünür, gene de meraklanıp arardım.
Sahi bu salonda Talat Bey’le ne çok karşılaşmışızdır. Onu hep sahnede coşkulu, anlamlı konuşmalar yaparken anımsayacağım. "Şair" Bülent Ecevit için düzenlediği toplantıdan, Yıldız Kenter’le Şekspir soneleri okuyuşuna varıncaya kadar…
Bilkent’in kurucusu Prof. Dr. İhsan Doğramacı için bu sahnede düzenlenen törende de ne coşkulu bir konuşma yapmıştı. Fuayede Cemal Taluğ, "Hatırlıyor musun" dedi, "Doğramacı için, bir değil on adamdı" demişti. Ben de gerisini, "Halman da bin adamdı" diye getiriverdim. Kitaplarından birinin adı da "Aklın Yolu Bindir" değil miydi?