Hem Cumhuriyet, hem de yeni sezonun açılış konserine ne yakışır? Doğal olarak Türk bestecilerinin “yeni” eserlerinin seslendirilmesi ve bir Türk icracının solist olarak yer alması... İşte şef Burak Tüzün Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası'nın (HSO) 26 Ekim 2018 akşamı verdiği konser için tam da böyle bir program hazırlamıştı.
Önce HÜ. Ankara Devlet Konservatuvarı'nın Kompozisyon Bölümü Lisans 3. Sınıf öğrencisi M. Burak Soykan'ın (d. 1990) üç bölümden oluşan Sinfonietta'sının Ankara Prömiyeri yapıldı. Ardından ADK ve ardından Moskova Çaykovski Konservatuvarı mezunu Kenan Tatlıcı (d. 1990), W.A. Mozart'ın 21 No'lu Piyano Konçertosu'nun seslendirdi. Ama en önemlisi, Türk müziğinin gerek besteci, gerekse teori anlamında büyük ustası Yalçın Tura'nın (d. 1934) 6. Senfoni'sinin böyle bir günde Dünya Prömiyerinin yapılmasıydı.
Eskişehir'deki Ferid Alnar Sempozyumu nedeniyle iki gün yorucu bir çalışmanın ardından ogün döndüğüm Ankara'da böyle bir konseri kaçıramazdım. Nitekim Ankara'nın trafik yoğunluğunu aşabilmek için erkence çıkıp Hacettepe Kültür Merkezi'ne vakitlice ulaştım. Dış kapının önüne olası bir yoğun yağış-sel olasılığına karşı kum torbaları konulmuştu. Demek ki yaz aylarındaki yoğun yağışlardan sonra tedbirli davranılıyordu.
M Salonunun kapıları henüz kapalıydı ama konserin afişi asılmış, altına da kırmızı ve beyaz karanfiller yığılmıştı Cumhuriyet Bayramı anısına... Afiş profesyonel bir grafikerin elinden çıkmış gibi duruyordu. El programının da aynı anlayış içinde hazırlanmış olduğunu görmekten memnuniyet duydum. Daha önce birkaç yazımda eleştirdiğim amatörce hazırlanma zorunluluğu demek ki ortadan kaldırılmıştı. Üniversitelerde nedense bazı küçük sorunlar bile hem geç, hem de güç çözümlenebiliyor!
HSO sahneye geldiğinde kadın üyelerin giysilerine birer kırmızı karanfil iliştirilmiş olduğunu gördük. Mendil cebime fuayede orkestra koordinatörü Seçil Turhan bir beyaz karanfil takıvermişti. Kırmızı-Beyaz, Cumhuriyet'in renkleri...
BURAK SOYKAN: İSTİKRARLA GELİŞEN BESTECİ
İlk yapıtın bestecisi, cebinde Ziraat Mühendisliği diploması olmasına rağmen bestecilik yolunda yoğun çalışma gösteren Burak Soykan'la kapıda karşılaşmıştık. Doğrusu yapıtının Ankara'da seslendirilmesini merakla bekliyordum çünkü Kadıköy Belediyesi'nin bu yıl düzenlediği Süreyya Operası Ulusal Beste Yarışmasında bu eseriyle üçüncülük derecesini elde etmişti. İşin ilginç yanı, jüri üyelerinden biri de Yalçın Tura'ydı. Şimdi ikisinin eserleri aynı konserde seslendirilecekti.
HSO, Soykan'ın yapıtını Burak Tüzün yönetiminde seslendirirken, bestecinin hiçbir türkü ya da şarkıdan birebir alıntı yapmadan, kendi teknikleri ve anlatımı içinde özgün bir Türk müziğini oluşturduğunu gördük. Sadece birinci bölümde kullandığı ikinci tema, Cenk Havası'ndan esinliydi o kadar. Soykan'ın ilginç bir uygulaması da timpaniyi, iki yerde darbuka tekniğiyle çalgıcıya elle çaldırmasıydı.
Hocasıyla, öğrencisiyle, dışardan geleniyle, tamamen dolu olan salon, yapıtı çoşkuyla karşılayarak her bölüm arasında alkışladı. Şef Tüzün'ün salonda gözleriyle aradığı besteci, ikinci sırada oturduğu yerden çıkarak sahneye gelip dinleyiciyi selamladı. Burak Soykan halen Turgay Erdener'le kompozisyon, Hatıra Ahmedli Cafer'le füg, Sıdıka Özdil'le orkestrasyon, Yasemin Marlalı ile piyano çalışarak bestecilikteki gelişimini sürdürüyor, bizlere ilerisi için umut veriyor.
KENAN TATLICI: MÜZİĞİNE YOĞUNLAŞAN PİYANİST
Mozart'ın konçertosu için sahneye geldiğinde Rus piyano ekolünün havası içinde yetişmiş Kenan Tatlıcı'nın (d. 1990) eseri nasıl icra edeceğinin merakı içindeydim. Hayli büyük elleri nedeniyle, klavye egemenliğine fiziksel olarak çok uygun olan Kenan'a bazen “Rahmaninov elli piyanist” diye de takılırız. Doğrusu Kenan, gerek cümlelemeleri, gerek tuşesiyle iyi bir Mozart icrası çıkardı. Orkestranın eşliği de dikkatli ve dengeliydi. Ön sırada oturan iki protokol davetlisinin cep telefonlarının sesinin sahneden duyulduğunu kemancıların bakışından anladık, neyse ki dinleyicinin ve orkestranın tümünü etkiyecek düzeye gelmeden becerip kapattılar!
Kenan, Mozart'ı bölüm aralarında alkışlayan bu aşırı coşkulu dinleyicinin ısrarlı temposu karşısında iki kez selam için sahneye yeniden geldi ama bir “bis” çalmayacağını klavye kapağını yavaşça kapatarak belirtip kulise döndü. Kenan, piyano başında değişik hareketlerle dinleyiciye oynamaK yerine, müzikle ilişkisini ağırbaşlı biçimde tınısıyla ortaya koyan bir piyanist. İyi bir solist olarak, yapıtı bellekten seslendirdi,işini ciddiye aldığını kanıtladı. Umuyorum, bütçe sorunları nedeniyle Türk solistlere daha çok yönelmek zorunda kalan devlet orkestralarınca da dikkate alınır.
YALÇIN TURA: OLGUNLUĞUNUN DORUĞUNDA
Halk ve geleneksel müziğin yanında Klasik Batı müziğini de iyi bilen, her yapıtında amacı ne ise ona göre en kaliteliyi ortaya koymaya çalışan, gençliğinden bu yana da amacına hep ulaşabilen Yalçın Tura (d. 1934), ilerlemiş yaşının getirdiği sağlıksal engelleri çalışma azmiyle aşan bir bestecimiz. Elinde henüz seslendirilmemiş değişik türlerdeki besteleri bulunmasına karşın, yenilerini yazmayı da sürdürüyor.
Tura'nın özelliklerinden biri, aklına gelen ezgileri sürekli not ederek biriktirmesi ve yeri geldiğinde kullanmasıdır. Ezginin not edilmesiyle bestede kullanılışı arasında uzun yıllar geçebilir. 6. Senfoni işte böyle, vaktiyle not edilmiş bir ezginin önce solo kornodan, ardından trompetlerden duyulmasıyla başlayan, bestecinin numarasının 6 olması nedeniyle “bu da benim pastoralim” diye nitelendirdiği, dinleyiciyi sıkmayan, ruhunu karartmayan, sempatik, iyimser bir eser. Klasik senfoni yapısında dört bölümden oluşan eserin özellikle ikinci bölümü lirizmi ve orkestraya söylettiği şarkıyla çok etkileyici. Hemen ardından gelen Scherzo, “eğlenceli, şakacı” beklentisini yeterince ve bize özgü biçimde karşılıyor. Dördüncü bölüm, birinci bölümdeki temalardan yararlanılarak yazılmış rondo tarzında bir final...
Tura alkışlar arasında yerinden doğrulurken, şef Burak Tüzün merdivenlerden aşağı sahneden inerek besteciyi karşıladı, sahneye çıkışına destek oldu. Tura hem şefe, hem orkestraya içtenlikli jestleriyle şükranlarını sundu.
Güçlü alkışlar kesilmeyince birkaç kez kulise gidip gelen şef Tüzün bu kez bagedini 10. Yıl Marşı için salladı. Tura'nın hayli duygulandığını gözledim. Çünkü marşın bestecisi Cemal Reşit Rey, üzerinde büyük emeği olan hocasıydı.
Program kitapçığına yazdığı yazıda bakınTura ne demiş:
“Bu senfonimin de daha önce 2. ve 3. Senfonilerimin ilk seslendirmesini gerçekleştiren, değerli dostum, değerli şef Burak Tüzün'ün usta ellerinde ve onun yönetimindeki genç müzisyenler tarafından dinleyicilere ilk sunuluşunun gerçekleşecek olması beni mutlu ediyor.”
Peki seslendirme sonrası Tura mutlu muydu. Sorunun yanıtını “Hem de fazlasıyla” diye verebilirim. Tüzün ve orkestra, yapıtı tempodan hiç taviz vermeden güçlü biçimde seslendirdi. Tura da, eserini ilk kez canlı olarak dinlerken, kafasında yapacağı bazı düzeltmeleri bile tasarladı. Eser 8 Mart 2019'da Hakan Şensoy yönetiminde İzmir DSO tarafından seslendirilirken, üzerinde bazı düzeltmeler yapılmış olacak. Nereden mi biliyorum? Değerli büyüğüm, dostum Yalçın Tura, “ Birinci bölümde trompetleri sürdinleyeceğim” diye kulağıma fısıldadı.
Konser sonrası bir arada sohbet ederken “Biraz daha yaşarsam eğer, tezgahta yeni eserler var” deyince, eşi Sabahat hanım “Allah ömürler versin” deyince, biz de (eşi Sabahat ile oğlu Hasan Tura ve eşi Deniz) hepbir ağızdan “Amiin” diledik.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
27 Ekim 2018