Bilkent Senfoni Orkestrası'nın açılış konserine yakıştırılan üst başlık “Karanlıktan Aydınlığa” idi. Birden Nâzım'ın “Ben yanmasan, sen yanmasan, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” dizelerini anımsadım. Bilkent'in artık gedikli şefleri arasına giren İsrailli Avi Ostrowsky 'nin orkestrayı yönettiği açılışın konserinin vurucu, düşündürücü eseri ikinci yarıdaki Dimitri Şostakoviç'in 10. Senfoni'siydi. 20. Yüzyılın en önemli bestecilerinden biri olan Şostakoviç Sovyet Komünist Partisi'nin üyesiydi. Bu eseri Stalin'in ölümünden sonra 1953'te yazmıştı. Genel kanı bu senfonide bestecinin "20. Yüzyıl insanının acılarını ve umutlarını yansıtmaya çalıştığı" şeklindedir.
Şostakoviç, bu eserini konu alan bir yazısında şöyle der: " Besteciler kendi eserleri hakkında konuşurken genellikle şöyle derler: Şunu yapmaya çalıştım, niyetim şuydu vb". Ben böyle yapmayı tercih etmiyorum; dinleyicilerin ne hissettiklerini bilmek, yorumlarını dinlemek çok daha ilginç olmalı. Söyleyebileceğim tek şey bu kompozisyonda insan duygularını ve tutkularını yansıtmak istediğim..."
Bazı kaynaklar, senfoninin hızlı tempodaki "sherzo"sunun dönemin Sovyet diktatörü Stalin'in "portresi" olduğunu Şostakoviç'in itiraf ettiğini belirtirler. Gerçekten de hüzünlü, lirik epizodların ağır bastığı uzun birinci bölümden sonra bu kısa hızlı bölüm, birden kamçılayıcı, ürkütücü, irkiltici etkiler yapıyor insan üzerinde. Bu bakımdan "itiraf" da olsa, "yorum" da olsa "Stalin'in müzikal portresi" tanımlaması yerli yerine oturuyor.
KONUK BAŞKEMANCI UYGULAMASINA DEVAM
Başkemancı sandalyesinde Monia Rizkallah oturuyordu. Soyadından da anlaşılacağı üzere bu kemancı bir Arap. Fransız vatandaşı , Faslı bir aileden geliyor, Bordeux ve Paris Konservatuvarları'nda eğitim almış, halen Almanya'da Berlin Deutsche Oper'in 2. keman grup şefi. BSO geçen dönem açtığı konzertmeister sınavına beklediği başvurular gelmediği, başvuranlardan kimsenin başkemancılığa layık bulunmadığı sınavda da seçici kurul üyesi olarak davet edilmişti Rizkallah. Şostakoviç'in senfoninin içine özenle yerleştirdiği keman soloları iyi çaldı. Şef Yahudi, başkemancı Arap, Orta Doğu sorunu çözümlenmedi tabii, ama ortaya iyi iş çıktı.
Esas kahramanlar, senfoninin de duygularını yansıtan üflemeli solocular ve gruplardı. Fagotta Ozan Evruk, obuada Selçuk Akyol, flütte Albena Petrova Sezer, koranglede Viktorya Tokdemir, klarnette Nusret İspir, kornoda Laszlo Gyarmati klaslarını konuşturdular. Açılışa yakışır bir seslendirme oldu.
BSO'da bu sezonda da zaman zaman “konuk başkemancı” uygulaması devam edecek, konuk olmayan haftalarda bu sandalyede gene İrina Nikotina oturacak.
GENÇLEŞEN DİNLEYİCİDEN HER ARADA ALKIŞ!
Konsere gelirken dış kapıda gözlem yapan Rektör Abdullah Atalar'la karşılaştım. “Bak görüyor musun, dinleyici ne kadar gençleşti” dedi. Gerçekten de salonda hayli genç bir dinleyici kitlesi vardı. Onlar da duygularına hâkim olamayıp, senfoninin her bölüm sonunda bastılar alkışı! Hemen el kitapçığını inceledim, gördüm ki, her zaman yararı olmasa da nerede alkışlanacağını dinleyiciye hatırlatmak için kullanılan “el çırpma-alkış” işaretlerini kaldırmışlar! Unutuldu mu, yoksa bir “yenilik” olarak mı kaldırıldı, bakalım ilerleyen haftalarda göreceğiz. BSO'nun koltuklarını bir kontrol edip, elden geçirmek lazım. Örneğin balkondaki bazı koltuklar, özellikle kilolular oturduğunda ve ikide bir ayak ayaküstünde bacak değiştirdiklerinde çevreye rahatsızlık verecek biçimde gacırdıyor!
HÂRİKA SOPRANO MOJCA
Konserin girişinde ise Ankara'ya ilk kez gelen bir Alman sopranoyu, Mojca Erdmann'ı (d.1975) dinledik. Hamburg Çocuk Korosu'nda söyleyerek başladığı müzik yolculuğunda özellikle Mozart operalarındaki temiz yorumlarıyla seçkinleşerek yükselen Morja Erdmann iki Mozart aryası ve üç Strauss “lied”i söyledi. Hiç zorlamadan ve bağırmadan şarkı söyleyen, ajilitesi yerinde, gerçekten iyi bir soprano olduğunu kanıtladı bizlere. Artık olgunluk çağına geçen bu sopranoyu keşke her yıl dinleme olanağı bulabilsek.
Onun nasıl Mozart söylediğini dinlemek isteyenlere “Mostly Mozart “ başlıklı CD'sini öneririm. (2011,Deutsche Grammophon)