İzlanda son zamanlarda ulusal futbol takımının Dünya Kupası'nda gösterdiği , nüfusuyla ters orantılı başarıyla konuşuldu. 325 bin nüfuslu bu “Buz Ülkesi”nde yaşayanlar Batı İskandinav kökenli, Vikinglerin torunları... Nüfusun sadece ve sadece İstanbul'un bir “semt”i kadar olduğuna dikkat!
Norveçlilerle akraba sayılılırlar. İzlanda'nın adı klasik müzik dünyasında daha çok eşi bu ülkeden olduğu ve vatandaşlığını da aldığı için, Rus yahudisi piyanist-şef Vladimir Aşkenazi nedeniyle anılırdı. Ama bir süredir genç bir piyanist, Vikingur Olafsson (d. 1984), hızlı bir yükseliş içinde, üstelik safkan bir Viking olarak İzlanda'nın adını bu dünyada duyuruyor.
Bu genç piyanist Ankara'ya ilk kez gelerek, BSO'nun 23 Aralık akşamı “Brahms the Viking” adı altında verdiği konserin solisti oldu. Seçtiği eser, Johannes Brahms'ın 1. Nolu Re minör Op. 15 Piyano Konçertosuydu. Muazzam bir senfoni yapı ve uzunluğunda, yaklaşık 58 dakikalık bu dev eser, hem şef Dorian Wilson'un (d. 1964), hem piyanistin, hem de orkestranın kendini göstermesine olanak verecek özelliklere sahipti.
Brahms'ın, aynı zamanda 19. yüzyılın yaman piyanistlerinden biri olduğunu dikkate aldığımızda, onun değişik boyut ve biçimdeki piyano eserlerinin her birinin ayrı bir güzellik taşımasını da normal karşılamamız gerekir. Brahms iki piyano için not aldığı bazı müzikal düşünce ve temaları 1. Piyano Konçertosu'nda kullanmaya karar verdiğinde, acaba eserin senfonik özellliğinin bu denli ağır basmasını da başından planlamış mıydı? Brahms'ı, Beethoven'in senfonizminin sürdürümcüsü olarak kabul ettiğimize göre, bu sorunun yanıtı da “Evet” olmalı. Brahms bu konçentonun ilk seslendirmesini bizzat piyanonun başında, ünlü kemancı Joseph Joachim'in yönettiği orkestrayla Hannover'de yapmış. Brahms'ın iddiayla, hem piyanistlik, hem bestecilik özelliğini ortaya koyduğu bir prömiyer bu.
Brahms'ın 20 yıl arayla yazdığı her iki piyano konçertosu da “piyanonun zorunlu olarak katıldığı birer senfoni” niteliğindedir. Ama bu nitelendirme, iki eserin de “konçerto” özelliklerini geri plana itmez. Kadanslar hep yeterli, yerli yerinde ve etkileyicidir.
İZLANDALI PİYANİSTİN ZARİF TUŞESİ
Nitekim, İzlanda buzullarından gelmesine karşın Ankara'daki soğuk hava karşısında hayrete düşen Vikingur Olafsson, bu kadansları sıcacık, olağanüstü bir tuşe ve billur gibi tertemiz biçimde seslendirdi. Özellikle Brahms'ın yakın dostu Robert Schumann'ı arkasından bir ağıt olarak değerlendirilen ağır bölümdeki tınısal zerafet fevkaladeydi. Aynı zerafeti, birinci bölümün sonunda insan olarak da sergiledi ve alkışı basan dinleyiciyi taburesinden başıyla selamlamak inceliğini gösterdi. Çünkü kimi solistler bu durumda ellerini havaya kaldırıp “kes” işareti yapmayı tercih eder. Zaten bu yersiz alkış bulaşıcı. Bir kişi ilk “şak” sesini çıkarmayagörsün!
Şef Dorian Wilson'un, başkemancı sandalyesinde İrina Nikotina'nın oturduğu orkestrayı ve solisti bütüncül biçimde kucaklayan yönetimi altında eserin tüm tınısal özellikleri, dengeli biçimde kulaklarımıza ulaştı.
İyi bir müzisyen olmanın yanısıra, kültürlü bir aydın olan Vikingur, “bis”ini de Brahms'la olan ilişkisini dikkate alarak bir Schumann parçasıyla yaptı.
Piyanoya ülkesinde başlayıp, lisans ve lisansüstü çalışmalarını Amerika'da yapan Vikingur artık Londra merkezli Harrison Parrott menecerlik firmasının sanatçısı olarak, uluslararası dolaşımda daha fazla yer alacak. Nitekim 2017'de sanatsal danışmanlığı bu firmanın ortağı Jasper Parrot'un yaptığı İstanbul Müzik Festivali'nde de bir resitalle yer alacak. İskandinav şef Esa - Pekka Salonen yönetiminde Los Angeles Filarmoni Orkestrası'yla, memleketlisi besteci Haukur Tomasson'un (d. 1960) piyano konçertosunun dünya prömiyerini yapacak.
Umuyorum, geldiği Yunanistan'dan sonra karşılaştığı bu Ankara soğuğu Vikingur'u yeniden gelmekten alakoymaz.
CEHENNEMDEKİ GÜNAHKÂR RUHLAR
Konserin ikinci yarısında Peter İliç Çaykovski'nin ezgi zenginliğine senfonik bir örnek oluşturan Op. 32 Franceska da Rimini Senfonik Şiiri seslendirildi. Çaykovski'nin biraz kendini de bulduğu günahkâr ruhların cehennemdeki acılarını konu alan eserde, bakır ve tahta üflemeli çalgılar başta olmak üzere BSO, iyi şef Dorian Wilson'un batonu altında yüksek bir etkinlik sergiledi. Klarnetle orkestranın karşılıklı konuştuğu bölümde Nusret İspir çalgısında berrak, duygulu bir tını sergileyerek dikkati çekti.
Her dakika insanı karamsarlığa sürükleyecek haberlerin alındığı, yanıltıcı söylentilerin de kol gezdiği genel ortamda, böyle bir konser mutlaka dinleyicilere ilaç gibi geldi!
Şefik Kahramankaptan
23 Aralık 2016