Ev konserlerinin başka bir havası vardır, içtenlikli, insanların birbirlerini daha yakın hissettiği, dikkatlerin müziğe rahat yoğunlaştırıldığı bir havadır bu. Hele yüksek tavanlı, hava hacminin yeterli olduğu bir salonda yapılıyorsa, akustik müziği derinlemesine hissetmek daha kolay olur.
26 Ocak 2024 Cuma akşamı, 90 yılı aşkın süredir Almanya’nın Ankara Büyükelçilerine konut olarak hizmet veren binanın salonunda bir ev konseri dinledim-izledim. Büyükelçi Jürgen Schulz, ülkesinin önemli bestecilerinden Max Reger (1873 -1916) için, doğumunun 150. Yılında bir etkinlik yapmak istemiş, ancak takvim güçlükleri nedeniyle konser projesinin yaşama geçirilmesi 2024’in ilk ayına kalmıştı.
Büyükelçi Schulz, Alman kartalının yer aldığı kürsüden konuklara hoşgeldiniz diyerek, dinletinin neden düzenlendiği hakkında kısaca aydınlatıcı bilgi verdi, ardından elini sallayarak solisti salona davet etti.
Bu bir solo viyolonsel resitali idi ve solist, Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın deneyimli öğretmenlerinden Sinan Dizmen’di; bestecinin ve Alman klasik müziğinin gelişimini gösterecek bir program yapmıştı. Önce Johann Sebastian Bach’ın ( 1685-1750) çellistlerin vazgeçilmezlerinin başında gelen 6 çello suitinden 3. Süiti seslendirdi, ardından da daha çok organist-piyanist ve bu enstrümanlar için besteleriyle tanınan Max Reger’in 1914-15 yıllarında tamamladığı üç eşliksiz çello süitinden ikincisini dinleyicilere sundu.
İki yüzyılı birbirine bağlayan bir dönemde sadece 43 yıllık yaşamında daha çocuk yaşta kilise orgculuğu ile başladığı müzik serüvenini, konser piyanisti, oda müzikçisi, besteci ve akademisyen olarak sürdüren Max Reger’in, Bach’la ortak bir yanı, ikisinin de son yıllarını Leipzig kentinde geçirmiş olmalarıydı. Reger ayrıca Bach’ın baroku romantik müziğe bağlayan bestelerini iyi incelemiş, Bach-Brahms üzerinden giderek kendi müziğini geliştirmiş bir besteciydi. Ölümünden sonraki yıllarda gelişen neoklasik yazı tarzının âdeta ilk habercilerinden biriydi. Bach nasıl geç barok olarak nitelendiriliyorsa Reger için de geç romantik dönem bestecisi demek mümkündü.
Canlı olarak ilk kez dinlediğim Reger 2. Çello Süiti, bir üçlemenin ortancasıydı. Reger iki yıl içinde tamamladığı süitlerine “üçüzler” adını takmış ve dönemin iyi çello solist ve eğitmenleri olan Julius Klengel, Hugo Becker ve Paul Grümmer’e adamıştı. 2. Süit Becker’in payına düşendi. Bestecinin isteği, yapıtları adadığı çellistlerin, bunları derslerinde kullanmaları ve öğrencilerine hazırlatmalarıydı. Süitlerin üçünde de yer yer “etüd” özellikleri bulunduğu için Reger’in bu isteğini doğal karşılamak gerek.
Yapıtı dinlediğimizde teknik zorlukların ardına gizlenmiş güzellikler içerdiğini gördük. Zarif, hüzünlü, sürprizlerle dolu, sanki özlemle geriye bakarken, korkmadan ileriye dönen, müzikte gelecekte ortaya çıkacak yaklaşımların habercisi bir yapıt. Müzikteki bu özellikleri Sinan Dizmen’in dikkatli ve duyarlı icrası ile hissettik.
2. Süit, kardeşleri üçer bölümden oluşmasına karşın dört bölümlü bir yapıdaydı. Largo tempodaki giriş bölümlü, hüzünlü, melankolik ve ağıtsal bir havadaydı. Dizmen ustalıklı yay egemenliğini kullanarak bölümün özündeki duyguları bize yansıttı. Ardından Allegretto tempodaki “Gavotte” geldi. Besteci ilk bölüme karşıtlık olarak bu neşeli dans havası içinde arşenin hafif ve dikkatli kullanımı ile tel çekme (pitzicato) tekniklerini uygulayarak, şiirsellikle şakacılığı birleştirmişti.
Besteci daha sonra, girişte olduğu gibi ağır ve geniş bir Largo ile sürdürdüğü yapıtını, Vivace tempoda canlı bir “Gigue” ile sonlandırmıştı. Bu saraylarda yapılan toplu barok dansı sanki tek başına dans ederek neşelenen bir insan betimlemesine dönüştürmüştü.
Ankara Devlet Konservatuvarı’nı bitirdikten sonra Almanya’da Lübeck Müzik Okulu’nda master derecesini alan, bu dönemde çok sayıda solo ve oda müziği ile orkestra konseri veren Sinan Dizmen, doğal olarak Alman müzik geleneğini iyi tanıyan bir icracı. Max Reger’in az bilinen çello müziklerinden önemli bir örneği, bu ev konserinin aralarında İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Giorgio Marrapodi, Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Genel Müdürü Büyükelçi Ali Murat Başçeri, Alman Kültür Ankara Müdürü Dr. Friedrich Dahlhaus, Türk-Alman Derneği Başkanı Prof.Dr. Süleyman Yıldız’ın da bulunduğu konuklara , ruhunu yansıtan bir icra ile dinletildi.
Bu ev konserinin en esprili yanı ise, Dizmen’e geleneksel biçimde bir çiçek buketi yerine, bir kasa Alman birasının sunulması oldu. Büyükelçinin konukları büfeye daveti sırasında eşi Sheila Stanton'un araya girip yaptığı bu sunum konukların ikinci bir alkışıyla karşılandı. Böylece ev konserlerinin daha içtenlikli bir havada verildiği görüşümde haksız olmadığımı anladım.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
27 Ocak 2024, Ankara