Çeng denilen, İran ve Osmanlı geleneği içinde yer alan “kucak arpi”ni , Şirin Pancaroğlu'nun kucağında ilk kez, 2008 Temmuz'unda Aya İri'de görmüştük. Gerek halk müzikleri, gerekse geleneksel makamsal müziklerin, günümüzün çoksesli anlayışı içinde düzeyli, çağdaş ve estetik biçimde işlenebileceğini ortaya koyan, çok anlamlı bir proje, besteci Hasan Uçarsu, arpist Şirin Pancaroğlu, luthiye Mehmet Söylemez ve Saim Akçıl yönetimindeki Tekfen Filarmoni Orkestrası'nca yaşama geçirilmişti. “Davetsiz Misafirler” başlıklı Arp, Çeng ve Orkestra için Konçerto daha sonra Ankara'da Işın Metin yönetimindeki BSO tarafından da seslendirildi.
Projede, müzikolojik anlamda önemli olan, “kaybolmuşun yeniden kazandırılması”, Pancaroğlu'nun çok eski asyatik bir çalgı olan, ele gelir örneği bulunmayan “Çeng”in aslına uygun biçimde yeniden yapımını sağlamasıydı. Uzunca bir süre eski Osmanlı sarayında da kullanılan 24 telli bir tür “kucak arpi” olan Çeng'i Pancaroğlu tek projeye hapsetmedi. Bu kez İzmir'deki çalgı yapımcısı, ilk standart Türk arpini de imal eden kişi olan Levent Güleç'in ürettiği Çeng ile yeni bir projeye imza attı.
Ama bunun CD kapağındaki sunumda olduğu gibi bir “Tek adam gösterisi / One man show” olduğu sanılmasın. Yapımcılığı, CD'de bir bestesi de bulunan Bora Uymaz üstlenmiş. Tanbûrî Angeli, Kâtip Çelebi , Şeyh Sâdık Efendi Hazretleri, Derviş Mustafa gibi geleneksel bestecilerin eserleri çağdaş bir bakış açısıyla yorumlanıyor. Çengnağme’de, günümüz bestecileri Bora Uymaz, İranlı Amin Mahyar Tafreshipour ve Şirin Pancaroğlu’nun besteleri de bulunuyor. Seslendirmede ise Şirin Pancaroğlu’nun yanısıra, çalgılarıyla Bora Uymaz (Vokal, lavta, vurmalı) Murat Aydemir (Tanbur), Derya Türkan (Kemençe), Yavuz Akalın (Ney), Meriç Dönük (Mandallı arp), Volkan Ergen (Kudüm, bendir, ziller), Volkan Topakoğlu (Kontrbas) görev almış.
Pancaroğlu Çeng'e ilgisinin nasıl geliştiğini şöyle anlatıyor:
“Arp çalmaya başladığım yıllardan itibaren ortaçağ ve erken modern dönem İran ve Osmanlı minyatürlerinde sıkça karşımıza çıkan, yere oturularak çalınan ve yaklaşık 25 teli bulunan, arpa çok benzeyen bir çalgı hep dikkatimi çekmişti. Zaman içerisinde merakım arttı ve bu çalgının sesini duymak, bundan da öte onu çalmak istedim. Belli ki bu bizim coğrafyamızın arpı idi. Minyatürlerde resmedilen çalgılar arasında çok sık boy göstermesi ortaçağda sevilen bir çalgı olduğunu ortaya koyuyordu. Ancak bu çalgının hiçbir örneği günümüze ulaşmamıştı.
Çeng aslında açılı bir arp. Mezopotamya’da çalınan açılı arplar yok olduktan sonra, yakın doğu İslam kültürlerinde, ki burada özellikle İran, Irak ve Türkiye’yi belirtmek gerekir, bu tür arpların izine rastlıyoruz. Sesinin özel rengini, gövdesini kaplayan deri yüzeye borçlu olan çeng’in ihtişamlı ve renkli bir geçmişi var. Ortaçağda saraylarda çalınan bu kadim saz, siyasi iktidarı sembolize etmekle birlikte, kanbur ancak göğe doğru yükselen gövdesinden kaynaklanan tasavvufi bir sembolizme de sahip. Şairler arasında favori bir tema olan çeng, müzikteki gelişmelere ayak uyduramayıp, zaman içerisinde kullanımdan düşüyor. 1660’da Evliya Çelebi “Seyahatneme”sinde İstanbul’da sadece tek bir tip çeng ile 10 çengi'nin (çeng çalan kişi) varlığından söz ediyor. Bu, çeng’e dair bilinen son yazılı tanıklık.”
Çengnağme albümünün hazırlamaktaki amacı da Pancaroğlu şöyle açıklıyor:
“ Çengin farklı kullanım alanlarını bugünün bakış açısı ile ortaya koymayı amaçladık. Albümde çengin neredeyse toprakaltı rengini hatırlatan sesini tek başına duyururken, bu enstrümanı coğrafi akrabalığı bulunan, ney, kemençe, tanbur, lavta, kudüm, bendir gibi çalgılarla birleştirdik. Ayrıca kelt arpı, kontrbas gibi iki farklı çalgı ve insan sesiyle buluşturduk. Böylece bir tarafta eski eserler, diğer tarafta yepyeni besteler ve bunlar arasında köprü olan taksimlerle zenginleşen bir seçki sunduk.”
CD'nin tamamını iki kez dinledim. Özenli, teknik yönden yeterli, müzikseverlerin bilgi dağarını zenginleştirecek nitelikte bir çalışma. Yetenekli çalgıcıların ney, tanbur ve kemençe taksimleri, kudüm, bendir ve zillerin gayet dikkatli kullanılışı, Çeng'in bazen öne çıkan, bazen eşlik kimliğine bürünen, buğusunu ahşabın üzerindeki deriden alan hoş tınısı, kulak okşayıcı bir birliktelik oluşturuyor. İşin içine insan sesinin de bazı parçalarda katılmış olması, parçaların makamları, her ne kadar yorumlar çağdaş da olsa, Çeng'in doğası gereği albümde geleneksel havanın ağır basmasına yol açıyor.
“Eski havadaki yeni besteler”de günümüz kompozisyon kural ve anlayışlarının izleri en fazla, Londra eğitimli, Tahran Konservatuvarı kompozisyon öğretmeni, dünya arp camiasında tanınan, Brezilya açıklarındaki uçak kazasında yitirdiğimiz önemli arpistimiz Ceren Necipoğlu'nun çalışma arkadaşlarından Amir Mahyar Tafreshipour'un “Şiraz'da Bir Gece” başlıklı yapıtında hissediliyor.
Şirin Pancaroğlu'nun Nikriz Saz Semaisi de,yakından tanıdığı Çeng ve mandallı arpi birarada düşünmesi, öğrencilerinden iyi arpist Meriç Dönük'le birlikte ortaya koydukları iyi icra ile ilgi çekici bir eser olmuş. Eseri Ceren Necipoğlu'na ithaf etmiş olması da, olumlu bir vefa örneği...
Lila Müzik tarafından yayımlanan albümün kitapçığının çengi konu alan minyatürlerle bezeli, Türkçe, İngilizce ve Farsça kitapçığı, İran ve Orta Doğu ülkelerinde ilgi görebilmesi için özendirici . Cem Çırak imzasını taşıyan program notları da kısa ve anlaşılır.
“Çengname”, yaklaşan Ramazan'ın “uhrevî” havasını müzikle desteklemek isteyenler için, mistik ögeleriyle biçilmiş kaftan!