Bazen ortaya çıkan çakışmalar, insanı tercih yapmakta zorluyor. 27 Ekim akşamı için bir ikilemde kaldım. Ya Eskişehir'e gidip 10 yaşındaki Bade Daştan'ı Ender Sakpınar yönetimindeki Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası eşliğinde Mendelssohn keman konçertosunu seslendirirken dinleyecektim, ya da Ankara'da kalıp öğrenimini Fransa'da sürdüren 14 yaşındaki kemancı Bartu Özsoy'u dinleyecektim. Bade'yi daha önce hayli dinlediğim için, neredeyse beş yıldır tanıklık etmediğim Bartu'nun etkinliğini görmeyi yeğledim.
Beyaz gömleği, boynunda papyonuyla Bilkent'te küçücük halini anımsadığım Bartu, serpilmiş, delikanlılık yolunda adım atmaya başlamış, Fransçayı Türkçeye aksan gönderecek kadar mükemmel öğrenmişti.
Ailesinin olanaklarıyla Fransa'da bulunan, Fransızların ise bürokratik destek bağlamında her türlü kolaylığı sağladığı Bartu'ya bu konseri Ankara'daki Fransız Kültür Merkezi, Konservatuvarla işbirliği yaparak düzenlemişti. Bartu kemanında önemli gelişmeyi bu okulda, Victor Pikaizen'e yapıldığı gibi taciz edilip kaçırılıncaya kadar Macar virtüoz ve iyi pedagog İldika Moog'la çalışmış, sonra Bilkent'e geri dönüp ardından Fransa'nın yolunu tutmuştu.
“Batık Katedral”e nazire, “batık salon” dediğim çukurdaki salonda büyük ölçüde Bartu'nun ailesinin dostları ile keman öğrencileri vardı. Konservatuvar öğretim mensuplarından sadece 14 Kasım'da Erimtan'da bir resital verecek olan Polonyalı piyano virtüozu Marek Drewnowski'yi görebildim. Ev sahibi pozisyonunda ise müdürlük görevini birkaç gün önce Prof. Türev Berki'ye devreden Prof. Metin Munzur vardı.
Bartu, hazırladığı programın girişine J. S. Bach'ın 1. Solo Keman Sonatı'ndan Adagio ve Füg'ü yerleştirmiş, diğer eserleri piyano eşlikli seçmişti. Piyanoda, Bilkent'ten, uzmanlık alanı oda müziği eşlikçiliği olan Ezgi Demirel vardı. Ezgi, hem mükemmel eşlikçilik, hem de Bartu'ya ablalık yaptı. Mutlak kulak sahibi Bartu, Lalo'nun İspanyol Senfoni'sinden üçüncü bölümü çalarken, kemanın hafifce akord kaçırmasından rahatsız olmuş, seslendirmeyi keserek kemanın kulağına yüklenmişti. Akord gene tutmayıp Bartu'nun gözleri yaşarmaya başlayınca, Ezgi hemen onu alkışlar arasında yönlendirip kulise aldı, hem keman rahatça akord edildi, hem de ona moral verdi.
Bartu'nun çaldığı, hepsi de icracının solistik özelliklerini sergileyebileceği türden ve tümünü belleğine aldığı eserler şunlardı:
J. S. Bach (1685-1750) Solo Keman için Sonat No.1, BWV 1001, Adagio ve Füg
F. Kreisler (1875-1962) Alt-Wiener Tanzweisen (Liebesfreud, Liebesleid, Schön Rosmarin)
A. Saygun (1907-1991) Sepetçioğlu, Op. 33
B. Bartók (1881-1945) Romen Halk Dansları, Sz 56
E. Lalo (1823-1892) İspanyol Senfonisi, Op.21, 3. Bölüm
C. Saint-Saëns (1835-1921) Danse Macabre, Op. 40
Saygun ve Bartok icraları duyarlıydı. Saint-Saens'de hızlı tempolarda hatasız sayılabilecek bir etkinlik gösterdi. Bis olarak ise Paganini'nin 24. Kaprisini hazırlamıştı. Salonu dolduranların büyük alkışını aldı. Bartu'nun topluluk önünde daha sık çalarak sahne heyecanını dengeleme konusunda deneyimini arttırması lazım.
Peki Bartu, bu düzeye nasıl geldi, Paris'e gitme olanağını nasıl yakaladı?
Kemana dört yaşında başlayan, Ankara’dayken keman çalışmalarını Suzanna Bezhani, Elshad Amrahov, Rasim Bağırov ve Ildiko Moog; solfej, teori ve kompozisyon çalışmalarını ise Nino Skhvitaridze ile sürdüren Bartu için, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası çocuk solist seçmelerini 10 yaşındayken kazanmas, bir dönüm noktası oldu. Ailesi bu konserin görüntülü kayıtlarını, bir dostları vasıtasıyla Fransa'da tanınmış bir keman pedagoguna ulaştırdı. Alınan yanıt, çocuğun hemen Paris'e getirilmesi ve kendisine ders vermeyi kabul ettiği yönündeydi. Bu kemancı, Paris Opera Orkestrası başkemancısı ve Créteil Konservatuvarı Öğretim Üyesi Prof. Thierry Huchi'di. Bunun üzerine aile, işini ve evini Paris'e taşıdı. Bartu, Keman çalışmalarını, Prof. Thierry Huchin’le sürdürürken, aynı zamanda, Paris Konservatuvarı Keman Bölümü Profesörü Alexis Galpérine tarafından da çalıştırılıyor. Prof. Galperine, Bartu'nun mentörlüğünü de yapıyor. Créteil Konservatuvarı Profesyonelliğe Hazırlık Programı öğrencisi olan Özsoy, Paris Konservatuvarı hocası Prof. Isabelle Duha ile armoni çalışıyor, ayrıca Paris’teki farklı konservatuvarlarda Jacques Saint-Yves’den kompozisyon; Anne Rousselin’den analiz; Stéphanie Sicsik’ten müzikal formasyon ve Caroline Cren’den piyano dersleri alıyor. Yani tam bir özel program çerçevesinde hazırlanıyor. Mentörü Galperine uygun gördüğü zaman, Paris Ulusal Konservatuvarı'nın sınavına girecek, tahminim kazanarak öğrenimine İdil Biret, Suna Kan, Hüseyin Sermet, Gülsin Onay gibi piyanistlerimizin, İsmail Aşan, Tunç Ünver gibi kemancılarımızın bitirdiği bu konservatuvarda devam edecek.
Bartu Özsoy'u yürekten kutluyorum. Fransız Kültür Merkezi şimdiden onun için “hârika çocuk” nidelendirmesini yapıyor. Umarım, ergenlik döneminde de bu tempoyu devam ettirerek bu nitelendirmeyi gerçekten hak eder.
***
Ertesi sabah, aklımın kaldığı Eskişehir'den bir haber var mı diye internette aradım. Sadece Ekşi Sözlük'te şu notu bulabildim:
“Bu gece Eskişehirlileri kendisine hayran bırakmış 10 yaşındaki büyük yetenek. Şiir gibi çaldı Mendelssohn'un keman konçertosunu. Yılmaz Büyükerşen dedesi de o çalan ellerini öpücüklere boğdu. Büyük bir yıldız olacak umarım.”
Balkonlarımıza bayrağı astığımız şu Cumhuriyet Bayramımızda, bir yığın toplumsal endişenin yanında, yüreğimize su serpen böyle mutluluklar da var işte...
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
28 Ekim 2017