Çok uzun bir süredir, Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin yerleşkesini ziyaret etmek istiyordum ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Özellikle İcra Sanatları Fakültesi'ndeki genç öğretici kadrosu davet edip duruyordu. Sonunda AMGSÜ'yü biraz da zorunluluktan ziyaret etme fırsatı buldum.
Rektör Prof. Erhan Özden, Göktan Ay'a üniversitenin armağanını sunarken
Özellikle, yıllardır iyiniyetli çalışmalarıyla dikkati çeken, geçmişteki alaturkacı-batıcı kavgasının yatışması ve tarafların birbirini anlaması için çaba gösteren, içinde bulunduğu akademi dünyasındaki haksızlık ve yanlışlıklara karşı görüşlerini açıklamaktan kaçınmayan MÜZDAK Başkanı, İTÜ-TMDK Dr. Öğretim Üyesi Göktan Ay'ın, düzenledikleri sempozyumun ilk oturumunda konuşmam için aylar öncesinden yaptığı daveti geri çevirmemiştim.
Sempozyumun davet sahipleri, MÜZDAK, AMGSÜ, Atatürk Kültür Merkezi'ydı. MÜZDAK'ın açık adı İstanbul Türk Müziği Dernek ve Vakıfları Dayanışma Konseyi... 30 yıldır İstanbul Türk Müziği Festivali adı altında etkinlik düzenliyorlar. 5 STK ile başlamışlar şimdi 15’in üzerinde katılımcısı var.
Peki Ankara'da işleri neydi sorusu aklınıza geliyorsa, bu kez 30. yıllarında “ev sahibi” olarak AMGSÜ'yu bulmuşlar ve ortak etkinlik önerileri kabul edilmişti. Konu, "Türk Müzik Kültüründe Kurumsallaşma ve İcra-Terminoloji-Metot-Sistem Sorunlarının Çözüm Yolları Uluslararası Sempozyumu" olarak bildirildiğinde gözüme bu uzun, eklentili konunun ilk bölümünü , yani kısaca “kurumsallaşma”yı kestirdim. Zaten davet de “Çok uzun yıllardır gözlüyorsunuz” denilerek yapılmıştı.
AMGSÜ Yerleşkesinde bir sokak
Sempozyuma ev sahipliği yapan AMGS’nin Or-An yolu yakınındaki yerleşkesi 2011 yılında İpek Üniversitesi adı altında açılmıştı. FETÖ’nün darbe girişimi sonrası, 23 Temmuz 2016’da Olağanüstü Hal (OHAL) Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'yle kapatılan bu üniversitenin devletçe el konulan yerleşkesi öylece kalmıştı. Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi içinde bir “Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi” kurulma kararı verilince bu yerleşke yeni üniversiteye tahsis edildi.
Meydan ve arkada Kültür Kongre Merkezi girişi
Kapıdan girer girmez karşıma “Tanburi Cemil Bey” sokak tabelası çıktı, sempozyumun yapılacağı Eğitim Fakültesi binasının bulunduğu sokakta ise “W. A. Mozart Sokağı” tabelası yer alıyordu. Binaların yapımında ise son 20 yılın modası eski teknolojiye Osmanlı-Selçuklu görünümü giydirmeler kullanılmamış, eski Roma, kıta Avrupası ve Anglo-Sakson tarzlarının karışımı binalar inşa edilmişti. Bir binaya bakıyorsunuz, sanki İngiltere, bol ateş tuğlası bir cephe yapılmış. Diğerine bakıyorsunuz sanki İskandinav ülkelerindesiniz. Ama henüz içi tamamlanmamış ana bina, yani kültür ve kongre merkezi aşağıdan bakınca Vatikan’ı çağrıştırıyor. Kütüphane binasının giriş bölümü de Roma çağrışımlı.
Açılışın izleyicilerinin bir bir bölümü
Sempozyumun yapılacağı yer Müzik ve Güzel Sanatlar Eğitim Fakültesi’ndeki anfi düzeninde bir sınıftı. Açılışta ilk konuşmayı yapan Göktan Ay, MÜZDAK ve İTMF’nin kısa bir tarihçesini anlattı. 37 yıl önceki ilk İstanbul Müzik Festivali’nde geleneksel müziğe iki etkinlikte yer verildiğini, buradan hareketle ayrı bir Türk Müziği Festivali başlatmaya giriştiklerini söyledi.
Açılış protokolü:Adem Uzun, Göktan Ay, Erhan Özden, Öme Ferük Belviranlı, Ahmet Fevzi
Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Ömer Faruk Belviranlı, sanatın önemini ve yaygınlaşması için gösterdikleri çabaları vurguladı. Atatürk Kültür Merkezi adına Başkan Yardımcısı Doç. Adem Uzun, tümüyle kendi kurumunu tanıtan görselli bir sunuş yaptı. Rektör Prof. Dr. Erhan Özden böylesi bir bilimsel etkinliğe ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduğunu belirterek, sempozyum sürecinin verimli geçmesini diledi. Karşılıklı armağanlar, teşekkür belgeleri sunuldu, böylece protokol açılışı sona ermiş oldu.
Merdiven - amfi ile inilen etkinlik alanı
Sıra konsere geldiğinde, binanın ortasındaki atriumun en alt katında konser verilebilecek bir düzenleme bulunduğunu gördük. Merdivenler, dinleyicilerin oturabileceği biçimde tasarımlanmıştı. Küçük bir de sahne vardı. Sahnede de üniversitenin öğrencilerinden klasik bir geleneksel müzik topluluğu yer alıyordu:
Seyfullah Özbayrak (Ney), Mehmet Bahaddin Acar (Klasik Kemençe), Tuana Korkmaz (Kanun) Alişan Budak (Ud) ve Yasin Yavuzcan (Bas Gitar). Vokal olarak ise Damla Gül Öztarak yer alıyordu ve eski şarkıları gayet usulünde söyledi. Topluluk doğal akustik içinde güzel tınladı. Tek yadırgadığım, bu topluluk içinde bas gitarın yer almasıydı. Madem geleneksel bir topluluk, elektrikli bas gitar yerine, özgün tınıyı elde etmek için kudüm veya bendir kullanılamaz mıydı?
Ayrıca pekala, İcra Sanatları Fakültesi öğrenci ve öğretmenlerinden bir oda müziği topluluğu da bu konserde yer alabilir, Türk bestecilerinin oda müziği yapıtlarından birini veya bir bölümü seslendirebilirlerdi. Böylece teksesli-çoksesli birlikteliği sergilenebilirdi.
Dinletinin ardından küratörlüğünü Prof. Dr. Ahmet Feyzi’nin yaptığı “Cumhuriyetin Marşları” konulu fotoblok sergiyi gezdik. Sergide, Cumhuriyet öncesi Osmanlı marşlarının notaları, kapakları da hayli yer tutuyordu.
Birinci oturum başlayıncaya kadar biraz sohbet ettik. Oturuma katılması beklenen TRT THM Yayınları Müdürü Hasan Özer gelmemişti, bazı kurumsal nedenlerle gelemediği söylendi. Belki de kendisine izin verilmemişti. Açılışa da YÖK Başkanı ne gelmiş, ne de temsilci göndermişti. Konuşmaları dinleyince, doğal karşıladım, bağlı olduğu yerlere hesap vermek durumunda olan kişinin, cevap bulmakta güçlük çekeceği sorularla karşılaşabileceği, başında bulunduğu kurumun suçlanacağı bir yere gelmemesi günümüzde normal bir davranış!
Kolaylaştırıcılığını Prof. Dr. Ahmet Feyzi’nin yaptığı oturumda ilk sözün verildiği KTB-GSGM Ömer Faruk Belviranlı genişce biçimde yansı destekli olarak başında bulunduğu kurumun yapısını, bağlı bulunan toplulukları anlattı. 100. Yıl nedeniyle sipariş verdikleri çoksesli yapıtların seslendirildiklerini belirtirken, bestecisi AMGSÜ öğretim üyesi olan Erberk Eryılmaz’ın Aşık Veysel’ini örnek verdi.
İkinci sözü alan AMGSÜ rektör yardımcısı Prof. Dr. Barış Demirci’nin sunumu , gayet gerçekçi ve tutarlıydı. Günümüzde müzik alanında her kademedeki öğretmenlik konusundaki saptamaları yerli yerindeydi ve konunun bütünüyle yeniden değerlendirilip düzenlenmesi gerektiğini ortaya koydu.
Bu arada, tüm sempozyumlarda gördüğümüz gibi soru sormak için söz alarak “hariçten bildiri sunma” girişiminde bulunan izleyicilere de tanıklık ettik.
Ardından Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi, viyolonsel sanatçısı, Doç. Sinan Dizmen, ülkemizdeki konservatuvarların tarihçesini geniş bir biçimde hazırladığı metinden yansı desteğiyle sundu, YÖK’ün bazı yanlış uygulamaları görmezlikten geldiğine değindi ama örneklemeleri yapamadan süresi bitti.
Acaba gerek eğitimde, gerekse devlet müzik kurumlarındaki durumu tek kelimeyle tanımlamak gerekse ne denilebilirdi. Ben bunu “kaos” olarak tanımladım, örnekler verdim ve günümüzdeki esas gereksinimin, hem her kademedeki müzik öğretmenliği eğitimi alanında, hem de devlet sanat kurumlarının, birbirleriyle ilişkilileri ve, uygulama alan ve kentleri dikkate alınarak, siyaset üstü bir anlayışla yeniden ele alınması gereğini vurguladım.
Ne yazık ki, zamanım elvermediği için 1-3 Aralık günleri arasındaki sempozyumun diğer oturumlarını izleme olanağı bulamadım. Zaten konuların büyük kısmı da Türk makamsal ve halk müziğiyle ilgili, benim pek de anlamadığım çok teknik ayrıntılarla ilgiliydi. Sempozyumun uluslararası nitelendirmesi de, bazıları AMGSÜ’nde yüksek lisans, doktora öğrencisi olarak bulunan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nden gelen temsilcilerden kaynaklanıyordu.
Binadan ayrılmak için yoluma bakınırken Mihri Müşfik Sanat Galerisi’nde Güzel Sanatlar öğrencilerinin sergilenmekte olan tablo ve heykellerine de kısaca göz atma fırsatı buldum.
Sempozyum sayesinde hayli gecikmiş ve yüzeysel olarak görebildiğim AMGSÜ’ne ayrıntılı bir ziyaretle Rektör Beyin israrlı davetine karşılık vermiş olacağım. Özellikle İcra Sanatları Fakültesi’ndeki müzisyen öğretmenlere verilmiş sözümü tutacağım.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
4 Aralık 2023, Ankara