Askerlikle ilgili bir sözdür, “Emir demiri keser!”
Ama artık “emir” sadece “demir”i değil, “müziği” de kesecek gibi!
Orkestralarda, Cumhurbaşkanlığı Kararı ve uzantısı diğer mevzuata göre 4/B ile sözleşmeli çalıştırılacak müzisyenlerin imzalayacağı sözleşmeler Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nce ilgili müdürlüklere gönderildi. Bakın sözleşmenin birinci maddesi ne diyor:
“Madde-1: İlgili (yani müzisyen), Kurumca gösterilecek görev yerlerinde, mevzuat ve verilecek emirler çerçevesinde, göreviyle ilgili kendisine verilen tüm işleri yapmayı taahhüt eder.”
Sözleşmede bir müzisyen için getirilen “yasaklar” ve “zorunluluklar” da da vurgulanıyor:
“İlgili siyasi partiye üye olamaz, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamaz; görevlerini yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayrım yapamaz; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamaz ve bu eylemlere katılamaz.
İlgili her durumda Devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına aykırı olan, Devletin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan, Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamaz. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya teşekküle veya derneğe katılamaz, bunlara yardımcı olamaz.”
Burada en çok takılınması gerekli sözcük “zümre”, çünkü “topluluk, takım, grup, camia” anlamlarına geliyor. Yani bir müzisyenin, içinde bulunduğu müzik camiasının yararını gözeten bir davranışta bulunması bile yasaklanıyor bu sözleşmeyle! Zamanında pek çok “sıkıyönetim” dönemleri yaşadık. Sözleşmenin 6 maddesi sanki bir Sıkıyönetim bildirgesi!
Bir de ilginç olan “İlgili, görevi sırasında edindiği gizli bilgileri, görevinden ayrılsa bile kurumun izni olmadan açıklayamaz” hükmü var. Acaba bir orkestrada ne gibi “gizli bilgiler” olabilir? Bunu sözleşmeyi kaleme alana sormalı!
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un “hakları güvence altına alınmıştır” açıklaması ile başlangıçta sevinç yaşayanlar, şimdi şu madde ile geleceğe nasıl bakacaklar acaba?
“ Bu sözleşme, sonraki yıllarda personeli aynı şekilde yeniden çalıştırma zorunluluğu doğurmaz.”
Neydi bu “yeni sistem”deki amaç? Öncelikle yıllardır kadrolular yetmediği için, aylık sözleşmelerle çalıştırılan sanatçıların özlük haklarını iyileştirmek, onları güvence altına almak ve ücretlerinde iyileştirme sağlamak değil miydi?
Ortaya çıkmakta olan sonuçta ise, sanatçı eğer “sarı zarf”ı almadıysa, sadece ücretinde iyileştirmeden ve sigortasının yılda 11 ay 29 gün ödenmesinden ibaret kalıyor. Niye 12 ay değil de, 11 ay 29 gün? Hukuki sorun çıkmasın, kadroya alma zorunluluğu doğmasın diye.
Şimdi orkestrada “göreviyle igili gösterilen her işi yapmak” üzere 4/B sözleşme imzalayan her müzisyen, yıl sonunu yüreği ağzında bekleyecek. Çünkü getirilen “yeni sistem” ile, sözleşmenin yenilenmesi “yeni emir”lere bağlı.
Peki, orkestraların eleman sorunu sayısal olarak çözülebildi mi? Hayır!
Çalacakları eserlere göre, ihtiyaç duyulan haftalarda bulundukları kentteki konservatuvardan ya da varsa operadan takviye alabilecekler mi? Hayır. Çünkü “harcırah uygulaması” ancak şehir dışından devlette çalışan bir başka sigortalı kişi getirtilirse yapılabiliyor!
Harcırah ne kadardır? Günlük 86 lira. Yani provalar ve konser için 5 gün hesabıyla 430 lira. Bunun içinde yemen, içmen, otelin dahil! Günümüz şartlarında bir gün bile zor yeter bu harcırah!
İşte getirilen “yeni sistem” böyle bir “ince düşünce”nin ürünü. Burnunun dibindeki konservatuvardan iyi bir öğretmen veya yetkin bir lisans öğrencisine çaldıramazsın, başka kentten getirtmek isteyeceğin müzisyene teklif edeceğin ücret de budur!
De ki, hatır için geldi çaldı, para da ödemedin, bu kez İş Yasası'na göre “kaçak, sigortasız işçi çalıştırma” suçu işlemiş oluyorsun!
Şimdi orkestra yönetimleri, dayatılan bu çıkmazdan nasıl kurtulunulacağını düşünüyorlar.
Geçtiğimiz iki haftada bazı orkestralar, konserlerini “emirlere uyarak” yapabilmek için programlarını değiştirdiler! Yıllık programdaki Schumann yerine Mozart, Çaykovski yerine Haydn eseri çaldılar, değiştiremedikleri eseri eksik yaylılarla icra etmek zorunda kaldılar.
Sonunda emir müziği de kesti! Yıllık programlar alt üst olmaya başladı. Bundan sonra orkestralar programları sadece eldeki mevcut çalgıcı sayısının çalabileceği eserlerle yapmaya çalışırlarsa kimse şaşırmaya..
Hani GSGM tweet atmıştı ya, “Mutlu sanatçı, kaliteli sanat!”
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
20 Ocak 2020, Ankara