Bir öğrencilik hayâlinin yetişkinlikte gerçekleştirilmesi, hayâlin köklerinin ne denli derinlerde olduğunu ve kişinin kararlılığını gösterir. Güzel bir müzikal örneği bize Hollanda’da yerleşik, Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu klarnetcimiz Emirhan Tuğa (d. 1970) yaşattı. Öykü ilginç, Emirhan Tuğa Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Ekrem Öztan’ın klarnet sınıfında henüz 15 yaşında, enstrümanından ve ilerleyişinden son derece memnunken, birden aklına “Acaba obuaya mı geçsem?” diye bir fikir düşüyor. Nedeni, barok dönemi klasik döneme bağlamış bir besteci olarak kendisine yakıştırılan “çoksesli klasik müziğin babası” unvanını sonuna kadar hak eden Johann Sebastian Bach (1685-1750).
Dönemin en gözde çalgıları keman, klavsen ve blok (tahta) flüt idi. Çembalo sürekli bas görevinde öne çıkarken, keman ve blok flüt de ezgiselliğin cıvıltılı renklerini solo olarak dinleyiciye taşıyordu. Bach’ın yapıtlarında kullandığı çalgılardan biri de obua idi. Peki ya klarnet? Bazı diğer çalgılar gibi klarnet de Barok dönemde henüz geliştirilmemişti ve bu nedenle de Bach’ın ilgi alanı içine girmiyordu, klarnet için yazdığı özgün bir yapıtı yoktu. Emirhan ise özellikle Bach yapıtları seslendirmek istiyordu. Obuaya geçme konusunda aklına düşen fikre uymayıp klarnette devam etti, bu enstrümanın önemli icracılarından biri oldu ama Bach sevdasından da hiç vazgeçmedi.
Çoksesli müziğe önem veren ülkelerin tümünde, özellikle oda müziği toplulukları ile oda orkestralarının konser programlarından Bach’ın yapıtları pek eksik olmaz. Bach’tan ilham alan, onun yaratılarını, değişik müzik türleri ve topluluklar için uyarlayanlar çoktur. Caz triolarının seslendirdiği düzenlemeler, orga tını yakınlığı nedeniyle akordeona uyarlayanlar, ünlü viyolonsel süitlerini kontrbasla çalanlar vardır. Bu çalışmaların tümü de dinleyiciden ilgi görür.
Emirhan Tuğa da, neredeyse on yıl klarnetiyle Bach’a nasıl bir saygı duruşunda bulunabileceğini düşündü, yapıtları üzerinde çalıştı. Klarnet, viyolonsel ve piyano üçlüsü ile seslendirme yapmaya karar kıldı. Seçtiği yapıtların düzenleme ve transkripsiyonlarını yaptı. Bunlara, Bach’a saygı niteliği taşıyan Poulenc, Kovacs, Lobos’tan birer parça ekledi.
Grubunu da çok uluslu bir anlayışla kurdu. Fin piyanist Ere Liveonen ile Yunan çellist Antonis Pratsinakis’le üçlüsünü oluşturdu. Yunan çellist. Pratsinakis bu dizi konser projesi için bir de beste yapmıştı solo çello için.
İşte, 11 Şubat 2025 akşamı CSO Ada Mavi Salon’da Emirhan ve iki arkadaşını bu özel programla dinledik. Mavi Salon’un üç-beş koltuk hariç tümüyle dolu olması, dinleyicinin ön ilgisini göstermesi bakımından memnuniyet vericiydi. 40’ar dakikalık iki yarıdan oluşan konserin dinleyiciyi tatmin ettiğini, arada bırakıp çıkan dinleyici olmamasından anladık.
Bach’ın Trio Sonatlarından 1 No’lusuyla başlayıp, 2’Nolusuyla biten konserde, Trio Emerant üyeleri birer solo ve düo yapıt da çaldılar. İzlediğimiz, dinleyici ilgisinin Bach’ın bilinip tanınan bazı ezgilerinin yer aldığı yapıtlara Emirhan’ın yaptığı düzenlemelerin daha çok ilgi gördüğü ve alkış aldığı yönündeydi.
Kişisel olarak, tüm düzenlemeleri ilginç bulmama karşın en çok, Bach'ın en olgun ve bilinen dinsel müziklerinden Bwv 140 eser sayılı kilise kantatında yer alan "Wachet auf, ruft uns die Stimme" ilahisinin düzenlemesini beğendim. Bach bu kantatı, Leipzig’de 1731’de besteledi. İncil’de yer alan “akılsız nedimelerle bilge nedimeleri” anlatan öykü üzerine yaptığı beste ile Bach, Hristiyan mistisizminin müzikteki güzel bir örneğini vermişti. Kantat, Philipp Nicolai'nin üç kıtalık "Wachet auf, ruft uns die Stimme" (1599) ilahisinin metnine dayanıyordu ve Bach yapıtı üç vokal solisti ve Barok çalgı topluluğu için hazırlamıştı. Yapıttaki ezgisel ögeleri dikkatle incelediği anlaşılan Emirhan Tuğa, ünlü Zion Hört korali başta olmak üzere, dinleyenin bu Kantat’ı gözlerini kapayıp hayal edebileceği bir oda müziği yapıtına dönüştürme başarısını göstermiş.
Büyük alkış alan Trio Emerant, dinleyiciyi bis olarak Bach’ın en bilinen ve sevilen “Air”inin düzenlemesiyle ödüllendirdi . Başta Emirhan Tuğa olmak üzere Trio Emerant’ı bu konser programı ve iyi tınlayan icraları nedeniyle kutluyorum.
Bu konseri İstanbul ve İzmir Bachseverleri de dinleme olanağına sahip. Trio Emerant, 15 Şubat'ta İstanbul AKM'de sabah 10.00'da ve 20.00’de Anadolu yakasından Yeldeğirmeni Sanat'ta, 17 Şubat'ta İzmir AASSM'de bu programı seslendirecek.
19. ve 20. yüzyılda yaşayan birçok besteci J. S. Bach’ın müziğinden ilham aldı. Özellikle ‘Füg Sanatı’adlı bestesindeki simgesel ve matematiksel anlatım tarzı 20. yüzyıl başındaki bestecilerinden E. Satie, M. Reger, F. Busoni ve A. Schönberg’i etkiledi. Aynı zamanda dönemin ressamları G. Braque , W. Kandinsky, M. Mahir ve P. Klee gibi birçok sanatçı Bach’ın yapıtlarından esinlendi. Emirhan Tuğa da bir düzenlemeci-icracı olaraki bu program ve 21 Şubat’ta Türkiye’de de satışa çıkması ve Spotify’de yeralması beklenen “Bach on the Clarinet” başlıklı CD ile 21. Yüzyıl listesine kendini de eklemiş oldu.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
12 Şubat 2025, Ankara