Yapıcı, katkıcı, üretici insanların değerini sağlıklarında bilebilmeyi acaba öğrenebilecek miyiz?
Bu soruyu kimbilir kaçıncı kez soruyorum! Bu kez kısaca EOF diye adlandırdığımız Ertuğrul Oğuz Fırat'ı yitirmemiz üzerine yineliyorum.
Cumhuriyetimizle yaşıttı. Ertuğrul Oğuz Fırat'ı kısaca “öncü ve ilerici” olarak nitelendirmek mümkündür. O “gerçek” bir yargıçtı ama edebiyat ve resim alanında da ürünler vermiş, kendine özgü bir dil geliştirerek “özün de özü” Türkçe sözcüklere yönelmişti. Örneğin çoksesli müziği “küğ”, besteyi “bağda”, besteciyi “bağdar”, çalgıcıyı “çalgıçalar”, CD'yi “yoğunyuvar” olarak anar ve yazardı.
Müzik ise Malatya'da oturdukları evde bulunan bir “harmonium” ve radyoda Cevad Memduh Altar'ın “İzahlı Müzik” programları sayesinde kanına işlemişti. İşte “radyo” ve “radyoculuk”un önemi...
SCAMV, Ertuğrul Oğuz Fırat'ı ölümünden bir yıl önce ödüllendiren tek kurum oldu. EOF'u, “çağdaş çoksesli müzik alanındaki yapıtlarının yanısıra, aynı ilerici çizgiyi yazı diline ve tuvale yansıtmış şiir, öykü, denemeler ve incelemeleri ve dört kitabı yayınlanmış bir yazar, Avrupa’da ve Türkiye’de sergiler açmış bir ressam, çok yönlü ve bir çok alanda üretken, yargıçlıktan emekliye ayrılmış bir hukukçudur” diye nitelendirdi. Bence bu nitelendirmenin özeti, Avrupa ölçütlerinde kısaca “sanatçı”dır. Avrupa ölçütleri dememin sebebi, bizde “eğlendirici”lere de sanatçı denilmesi.
EOF'un en büyük katkısı, “ 1980 yılından itibaren evinde düzenlediği çağdaş müzik dinlenip üzerinde tartışılan toplantılarda, birikimleri ile geniş müzik dağarını hiç karşılık beklemeden müziksever ve müzik öğrencilerine aktarması”dır. Fırat'ın bu “Cumartesi toplantıları”na, İlhan Baran'ın özendirmesiyle Fazıl Say ve Muhittin Dürrüoğlu da katılmıştı. Katılımcılar arasında, günümüz bestecileri Fazlı Orhun Orhon, Onur Özmen, Yiğit Kolat gibi isimler ve daha niceleri de bulunuyordu. EOF'un piyano yapıtlarını İdil Biret ve Fazıl Say da zaman zaman seslendiriyorlardı. Hâttâ İdil Biret bu yapıtları kayda aldı ve CD haline getirdi. Bu CD'yi de gene EOF öğrencilerinden Kerim Selçuk, ortağı olduğu A.K. Müzik labeli altında ve kapağında EOF'un bir tablosuyla yayımladı.
Son yıllarda Ankara Devlet Konservatuarı'nın (HÜ) bazı öğretim görevlileri ve çalışanları EOF'un eserlerini değişik vesilelerle seslendirdiler, hâttâ EOF'un adını taşıyan bir de koro kuruldu.
EOF ileriye dönük vizyonu olan bir insandı. Sağlığında bir kısım öğrencisiyle kurduğu derneğin vakıflaşması çalışması umarım sonuçlanmıştır. Kalıtının, yeni seslendirmelerle, kayıtlarla değerlendirilmesi için bu oluşum çalışmalarını sürdürecektir.
Ne yazık ki Ankara dışında olduğum için Cumartesi günü cenaze törenine katılamayacağım. Merakım, cenazeye sağlığında EOF'u “çağdaş müzik düşmanlığı” ile üzen kurum ve kişilerden kimsenin gelip gelmeyeceği. Ama kendilerini cenazeye gelerek değil, bir kez bile olsa EOF eseri seslendirip kayıt altına alarak affettirebilirler...