Bir konsere “Sevgililer Günü” başlığı koymuşsanız, konserin programıyla bunu dinleyiciye hissettirmelisiniz. Bilkent Senfoni Orkestrası'nın “Sevgililer Günü” konseri bu anlamda “öz-biçim ilişkisi”ni yeterince gözetmiyordu. Seçilen opera aryaları da konuyla ancak sessiz ve derinden ilişkilendirilebilecek türdendi.
14 Şubat 2015 gecesi BSO'yu genç bir şef, James Feddeck yönetiyordu, solist olarak da gene genç bir soprano Anna Gillingham vardı. Sadece bizde değil, Batı'da da müzisyenlerin “belirsizliklerle dolu” biyografiler kullanmalarından şikayetçiyim. Örneğin bu konserde yer alan iki gencin de doğum tarihleri ve yeri konusunda bir bilgi edinemedim, üstelik internetteki kendi öz sitelerine de, wikipedi gibi yerlere de koymamış, belli ki koydurmamışlar! Hâttâ James Feddeck'in milliyeti konusunda bile bilgi yok. İsminden hareketle Amerikalı da olabilir, İngiliz, İskoç ya da İrlandalı da... Ama kariyerinin büyük bölümünü “Kuzey Amerika”da geçirdiğini anlıyoruz. Sopranonun ise “İngiliz” olduğu yazılıyor.
Bu niye önemli? Çünkü görünüşe aldanmayıp, müzisyenlerin gerçek yaşlarını bildiğimizde onların etkinliğini yaş ve deneyimlerine göre değerlendirebilmemiz kolaylaşıyor. Neyse ki, 30 civarı görünen şef Feddeck'in biyografisini okuduğumuzda pek çok şeflik yarışmasında derece aldığını öğrendik. Türkiye'de ilk kez orkestra yöneten Feddeck'in konserin girişindeki Wagner'in Tristian ve Isolde operasından “Prelude ve Liebestod” seslendirmesinde, üflemeli sololar BSO'da genellikle olduğu gibi gayet temiz olmakla birlikte, seslendirme yer yer biraz dağınık oldu.
Anna Gillingham'ın programı Mozart Figaro'nun Düğünü'nden “Porgi Amor”, Gounod'nun Faust operasından “Ah! Je ris de mevoir si belle”, Dvorak Rusalka'dan “Ay Şarkısı”, Puccini Gianni Schichi'den “O mio babbino caro” dan oluşuyordu.
Özgeçmişinden daha çok bir “resital sopranosu” olduğu sonucuna vardığımız Anna Gillingham'ı biraz “ham” bulduk. Yer yer sesinde güzel renkler sergileyen sopranonun, peslerde hiç duyulamaması, tizlerde de zaman zaman ton tutturamaması, dinleyici tarafından yürekten alkışlanmasını engellemedi.
Bilkent'in sürekli dinleyicisi en azından şu karşılaştırmayı yapmıştır mutlaka. Nerede geçen sezon Klara Ek'ten dinlediğimiz Ay Şarkısı, nerede Anna Gillingham'ın seslendirmesi? İkisi de İngiliz, aynı menecerlik firmasına bağlılar ama aralarında dağlar kadar fark var.
Konserin ikinci yarısında da Schumann'ın “İlkbahar” lakaplı yaşam sevincini yansıtan Si bemol majör 1. Senfonisini dinledik. Seslendirme başarılıydı. Özellikle üflemeli çalgılar şefin de beğenisini kazandı. Şefin, orkestrayı içtenlikle kutlamasından beğendiği ve hâttâ gene gelmeyi arzuladığı sonucunu çıkarttık.
Fotoğraflar: Aydın Ramazanoğlu