Teşbihte hata olmaz! Joseph Haydn'ın (1732-1809) Avusturya'da yaklaşık 30 yıl başmüzisyenlik yaptığı Esterhazy Sarayı'nda besteleyip seslendirttiği senfonilerden 22.cisi, Orkestra Akademik Başkent tarafından üniversitenin çokamaçlı konferans salonunda çalınınca, âdeta Esterhazy Malikhanesi Bağlıca Yerleşkesi'ne yarım saatliğine taşınıvermiş oldu.
Orkestra Akademik Başkent, 7 Şubat 2020 akşamı, Denizbank Konserleri çerçevesinde barok dönemden klasik döneme uzanan bir programla dinleyici karşısına çıktı. Genel Müzik Direktörü Orhun Orhon, orkestrasına bazı eserleri özellikle yazıldığı dönemin koşullarında seslendirtmek için uğraşıyor. Bu uğraş çerçevesinde orkestranın kemancılarından Damla Bozkurt ile Ümit Önder, Johan Sebastian Bach (1685 - 1750) ve Antonin Vivaldi'nin (1678 – 1741) İki keman İçin Konçerto'larını özgün biçimleriyle küçük toplulukla şefsiz olarak seslendirdiler. Dinleyici, her bölüm arasında alkışlayarak eserlerin bütünlüğünü zedeledi. Bir Türkiye klasiği!
Solistler ve orkestra elemanları ayakta çaldılar, iyi hazırlanmışlardı, özellikle Vivaldi seslendirmesi gayet bütüncül oldu.
İkinci yarı için sahnenin hazırlanmasına bizzat Genel Müzik Yönetmeni Orhun Orhun nezaret etti, oturma düzenini kontrol ettikten sonra, rahlelere yerleştirilen notaları da tekrar gözden geçirdi.
Haydn'ın “Filozof” kod adlı 22. Senfonisi için bu kez tüm orkestra üflemelilerle takviyeli olarak sahnedeydi. İki kornoda opera orkestrasının grup şefi Cem Akçora ile Barış Bayer, fagot ile iki koranglede Hacettepe Ankara Devlet Konservatuvarından Melisa Büyükyörük, Ogün Koyunoğlu ve Gülcesu Sönmez yer alıyordu. Haydn'ın senfonilerinin çoğunda obua kullanmışken, bu eserde daha pes olan korangleye ve iki kornoya yer vermesi ilginçti. Esere teklik ve özgünlük kazandırıyordu.
Orkestrayı hazırlayıp yöneten, CSO yardımcı şefi Cemi'i Can Deliorman'dı. Esere başlamadan önce, besteci ve yöneteceği senfoni hakkında bilgi verdi, iyi de yaptı. Çünkü Orkestra Akademik Başkent'in 4 sayfadan oluşan el programları, kuruluşundan bu yana hep eksiktir! Bir sayfa kapaktır, iki sayfa şef ve solistlere ayrılır, arka sayfada ise orkestranın hikâyesi ile o konserde çalacak üyelerinin listesi yer alır. Eserlerle ilgili bilgi verilmediği gibi, kapakta eser adlarının altında bölümleri de çoğu kez yer almaz! Orkestranın yönetsel olarak bağlı bulunduğu Başkent Üniversitesi Konservatuvarı Müdürü Prof. Ertuğrul Bayraktarkatal'a bu eleştiriyi her iletişimde, “Hazırlayacak elemanımız yok” yanıtını aldığımı hatırlıyorum.
Deliorman'ın müziği başlatmasıyla birlikte, yanımda ayakta duran beyaz gömlekli bir fotoğrafçı profesyonel makinasını kullanmaya başladı. Kulağımın dibinde şak-şak-şak... Müziği mi dinleyeceğiz, makinanın sesini mi? Ben de fotoğraf çekiyorum ama dijital makinayla, ayarı sessizde, çıtı çıkmıyor! Fotoğrafçı kendisini uyarınca bir de bana kızmasın mı, hem de yüksek sesle “Bu perdeli makine, yapacak bir şey yok” dedi ve devam etti: Şakada, şukuda, şak-şak...
Neyse ki belki hemen yanında çekim yapan Kanal B kamerasını kullanan kameramanın da ikazıyla, çıkardığı gürültüyü yeterli bulup gitti! Böylece, Haydn'ın gene istisnai biçimde, hızlı değil de ağır tempodaki bölümle başlayan senfonisinin kalan kısmını kurtarmış olduk! Ama dinleyicinin bölüm arası alkışları gene devam etti. Keşke şef Deliorman açıklamalarının sonunda, “Alkışlamak için lutfen eserin tamamlanmasını bekleyin, bölüm aralarında alkışlamayın” deseydi diye geçirdim içimden.
Şef Deliorman, bestecinin “Filozofun kendisini dans ederken tahayyül ettiği” biçiminde yorumladığı menuet bölümünü biraz daha ağır çaldıracağını belirtmişti. Çok değil ama birkaç metronom ağırlaştırılmış haliyle, güzel bir menuet çıktı. Orkestra çok istekli, iştahlıydı, benim fark edebildiğim iki küçük “nazar boncuğu” dışında güzel bir seslendirme oldu. Deliorman da memnundu, “Haydn'ı bu kadar güzel seslendirecek az orkestra vardır” diyordu.
Haydn'ın toplamı 104'ü bulan senfonileri, her biri ayrı bir pırlantadır. Saray yaşamında bestelediklerini, çalınacağı sırada elindeki müzisyenlerin sayısı ve yeteneklerini dikkate alarak yazmıştır. Yorulan müzisyenlerin ailelerini görmek için bir kış iznine gereksinim duyduğunu asil patronlarına îma etmek için, partisini çalan müzisyenin önündeki mumu üfleyip kalktığı “Veda Senfonisi”, yemekten sonra ağırlık çöküp uyuyanları, ağır bölümün tam ortasında timpani ve zilli çalgıları kullanarak uyandırdığı “Sürpriz Senfoni” ve daha niceleri onun dehâsının örneklerindendir.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
7 Şubat 2020, Ankara