Siyasal, toplumsal, ideolojik olaylar sanatı nasıl etkiler?
2.Bilkent Keman Günleri'nin açılışından sonra 1 Şubat gecesi ilk gala konseri dinlerken, bu sorunun yanıtlarının bir bölümünün sahne üzerinde olduğunu düşündüm. Ayrıntıya girmeyi sona bırakarak önce konsere bir göz atalım.
Öğrenimini Moskova Çaykovski Konservatuvarı'nda sürdürmekte olan Birol Aydın, Çaykovski'den bir ezgi ile Kreisler'den “Tambourine chinois” seslendirdi. Birol Aydın, ağabeyi Anadolu Üniversitesi Konservatuvarı hocalarından Şenol Aydın'ın izinden gidiyor.
Mersin'den Sofiko Çumburidze, ablası Veriko'nun izinden gidiyor, Saint-Saens'ın “Havanaise”ini müthiş enerjik biçimde çaldı. Keman öğretmeni Lili Çumburidze ile eşi obua sanatçısı Davit Çumburidze, kendi çocuklarının yanında pek çok yetenekli çocuğu Mersin Üniversitesi'ndeki çalışmalarıyla müzik dünyasına kazandırmış bir aile.
Eskişehir'den Berk Başaran'ın Ysaye'nin 4. Sonat'ında geçen yıldan bu yana daha da geliştiğini gözledim, zor sonatı duygusal bağlamda da içselleştirdiğini gösterdi.
Küçüklüğünden bu yana olumlu gelişimi ve başarılarını izlediğim, Adana'da Dania Kaynova'nın mayaladığı, şimdi Viyana'da Dora Schwartzenberg'le çalışan Doğa Altınok, Ernst'in “Othella Fantasie”sinde kendi çıtasını giderek yükseğe taşıdığını sergiledi.
Doğa ile...
Van'da araştırma görevlisi, halen Ankara'da sanatta yeterlilik çalışmasını da sürdüren Arda Karakaya Wieniawski'den La Majör “Polonaise”i notadan seslendirdi.
Gene Adana'dan Daina Kaynova'nın başlattıklarından Kaan Alıcıoğlu, bir süredir pek ortalıkta görünmüyordu. Kreisler'dan “Recitative ve Rondo” seslendirdi. Bir ara Ankara'ya geldiğini, ailevi nedenlerle Adana'ya döndüğünü ve şimdilerde orada Toğrul Ganiyev'le çalışmalarını sürdürdüğünü öğrendim.
Sırada Hacettepe'den Egemen Uysal vardı, Mozart'ın Do majör “Rondo”sunda, okulundan İlter Vurucu'nun piyano eşliğinde temiz ve eserin ruhuna uygun bir icra getirdi. Son iki yıldır, Hacettepe ADK'da öğreten iyi kemancı ve pedagog İldiko Moog ile çalışmış. Ama konservatuvar, tıpkı yıllar önce büyük virtüoz ve pedagog Victor Pikaizen'e yaptığı gibi İldiko Moog'u da “kaçırma başarısını” gösterince, şimdilik hocasız kalmış! Moog şimdi İzmir'de Dokuz Eylül'ün hocası... Egemen de elbet varolanlardan biriyle devam edecektir.
Ezgi Su Apaydın Adana'da, Çukurova Üniversitesi'nde Dania Kaynova'nın sağlam temel verdiği çocuklardan biriydi. Üniversiteler ve konservatuvarlardaki malûm karışıklıklarla Kaynova ayrılınca, tıpkı Deniz Şensoy gibi Ankara Bilkent'e gelip Muhammedjan Turdiyev'in sınıfına alındı. Szymanovski'nin “Notturno ve Tarantella”sını uluslararası deneyimli eşlikçi Marina Kapitanova'yla, teknik ve müzikalite bakımından hayranlık verici güzellikte çaldı.
Bilkent Lisesi sonrası lisans eğitimini Avusturya Mozarteum'da sürdüren Muhammedjan Sharipov, Ravel'in “Tzigane”sini son derece sağlam biçimde yorumlayarak geceye noktayı koydu.
Konserde diğer eşlikleri Başar Can Kıvrak ile Rüstem Rahmedov yaptılar. Başar Can'ın Moskova Çaykovski Konservatuvarı mezunu çok iyi bir piyanist olduğunu biliyoruz. Rüstem Rahmedov ile ise yeni tanışıyoruz. Bilkent MSSF'ne öğretim yılı sonuna kadar takviye eşlikçi olarak, Asya Türk coğrafyasından gelen, orkestrada da piyano partilerini başarıyla çalan bu piyanistin duyarlı bir tuşesi, solisti iyi kollayan bir kulağı var. Ama piyano başında alışılmışın çok ötesinde mimik ve tiyatro yapıyor!
Şimdi gelelim girişteki sorunun yanıtına: Konuma, duruma göre bazen olumsuz, bazen olumlu etkiler. Şu konserde dinlediğimiz gençlerin nasıl yetiştiği ve eğitimlerini nasıl sürdürdükleri bile, bu sorunun yanıtı için bir örnek. Sovyetler Birliği dağılmasaydı, Asya Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını ilân etmeselerdi, bu dağılma ve ekonomik sıkıntı sırasında, oralardan yetkin müzisyen ve hocalar Türkiye'ye gelip çeşitli okullarda görev almasalardı,
Prof. İhsan Doğramacı Bilkent MSSF'nde Birleşmiş Milletler gibi bir eğitim kadrosu oluşturup, düzeyli bir orkestranın da önünü açmasaydı, Cihat Aşkın gibi sivil alanda müzikal önderlik yapan bir virtüoz, CAKA oluşumunu Anadolu'ya yayma çabası göstermeseydi, biz bu denli yetenekli, çalışkan genç kemancıları birarada biraz zor görürdük!