Başlığa bakıp meraklandığınızı görür gibi oluyorum. Ama bu “Çimdik” zannettiğiniz gibi değil, kimse kimsenin canını yakmadı! Hacettepe Gençlik Senfoni Orkestrası, 24 Kasım Öğretmenler Günü konserini, şef Burak Tüzün yönetiminde, Levent Kuterdem'in yedi bölümlük orkestra süitinin dördüncü bölümü olan “Çimdik”in ilk seslendirmesini yaparak başlattı.
Lise çağlarından bu yana beste yapan ve halen Ankara Devlet Konservatuvarı'nın Kompozisyon Sanat Dalı Başkanı olan Levent Kuterdem'in çıkış noktası, Eskişehir'e eğitimci ve belediyeci olarak çok şey kazandıran Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in, “Zamanı Durduran Saat” adlı kitaptaki otobiyografisine dayanıyor. Besteci şöyle diyor:
“Yaşam öyküsünde, Büyükerşen’in, hayatının her noktasında hem sanatla hem de bilimle iç içe olduğu ve bu iki kavramı eşitleyerek adım attığı ve hayata yerleştirdiği de görülmektedir.
Kitabın yansıması olan parçalar sırasıyla 8 Kasım 1937, Menekşe Gözlü, Musaffa Öğretmen, Gıdıklama-Çimdik, Çaresizlik (Güzel Sanatlar Akademisi ve Sıkıntılı Gece), Her Sabah (Güneş yeniden doğar, dünya yeniden kurulur), Seyhan (Sen ve Gökyüzü) adlı parçalardan oluşmaktadır.”
Peki, ya Çimdik?
“Çimdik ve Gıdıklama otobiyografide değinilen mizaha yönelik iki karikatür dergisi olup fikir babası, kurucusu Yılmaz Büyükerşen’dir. Kitapta bu durum ilkokulu bitirdikten sonra karikatüristlik için gönül verdiği bir yolun başlangıcı olarak ifade edilmektedir. 1953 yılında, ilk karikatür sergisi ile başlayan süreç vurgulanmaktadır. Çimdik ise 1955 yıllarında Eskişehir’de yayına girmiştir.”
İşte Kuterdem de, bu mizah dergisinde yer almış karakter ve konuları, çalgılarla anlatan, neşeli, deyim yerindeyse “çıtır çıtır” dört dakikalık bir müzik yazmış. Üflemeli ve vurmalı çalgılarla, yaylılar eşliğinde çizmiş bu karikatürleri. Çimdik, bende süitin tümünü dinleme arzusu uyandırdı.
Şöyle bir geçmişe baktığım zaman, Türk bestecileri ve eğitmenlik yaptığı okullardaki bestecilerin yapıtlarını seslendirmeye özel önem veren şef Prof. Burak Tüzün'ın, Kuterdem'in başka eserlerini de Eskişehir ve Ankara'da seslendirdiği aklıma geldi. Bakarsınız, önümüzdeki sezonlarda “Zamanı Durduran Saat”in tümünü dinleme şansına sahip olabiliriz.
“Ustalar ve İzleri” altbaşlığını taşıyan konserin ikinci yapıtı, kontrbas için beste denilince ilk akla gelen isim olan Giovanni Bottesini'nin (1821-1889) “Passione Amarosa” başlıklı iki kontrbas için üç bölümlük yapıtıydı. Sadece kontrbas için dördü konçerto olmak üzere otuzu aşkın parça bestelemiş olan Bottesini'nin uzun yıllar unutulup 20. yüzyıl başlarında bulunup ele alınmış olan bu yapıtı solist olarak bir “Hoca-Öğrenci” ikilisi Burak Karaağaç ile Atakan Altun seslendirdi.
Program kitapçığında özgeçmiş bilgisinde, “Amerika Birleşik Devletlerinden Çekya’ya, Brezilya’dan Türkiye’ye dünyanın birçok ülkesinde düzenlediği master-class ve önde gelen uluslararası kontrabas yarışmalarında yeraldığı Jüri üyeliğinin yanı sıra, öğrencilerinin katıldığı ulusal ve uluslararası kontrabas yarışmalarında 19 birincilik, yedi ikincilik, iki en iyi yorum ve dört özel ödül kazanarak yerel ve uluslararası basında büyük övgü ve ilgi toplayan Karağaç” cümlesiyle tanıtılan Burak Karağaç halen konservatuvarın Caz ve Yaylı Çalgılar ana sanat dallarında Profesör akademik ünvanıyla öğretim görevlisi.
Atakan Altun (d. 2003), Karağaç'ın lisans 2. sınıf öğrencisi ve lise çağından bu yana çok sayıda uluslararası ve ulusal yarışmada birincilik, ikincilik, mansiyon ödülleri elde etmiş bir kontrbasçı. Hoca-Öğrenci ikilisi , Bottesini'nin La majör tonalitedeki yaklaşık 12 dakikalık eserinde, iki kontrabasın karşılıklı konuşmaları, birlikte çalışları ve virtüoz pasajlarda güzel bir seslendirme çıkararak alkışı hak ettiler. Bu alkışlar sırasında Atakan'ın 10 yaşından beri öğrencisi olduğu hocasının elini öpüp başına götürmesi de dikkati çekti.
Arasız yapılan konserin son eseri, liseli çalgıcıların orkestra eğitiminde yararlı bir yapıt olan Edvard Grieg'in (1843-1907) bir ve iki numaralı Peer Gynt süitleriydi. Toplam sekiz bölümden yedisi programa alınmıştı. Başkemancı sandalyesinde Mehmet İlhan Gazioğlu oturuyordu.
Normalde lise orkestrası olarak bilinen orkestra, Hacettepe Senfoni ile lisans bölümü öğrencilerinden gelen takviye olmasa bu programı çalamazdı.
Hızla büyümekte olan vurmalı çalgıcı Miraç Ahmet Biçer timpanide, vurmalı çalgıların diğer grup üyeleri Ege Ercan, Mehmet Çınar Yılmaz, Arda Gür ve Bolkar Gür, konser boyunca iyi bir etkinlik gösterdiler, eserlere ve şefe iyi yoğunlaştılar.
Flütte Helin Ergin ve Beliz Türkselci, klarnette Özgün Şahin ve Ozan Ali Bilgili beklenen tınıları verdiler.
Üflemeli çalgıcıların, ellerindeki enstrümanların bakımını daha sık ve düzgün yapmaları-yaptırmaları gerektiğini düşünüyorum. Etkinlik sırasında çıkan bir mekanik arızayı ise partiyi ikinci çalgıcı sürdürerek kapatmalı.
Lise orkestrasını bekleyen en büyük tehlike, özellikle yaylılarda öğrenci sayısının giderek azalması. Böyle giderse öğrenciler, orkestra yerine, küçük topluluklar olarak çalmak zorunda kalacaklar. Bu da ülkedeki genel sorunların yansıması. Artık aileler “iş bulamayacak, orkestralara giremeyecek” endişesiyle çocuklarını konservatuvara göndermek istemiyorlar, bu nedenle de öğrenci sayısı azalırkan, gelenlerin nitelikleri de pek eskisi gibi değil.
Umarız önümüzdeki yıllarda ülkenin geneliyle birlikte konservatuvarlar da toparlanabilir.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
25 Kasım 2022, Ankara