Caz tarihine baktığımızda, küçük gruplardan big band'lere müzisyenlerin büyük çoğunluğunun erkek olduğunu görürüz. Kadınlar bu gruplarla vokal olarak sahneye çıkmışlardır daha çok. Zaten cazın gelişim yıllarında Amerika'da fiili olarak ne kadın-erkek, ne de beyaz-siyahî dengeleri kurulabilmişti. Kadın besteci ve icracılar klasik müzik alanında da geri planda kalmışlardı. Ne de olsa, 8 Mart 1857'de, New York'da ücret artışı isteyen kadın tekstil emekçilerine polisin saldırıp fabrikada yangın çıkardığı ve 140 kadın emekçinin yanarak veya dumandan öldüğü bir ülkeydi burası... Şimdi bu acı olayın yıldönümlerinde, bu yitik işçi kadınları sosyalist enternasyonallerin girişimleriyle Birleşmiş Milletler'in de kabul ettiği,“Dünya Emekçi Kadınlar Günü”nde anıyoruz. Değişik alanlarda kadının yeri, durumu tartışılıyor, kadınlara saygı sunuluyor. Sanat alanında da, bugüne atfen kadın sanatçılar öne çıkarılıyor. 5 Mart 2019 Salı gecesi Erimtan Müzede Müzik programı çerçevesinde Dünya Emekçi Kadınlar Günü anısına düzenlenen konserde, Türkiye'nin ilk kadın caz piyanisti olarak bilinen Nilüfer Verdi'yi trio olarak dinledik.
Kırmızı örgü giysisiyle sahneye gelen Nilüfer Verdi ile arkadaşlarından “çılgın” bir caz programı bekleyenler yanıldılar. Konuşması, piyano başındaki tavrı ile “hanımefendi bir cazcı” portresi çizen Nilüfer Verdi ile elektrikli kontrbasta Yunan Apostolos Sideris ve davulda Burak Durman, ağırbaşlı sayılabilecek bir caz programı sundular. Eh, Erimtan gibi oda müziği ağırlıklı saygın programı olan müzeye de, böyle bir caz sunumu yakışırdı.
İstanbul'dan gelen pek çok tiyatrocu ve müzisyen hep Ankara izleyici-dinleyicisinin farklı olduğunu ve Ankara'da sahneye çıkmaktan zevk aldıklarını söyler. Nilüfer Verdi de, bu yöndeki görüşünü dile getirdi. Kendi besteleri ile Amerikan standartlarından oluşan program içinde kendi deyimiyle en gürültülü parça Dizzy Gillespie'ye ait olandı. Verdi'nin Aşık Veysel'den Kara Toprak düzenlemesi, fazla zorlamaya yer vermeden bu saz-söz deyişinin caz müziğiyle iyi ilişkilendirilmiş bir haliydi.
Grubun iki üyesi dünyanın önde gelen caz okulu Berklee'de okumuş, biri ise HÜ. Ankara Devlet Konservatuvarlıydı. Kontrbascı Apostolos Sideris'i, Nilüfer Verdi “yabancı damat” olarak takdim etti. Beş yıldır İstanbul merkezli olarak uluslararası çalışan Atinalı Apostolos, iyi bir basçı olduğunu sololarında gösterdi,içtenlikli alkışlar aldı. ADK'nda davul eğitimi veren Burak Durman da, davulun forte değil, piano ve pianissimo (hafifçe) olarak nasıl çalınacağının, piyano ve bas ile ritmik uyum ve eşzamanlılığın nasıl sağlanacağının güzel örneklerini verdi.
Konserin sonunda her zaman olduğu gibi sanatçılara çiçek yerine TEMA Vakfı işbirliğiyle adlarına dikilen birer ağacın belgesi sunuldu. Nilüfer Verdi, bunu Apostolos'a sahnede açıkladı ve yabancı damadımızın yüzünde memnuniyetini belirten geniş bir gülümseme belirdi. Artık onların da şu geçici dünyada birer dikili ağacı var!
Çalanın da, dinleyenin de memnun kaldığı bir konseri geride bırakırken, Nilüfer Verdi'nin “ Kadınlar Günü'ne gerek kalmayacak bir Dünya” temennisine katılmamak mümkün mü?
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
5 Mart 2019, Ankara