Bir rüya, gerçek oldu. Saygun'un Ankara'daki üç öğrencisinden biri olan İlhan Baran'ın (d.1934) tek orkestra eseri olan “Töresel Çeşitlemeler”, tamamlanmasından tam 36 yıl sonra ilk kez seslendirildi. Bu seslendirmeyi bir rüyanın gerçekleşmesi olarak nitelendirmemin nedeni, yaşanan uzun süreçtir.
Baran Ankara Devlet Konservatuvarı'nın kompozisyon hocası olarak bu eseri tasarladığı, belli bölümlerini yazmaya başladığı yıllarda, günümüzün kıdemli şefi Rengim Gökmen henüz öğrencisiydi. Ta, o günlerden itibaren eseri hiç aklından çıkarmadı, tamamlandığında yönetmeyi arzuladı.
Bu satırların yazarı da, İlhan Baran'ın yaşamını anlatan “Müzikte Derin Zirve” 1 kitabı üzerinde çalışırken bu rüyaya ortak oldu.
Töresel Çeşitlemeler'in kırmızı ciltli bir el yazısı ozaliti vardı, bir de yatak odasındaki dolabın üzerinde duran orijinal aydinger... Baran, eserini kendisi temize çekmek istiyordu, genişce ve uzunca bir masaya gereksinim vardı. “Bulurum” deyip araştırdım. Müşterek dostumuz , mimar Özgür Ecevit'in bürosunu önerdiğimde, “Bak başka konular üzerinde çalışıyoruz, şimdilik dursun” diyecekti. Değişik zamanlardaki görüşmelerimizden ve konuyu sürekli gündeme getirmem üzerine, kırmızı ciltli kopyayı emanet etmeyi kabul etti.
Baran'ın yazısını temize çekme, şef partitürü ve çalgı partilerini bilgisayar ortamında yazma konusunda en uygun kişinin, eski öğrencilerinden, Amerika'da öğretim görevlisi olan Mahir Çetiz olduğunu söylediğimde “Onun şimdi çok işi var, çok meşguldur” diye karşı çıktı, ama kendisiyle görüşmeyi benim yapacağımı, sonucu kendisine bildireceğimi söyleyince iknâ oldu.
Sağolsun Mahir, rahmetli babası Tulga Çetiz'in de iyi arkadaşı olan, çok sevip saydığı İlhan Baran'ın bu çalınmamış tek orkestra eserini mükemmel biçimde seslendirmeye hazır hale getirecek, “Töresel Çeşitlemeler” adı Bilkent Senfoni Orkestrası'nın 2015-16 programında, Fin şef Sasha Makila'nın yöneteceği konserde karşımıza çıkıverecekti.
SEVENLERİ ORADAYDI
Son birkaç yıldır, hiçbir yerde ders vermeyen, devamlı öğrencilerinin çoğu da lisans veya lisansüstü için yurtdışına giden Baran'ın bu seslendirmeye sağlık nedenleriyle gelemeyeceğini tahmin ediyorduk. 6 Şubat Cumartesi akşamı, başta Konservatuvardan sınıf arkadaşı Muammer Sun olmak üzere pek çok seveni bu dünya prömiyerini izlemek için Bilkent'teydi..
Mahir Çetiz birkaç günlüğüne Amerika'dan gelmişti. Şef Rengim Gökmen, eski öğrencilerinden, pek sevip güvendiği çellist Tayyar Seskır, mimar Özgür Ecevit, konservatuvardan besteci Turgay Erdener, Konservatuvar ve Bilkent'te derslerine girmiş olan piyanistler Cem Babacan ve Başar Can Kıvrak görebildiklerim arasındaydı. Ne yazık ki, tıpkı SCAMV Onur Ödülü Altın Madalyası törenindeki gibi, kendisi yoktu. Bakalım 1 Haziran'da İstanbul'da 44. İstanbul Müzik Festivali Onur Ödülü’nün kendisine sunulacağı törene katılabilecek mi?
DÖNÜŞEREK ÇEŞİTLENME
Program notunda Mahir Çetiz, eserle ilgili İlhan Baran'ın tanımını şöyle naklediyor: "Yapıtın tamamı yalnızca üç akordan oluşan bir motif çekirdeğine dayanır. Yapıtın 10 bölümü boyunca bu çekirdek motif, farklı süreçlerden geçer ve bazı yerlerde belli atonal durumlar yaratır. Farklı orkestra gruplarının çevresel ve tınısal kimlikler olarak kullanılmasıyla bu dönüşümler, parçanın tını paletine yansıtılır."
Bestecinin dünyada en çok seslendirilen ve pek çok piyanolu trionun repertuarına giren “Dönüşümler” başlıklı eserindeki yazı tarzını büyük orkestraya göre geliştirdiğini de eklemek gerekir.
ETKİLEYİCİ SESLENDİRME
Eseri, Fin şef Makila yönetimindeki BSO'dan heyecan içinde ve dikkatle dinledik. Baran, Anadolu'da dolaştığı yörelerde aldığı notları, Karadeniz'de gözlemlediği usta kemençe çalıcılarının yay oyunlarını, zamanında müzikolojik makaleler olarak yayımlamıştı. Bu kez o eski izlenimler, kulağımıza çağdaş, renkli, zengin bir müzik olarak ulaşıyordu. Özellikle “Horon”u işlediği 9. bölüm ve ardından gelen final çok etkileyiciydi. Baran köy davulcularının coşkulu aksak ritmlerini de timpaniye etkileyici biçimde aktarmıştı. 36 yıl önce yazılmış bu yapıt, dinlendikçe, içindeki soyutlanmış geleneksel halk müziği ögelerinin neler olduğu çok daha iyi anlaşılacaktır.
Ayrıntıları bilmiyorum ama şef Makila'nın bu eserin dünya prömiyerini kabul edip, hem kendini, daha sonra da orkestrayı hazırlaması , Baran'ın öteki piyano yazıları ve oda müziği eserlerindeki gibi yüksek kalitede bir iş ortaya çıkardığının göstergelerinden kabul edilebilir.
İnanıyorum ki “Töresel Çeşitlemeler” kadrosu geniş ya da fazla takviye alma imkânı bulunan başka orkestralar tarafından da seslendirilecektir. Prömiyeri yapamamış olmanın içinde hafif bir burukluk yaratması kaçınılmaz olan şef Rengim Gökmen'in, eseri 2016-17 sezonunda mutlaka seslendirmek isteyeceğini sezinliyorum.
Baran'ın değerini eski öğrencileri müzik aleminde yıllandıkça daha iyi kavrıyor. Fazıl Say, Muhiddin Dürrüoğlu, Yeşim Alkaya, Burçin Büke, Oya Ünler, Ayşe Deniz Gökçin ve diğerleri...Baran'ın önlerinde açtığı vizyon, sadece müzik değil edebî ve felsefî konularda okuma sevgisi aşılaması sayesinde önemli kazanımlar elde ettiklerini biliyorlar.
Yazının başında “Saygun'un üç öğrencisinden biri” demiştim. O sınıfın öteki iki öğrencisi Muammer Sun ile Cengiz Tanç'tı. Tanç da hayatta olsaydı, bu gece mutlak Bilkent'te olurdu.
FRANSIZ MÜZİĞİNDEN ÖRNEKLER
Konserin ikinci yarısına da değinelim. İsviçreli kemancı Rachel Kolly d'Alba, Fransız besteci Ernest Chausson'un (1855-1899) Keman ve Orkestra için Poem'ini seslendirdi. Tek bölümlük, konçertolardan kısa süreli eser, solistin kendini göstermesi bakımından yeterli değildi. Ama bis olarak seslendirdiği parçayla d'Alba ustalığını ortaya koydu. Parça adını anons etti ama anlaşılmadı. Sanıyorum, kulağım beni yanıltmıyorsa, Belçikalı virtüoz kemancı Eugene Ysaye'nin 3. Sonatından “Ballade”ı çaldı.
Başkemancı sandalyesinde Ellen Jeweet'in oturduğu orkestra, son eser olarak Maurice Ravel'in ( 1875-1937), “koreografik senfoni” diye nitelendirdiği “Daphnis et Chloe”yi, başarılı genç şef Makila'nın yönetiminde dinamik biçimde seslendirdi. Timpani'den başka yedili vurma çalgıcının yer aldığı orkestra, eserdeki çarpıcı ses renklerini yansıtırken, flüt sololarda Albena Sezer'in güzel tınısı kayda değerdi.
Bu Fransız ekseninde bir konser oldu. Baran, Paris Ecole Normale'i Henri Dutilleux'nin öğrencisi olarak bitirdi. Solist İsviçre'nin Frankofon kesimindendi. Bis olarak seslendirdiği parça da, her ne kadar Belçikalı diye geçse de , ülkenin Frankofon yani Valon kesiminden Ysaye'ye aitti.
Şefe gelince Fin-Rus ekollerinin karışımını yansıtan, sağlam bir izlenim bıraktı. Sanırım orkestrayla yıldızı da barıştı. Seneye gene görürsek, şaşırmamamız gerek.
1Müzikte Derin Zirve, Şefik Kahramankaptan, SCAMV Yayınları, Ankara, 2010