“………Konservatuarı Sahne Sanatları Bölümü öğrencileri, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde çok önemli bir gelenek başlattı. Üniversitenin Konservatuarı ve Sahne Sanatları Kulübü ortak bir etkinlik düzenleyerek, İstanbul’da Darülaceze ve Sanatçılar Bakım Evi’nde bulunan sanatçılara 27 Mart ziyareti yaptı.”
Bu cümle gönderilen bir bültenden alıntı. Giderek artan sözcük ve kavramların yanlış kullanımına örnek olarak aldım. “Yeni bir gelenek” başlattıklarını söylüyorlar… Tıpkı kimilerinin düzenledikleri etkinliği “1. Geleneksel” diye nitelendirebildikleri gibi…
Nedir gelenek? Sözlüklerdeki tanımı özetle şöyle:
“Gelenek: Bir toplumda çok eskilerden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa aktarılan, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlardır. Sosyal bilimcilerin bu tartışma sonucunda geleneğin gelenek hâlini alabilmesi için en az üç kuşağın geçmesi gerektiğini söyledikleri bilinmektedir.”
Öyle bülten yazarlarının konduruverdiği, zıp diye başlatılan bir kavram değil gelenek.
Bu girişi yapmamın nedeni, 22 Mart 2022’de izlediğim Hoppa Project’in “Geleneksel Müzik ve Hayalgücü” başlıklı konseriydi. Müzikte geleneğin günümüze nasıl taşındığını ve yarınlara da nasıl taşınabileceğini gösteren bir örnekti bu konser.
Besteci, piyanist Erberk Eryılmaz (d.1989), taşıdığı ve taşınmasına aracılık ettiği müzik geleneğinde kimbilir kaçıncı kuşağı temsil ediyor. Ankara Devlet Konservatuvarı’ndan sonra gittiği ABD’de kaldığı 15 yılda çeşitli üniversitelerde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimlerini tamamlayıp Türkiye’ye dönerek Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapmaya başladı.
Erberk Eryılmaz piyano başında, soldan üçüncü eşi Laura Krentzman
Eşi viyola sanatçısı Laura Krentzman ile oluşturdukları Hoppa Project, Doğu Avrupa ve Orta Doğu kültürlerinin müziklerini seslendirmeyi, geleneksel müzikten çağdaş müziğe kadar geniş bir yelpazede kültürel bağlantıları keşfetmeyi amaçlıyor. Genellikle piyanolu beşli olarak sahneye çıktılar ve Amerika’da çok sayıda konser verdiler. Zaman zaman, programa göre, farklı kültür ve köklerden gelen sanatçılarla ekibi desteklediler, tür ve tarz ayrımı yapmadan hazırladılar programlarını..
Hoppa Project’in çeşitli kayıtlarını dinlemiş olmama karşın, hem neredeyse tümü dünyada ilk kez seslendirilecek yapıtlardan oluşan yeni programı, yeni yaylı dörtlüyü ve birlikte olacakları AMGSÜ İcra Sanatları Fakültesi Yeni Müzik Topluluğu’nu merak ettiğim için, CSO ADA ANKARA’nın Mavi Salon’unda yerimi aldım.
Erberk, ilk kez Hoppa Project’i Türkçe konuşarak sunmaktan mutluluk duyduğunu belirterek başladı söze. Çünkü bu Türkiye’deki ilk konserleriydi. AMGSÜ’nin süresi aylar önce dolduğu halde Cumhurbaşkanı’nın ne kendisini yeniden atadığı, ne de iki kez ayrı ayrı bildirilen adaylar arasından bir seçim yaptığı, yasal anlamda âdeta boşlukta kalmış rektörü, Prof. Erol Parlak’ı sahneye davet etti. Soyadı gibi çok parlak bir bağlama virtüozu olan Prof. Parlak üniversitenin kuruluş ve gelişim öyküsünü, amaçlarını ayrıntılı biçimde anlattı. Üniversite için tam bir tanıtım girizgâhı yapmış oldu.
Konserin ilk parçası Moskova 1978 doğumlu Amerika’da yerleşik Rus besteci “Ljoya” kod adını kullanan Lev Zhurbin’in “Culai” başlıklı parçasının dördüncü bölümüydü. Böylece Hoppa Project’in yeni yaylı dörtlüsüyle tanışmış olduk:
Ceren Türkmenoğlu (1.keman), Tanay Totuk (2.keman), Laura Krentzman (viyola), Gökhan Bağcı (çello).
Atakan Turaç Şerifcan Ayvaz
Bestecinin Romen halk müziği esinli, giriş ezgisi kulağımıza hiç yabancı gelmeyen, makamsal ve hareketli bir “hora” tarzı müziğini ilgi ve beğeniyle dinledik. İgor Stravinski’nin (1882-1971) Rus Şarkısı’nı Erberk Eryılmaz’ın piyanosu eşliğinde Ceren Türkmenoğlu çaldı. Ardından, Erberk’in Amerika’daki hocaları arasında yer alan İranlı Reza Vali’nin (d.1952) Halk Şarkıları Set No.11’i geldi. İkinci bölümü Türk-Fars ortak ezgileri taşıyan bu yaylı dördülden sonra Atakan Turaç’ın (d.2000) piyano için yazdığı “Ham” başlıklı parçayı Erberk seslendirdi, Hint müziği esinli olduğunu söylediği “Rüyada Bilin”i ise kendisi saz ile çaldı. Sınıfdaşı Şerifcan Ayvaz (d.2000), “Samsunluyum. Parçada biraz Orhan Gencebay havası da hissedebilirsiniz” diyerek “Hazırlık” başlıklı parçasını sazıyla seslendirdi. İrfan Yılmaz (d.2000) ise beste çalışmasını bir üflemeli halk çalgısı olan balaban için yazmıştı, “Nergisler Doğunca”yı Buğra Kutbay üfledi.
Sırada kadın besteci Zeynep Çınar’ın (d.1993) saz, yaylı dörtlü ve kadeh biçiminde bir Fars vurma çalgısı olan tönbek için yazdığı “Telaş” vardı. Sazı bestecinin kendisi, tönbeki ise okulun İranlı öğrencisi Seyed Tajedin Hosseini çaldı. Parça adının anlamını yansıtıyordu. Dinlerken, programlı müzikten dünya döndükçe vazgeçilmeyeceğine olan inancım pekişti.
Önder Özkoç’un (d.1978) “Bulutsuz Gün Işıkları” başlıklı yapıtına sıra geldiğinde, sahneye CSO’nun vurma çalgılar grubu üyesi Can Kıyıcı çıktı. Yapıtın öyküsü ilginçti. Besteci yıllar önce yazdığı bu dört parçanın notasını konservatuvar günlerinde Erberk’e vermiş ve büyük olasılıklı unutmuştu bile. Ama Erberk parçaların notasını bulunca, Özkoç gözden geçirip vurmalıları da ekleyerek yeniden oluşturmuştu. Yapıt, Bulut, Şafak, Kerpiç ve Halay adlarını koyduğu dört bölümden oluşuyordu. Can Kıyıcı boynuna asma davulu geçirip, kasanın da yer aldığı vurma çalgılar takımının başına geçerek, piyanodaki Erberk’le birlikte ilgiyle dinlediğimiz bir icra sergiledi.
Kemancı Ceren Türkmenoğlu’nun (d.1989) beste çalışmaları olduğu belirtilmişti. Türkmenoğlu yaylı dörtlü ve piyano için “Geçiş” başlıklı yapıtın halasının hücrebozan tedavi sürecini anlattığını söyledi. Geçiş bir hafta önce tamamlanmıştı. Makamsal ve hüzün içeren parça, Türkmenoğlu’nun bestecilikte de, kemancılığı gibi başarılı olacağının göstergesiydi âdeta…
Programın son eseri olarak Erberk Eryılmaz kendi bestesini, “Israr Eden Müzik”i koymuştu. Yaylı dörtlü ve piyano için bestelenmiş yapıtın seslendirilmesinde, yer yer piyanonun tellerine materyal konulup kaldırılması işini de öğrencilerden Atakan Turaç üstlendi. Bu yapıtla konser enerjik biçimde noktalandı zannettik ama Erberk bu, dinleyiciyi oyun havasız salıvermedi.
Merak edenler Hoppa Project’in, Grammy adaylığı da bulunan Amerika’da yayımlanmış Yoğurtçunun Oyun Havaları başlıklı albümü dijital platformlardan dinleyerek Erberk Eryılmaz’ın çalışmaları hakkında fikir sahibi olabilirler.
Erberk, Amerika’daki odasında da bulundurduğu asma köy davulunu boynuna geçirip tokmağı eline aldı ve tüm ekip sahneye geldi. Bu çoşkulu oyun havasının yıldızı ise zurnayı öttüren Buğra Kutbay oldu.
Hoppa Project’in müziği Romanya’dan Rusya’ya, İran’dan Türkiye’ye pek çok ülkenin kendi geleneksel müziklerinden yola çıkılarak yapılmış yeni besteleri sunarak, aslında geleneğin duraganlıktan çıkarılarak nasıl geliştirilip aktarılabileceğini ve yaşadığımız yüzyılın yeni müziği içinde yer alabileceğini gösteriyor.
Okulun Yeni Müzik Topluluğu’na gelince, sadece öğrencilerin tek tek yaptıkları deneysel çalışmalara tanıklık etmiş olduk. Elbet günün birinde gerçek bir topluluk olarak birarada kendi müziklerini sergilediklerine de tanıklık edebiliriz.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
Bu yazı Konser Arkası Dergisi Nisan 2022 sayısında yayımlanmıştır.