Hani “taş yerinde ağırdır” diye bir sözümüz vardır. Geçtiğimiz Perşembe akşamı, henüz döndüğüm Ankara'da yeni sezonun ilk konseri olarak klasik gitarist Kağan Korad'ı şef Emin Güven Yaşlıçam yönetimindeki CSO eşliğinde dinlerken, bazı anılarım canlanıverdi.
15 yıl kadar önce, klasik gitar dünyasında olumlu bir çıkış yakalayan Bilkent Gitar Üçlüsü ( 1987-99) gözümün önüne geliverdi. Sağ başta Kürşat Terci, ortada Kağan Korad ve solunda Soner Egesel. Neler çalmadılar ki? Yığınla festivale katıldılar, yurtdışında tanındılar, Bujor Hoinic başta olmak üzere bazı besteciler onlar için konçertolar yazdı. CD'ler yaptılar...
İlk önce Soner Egesel ayrıldı Bilkent'ten ve üçlüden, İstanbul'a gitti. Ardından Kürşat Terci, İzmir'e göçerek Yaşar Üniversitesi'nde Müzik Bölümü Başkanı olarak çalışmaya başladı. Ama kısa bir süre Terci-Korad Gitar İkilisi (2000-2014) olarak devam ettiler. Bu arada Soner Egesel Ankara'ya dönüp Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı'nda öğretim elemanı olarak çalışmaya başladı.
Ama taş yerinde sökülmüştü bir kez. Şimdi herkes kendi yolunda gidiyor gibi görünüyor. Orkestra eşlikli sahne etkinliklerini sürdüren, konçerto seslendiren, resital veren, üyesi ve aranjörü olduğu üçlüyle oda müziği yapan ve sürekli sahne gündeminde olan sadece Kağan Korad kaldı. Üstelik iki koltuğuna üç-dört karpuz sığıdırmayı başarıyor. Hem öğrenci yetiştirmeyi sürdürüyor ve öğrencileri yarışmalarda başarılı sonuçlar alıyor. Hem sahne hayatına her daim hazır, günlük çalışmayı elden bırakmıyor. Bir yandan da üstlenmek zorunda kaldığı Bilkent MSSF dekanlığı görevini hakkıyla yerine getirmeye çalışıyor. Tüm gitar camiasını Türkiye Gitar Buluşmaları'nda her yaz biraraya getirmesi de işin cabası...
Korad'ın programında son dönemlerin en popüler gitar bestecisi olan Kübalı Leo Brouwer'in, Isaac Albeniz'in Iberia Süiti'nden gitar ve orkestra için düzenlediği üç bölümlü konçerto yapısındaki eser vardı. Seslendirmede bazı tempo sorunları yaşandı, Korad baktı ki şef orkestrayla uyumu sağlama konusunda son günlerin moda tabiriyle “gereğini” yapmıyor, kendisi şefi iyi kollayarak orkestraya uyup sorunu çözme yoluna gitti. Birkaç küçük sürçme dışında solist açısından iyi bir seslendirme oldu, özellikle “El Albaicin” başlıklı üçüncü ve son bölüm... Nitekim dinleyici israrla “bis” istedi. Korad'da dinleyiciyi kırmadı oturup, o duygusal “Alfonsina y el Mar” başlıklı parçayı seslendirdi. Öyküsünü bilmek, parçadan alınan hazzı arttırıyor.
Arjantinli önemli besteci ve orkestra şefi Ariel Ramirez'in bestelediği “Alfonsia y el Mar / Alfonsina ve Deniz” başlıklı, değişik düzenlemelerini çok sevdiğim parçanın öyküsünü kısaca anlatayım:
Alfonsina Storni (1892 – 1938), annesi İtalyan asıllı Arjantinli bir yazar, şair. Yaşamı hep mücadeleyle geçmiş bu kadın şair, bir sabah kalkar ve denize doğru yürür. Gidiş o gidiş... Daha sonra balıkçılar tarafından kumsalda cesedi bulunur. Deniz onu ğeri vermiştir. Bu hüzünlü öyküden kaynaklanan parçanın sözleri, Alfonsina'nın bir şiiri. Şarkının en güzel yorumu Mercedes Sosa tarafından yapılmıştır. Bu şarkıya gönül verenler arasında, Nana Mouskouri, Tania Libertad, Shakira, Andrés Calamaro, Katia Cardenal, Avishai Cohen, Ane Brun gibi isimler de yer alıyor. Bu parçayı klasik gitarla Türkiye'de tanıtıp sevdiren, sevdiren klasik gitarcı Kağan Korad'dır.
CSO'nun programında Franz von Suppe'nin sevilen “Hafif Süvari Uvertürü” ile Antonin Dvorak'ın 8. Senfonisi de vardı. Suppe'nin uvertürünü dinlerken, son günlerde TV'lerdeki sunucu ve tartışmacıların, malum “saray” tartışmalarında sıkça “atlı süvari” deyişlerini anımsadım!