Herkesin deyim yerindeyse taktığı birkaç solist vardır, o solist Türkiye’ye geldiğinde mutlaka dinlemek isterler. Benim taktıklarımın başında Koreli kemancı Soyoung Yoon (d.1984) geliyor. Kendisini daha yirmili yaşlarındayken rastlantısal olarak, Tel Aviv’de İsrail Filarmoni Orkestrası eşliğinde dinlemiş ve hayran olmuştum.
CSO'ya ilk kez 2014'te geldi ve pandemi arası hariç her sezon Türkiye’yi mutlaka uluslararası programına aldı, CSO’nun ardından diğer devlet orkestralarının davetlerini de kabul etti.
Bu nasıl bol yarışma ödüllü bir süper yıldız ki, bizim orkestraların kısıtlı bütçelerindeki düşük rakamları kabul ediyor diye sorarsanız, hem mütevazi bir kadın, hem de geleneksel Kore-Türkiye dostluğuna inanıyor. Ayrıca kimi zamane solistleri gibi göğüs dekoltesi, bacak yırtmacı gibi “görsel” etkileşime girmiyor, dinleyiciyi sadece müziğiyle etkilemek istiyor. Bunu da gayet iyi başarıyor.
Soyoung Yoon, seslendirdiği konçertoların seçimine de özen gösteren bir solisttir. Temcit plavi gibi aynı yapıtı tekrarlayıp durmaz ya da “şimdi elimde bu hazır” deyip yakın aralıklarla vereceği konserlere aynı yapıtı koymaz. Kemancı, CSO’da bugüne kadar Bartok, Brahms, Sibelius, Şostakoviç, Dvorak, Mendelshonn ve Çaykovski konçertolar çalmıştı. 15 Aralık 2023 Cuma akşamı ise, bu listeden ilk kez bir tekrar yaparak Johannes Brahms’ın (1833-1897) tek keman konçertosunu seslendirdi.
Elinde J. B. Guadagnini 1773 yapımı kemanı, üzerinde siyah-füme karışımı edepli giysisiyle sahneye çıktığında büyük tezahüratla karşılandı. Başkemancı sandalyesinde Esra Gökoğlu’nun oturduğu, 1. Şefi Cemi’i Can Deliorman yönetimindeki CSO’nun özellikle yaylı grup üyeleri de Soyoung Yoon’un kadanslardaki icrasını, yüzlerinde mütebessim bir ifade ve hayranlıkla izlediler.
Soyoung Yoon, her zamanki gibiydi, Brahms’ın tek keman konçertosunu mükemmel yay tekniğiyle özüne uygun biçimde, enstrümanına yüklenmeden, tüm nüanslarıyla seslendirdi.
Önceki yılların aksine, bu kez dinleyicinin alkışlarına rağmen “bis” parçası çalmadı ve ikinci selama kemanını kuliste bırakmış olarak çıktı. Acaba neden?
Bence “Ankara dinleyicisinin aralardaki alkışları artık kabak tadı verdi, onlara bir ödül parçası yerine küçük bir ceza vermeli” diye düşündü. Çünkü ara alkışlara “acı bir gülümseme” ile tepki verdiğini görmüştük.
Soyoung Yoon, Ankara’dan Pekin’e uçtu; Haçaturyan Uluslararası Keman Yarışması’nda jüride yer alacak, bir resital verecek ve 29 Aralık’ta da Ermenistan Ulusal Senfoni Orkestrası eşliğinde Sibelius konçerto icra edecek. Yeni yılın ilk ayında ise geniş bir Almanya resital turnesi bulunuyor.
DELİORMAN’DAN DÖRT TÜRK BESTECİ
Konserin ikinci yarısında ise biri yaşayan dört Türk bestecinin birer yapıtından oluşan, ulusal çoksesli müziğimizi temsil eden bir program dinledik. Doğrusu iyi bir seçim yapılmıştı. Çünkü Mahir Cetiz’in ( d. 1977) “Nightwalker for Symphonic Orchestra” yani kısaca “Gece Yürüyüşcüsü” özgün başlığını taşıyan, 2006’da yazdığı, ilk seslendirlişi Zürih Tonhalle Orkestrası tarafından yapılmış, sonraki yıllarda İstanbul’da Borusan Filarmoni, Ankara’da Bilkent Senfoni tarafından çalınmış bu yapıtı, günümüzün çağdaş çoksesli müziğine güzel bir örnekti.
Hemen ardından Ulvi Cemal Erkin’in (1906-1972), son yapıtı ve seslendirilişine tanıklık edemeden yaşama veda ettiği “Senfonik Bölüm” geldi. Cetiz ve Erkin yapıtlarının peş peşe konulması iyi bir tercihti çünkü vurmalı çalgı kullanımları başta olmak üzere soyut ve yorumu dinleyiciye bırakan birer anlayışla bestelenmiş olmaları bir bakıma iki yapıt arasında bir bütünlük yarattı.
Erkin’in bu yapıtı ile Saygun’un konserin sonunda seslendirilen Ayin Raksı başlıklı yapıtını, Cumhuriyetin 75. Yılı’nda prömiyeri yapılan libretto ve müzik seçimleri bu satırların yazarına ait Uçarcası’na balesinde kullanmıştım.
Konserin Türk bestecileri bölümünde üçüncü olarak, Ferit Tüzün’ün (1929-1977) kendi içinde birbirine bağlı üç bölümden oluşan Çayda Çıra Bale Süitini dinledik. Halk ezgilerini yorumlama ve orkestrasyonu konusunda çok başarılı olan Tüzün’ü ne yazık ki 48 yaşında geçirdiği kalp atağı sonucu kaybetmiştik. Dinleyiciler özellikle, kulakların alışık olduğu finaldeki Çayda Çıra motifinin yorumlandığı bölümde hayli keyiflendiler.
Konser, Ahmet Adnan Saygun’un (1907- 1991), az seslendirilen ancak hem kendi özgün anlayışını, hem de zamanın ruhunu (1975) iyi yansıtan “Ayin Raksı”yla tamamlandı. Saygun bu yapıtını ilk kez yazılışından iki yıl sonra, rahmetli şef Hikmet Şimşek (1924-2001) yönetimindeki CSO’dan dinleme mutluluğuna erişmişti.
Konserin ikinci bölümündeki dört yapıt da, orkestra ve şef için dikkat yoğunlaşması isteyen, güç yapıtlardı. Ama CSO sanatçılarının hafta içindeki çeşitli farklı görevlerine karşın, belli ki iyi prova yapılmıştı, dört yapıt da iyi seslendirildi. Bu anlamda hem yapıt seçimi, hem iyi icra anlamında şef Cemi’i Can Deliorman’ı kutlamak gerek.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
16 Aralık 2023, Ankara