Sevgililer Günü konseri denilince genellikle akla “aşk şarkıları” gelir ve konserlerin çoğunda da bunlar seslendirilir. Aşk şarkısı nitelendirmesi geniş kapsamılıdır, içine bazı opera ve operet aryaları, napolitenler, şansonlar, tangolar girer.
Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin 14 Şubat için hazırladığı özel konserin başlığı ise “Opera'nın Sevgilileri”ydi. Kimdi bu sevgililer? diye sorarsanız, Türk operasının 70 yıllık geçmişindeki yıldız sahne emekçileriydi.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Murat Karahan, bu konseri bizzat kendisi tasarlamış, dinleyici nezdinde bir “vefa gösterisi” yapılmasını sağlamıştı. Bu özel yaklaşıma uygun yalın bir konser tasarımı yapılmıştı. Eski operalardan siyah-beyaz fotoğraflarla bezeli fuayede karşılaştığımız Karahan, “Şefik Hocam, sürprizlerimiz var” deyince merakımız daha da arttı.
Program broşürüne göz attığımızda, solistler arasında Pekin Kırgız adını görünce “Vayy” dedik.
Dinleyici yerine oturmaya başladığında, perdedeki yansı, konserin yapısı hakkında ilk ipuçlarını veriyordu. Ön sıraya gelmeye başlayanların siyasi değil, opera tarihimizin yaşayanları olduğunu, birbirleriyle kucaklaşıp sohbete giriştiklerini görünce yazılı programın dışında olup bitecekleri az-çok tahmin ettik.
Orkestrayı, Ankara Operası'nın yeni şeflerinden Murat Cem Orhan yönetiyordu. Sahne düzenini rejisör Figen Ayhan Karakelle yapmış, perdeye yansıyacakları Ali Karaköse ile İsmail Tekindemir hazırlamışlardı. Sunum için sahnenin dinleyiciye göre sağ köşesine Devlet Tiyatroları'ndan Gaye Alacacı konumlandırılmıştı. Başkemancı Tayfun Bozok önderliğinde orkestra yerini aldıktan sonra, dinleyici sırasındaki Murat Karahan sahneye gelerek, konserin 70 yıllık opera tarihimizin önemli isimlerine sevgi ve saygılarını göstermek için düzenlendiğini kıısaca anlattı, özellikle Atatürk adı geçtiğinde dinleyiciden büyük bir alkış yükseldi.
Konser Rossini'nin Sevil Berberi Uvertürüyle başladığında perdedeki uzayımsı fonun üzerindeki altın yaldızlı çerçeve içinde çoğu artık yaşamayan opera solistlerinin fotoğrafları akmaya başladı. Uvertür sonlandığında, dörtlü-üçlü gruplar halinde hazırlanmış sunuş başladı. Oynadıkları operalardan sahneler ve varsa sesleri eşliğinde yapılan bu sunumun ilk dörtlüsü Semiha Berksoy, Mesude Çağlayan, Saadet İkesus Altan ve Aydın Gün'dü. Akış her dörtlü sunumdan sonra bir arya biçiminde düzenlenmişti.
Bu akışta daha sonra yer alanları da sıralayalım: Ferhan Onat, Belkıs Aran, Leyla Gencer, Ayhan Baran, Suna Korad, Sabahat Tekebaş, Mete Uğur, Seyit Ahmet Yıldız, Yıldız Tunbul, Müfide Özgüç, Gölge Şekeranber, Erol Uras, Keriman Davran, Yalçın Davran, Özgül Tanyeri, Işık Kurt, İsmet Kurt, Osman Gökoğlu, Meral Gökoğlu, Müjde Çeliktaş, Cemaliye Kıyıcı, Deva Çolakoğlu, Pekin Kırgız, Filiz Işıksun, Gülşen Kocaay, Savaşeri Kolat, Nilgün Akkerman, Zehra Yıldız, Ömer Yılmaz.
Orkestranın birinci viyolonseli Antalya ve Ankara'da müdürlük yapmış Erdoğan Davran, annesi ve babasının fotoğrafları yansıyıp eski sesleri duuyurulduğunda öyle tatlı bir yüz ifadesiyle izledi ki perdeyi...
Cem Beran Sertkaya Ezgi Karakaya
Seda Aracı Ayazlı Şafak Güç
Aykut Çınar Mehlika Karadeniz
Tek tek hangi solist hangi aryayı söyledi yazıp yazıyı uzatmak yerine sırayla sahneye gelenleri söyleyelim: Bariton Cem Beran Sertkaya, mezzosoprano Ezgi Karakaya, bas Şafak Güç, soprano Seda Aracı Ayazlı, tenor Aykut Çınar, soprano Mehlika Karadeniz ve sonra tenor Pekin Kırgız.
Sahnenin derinliğinde görünüp öne yürümeye başladığı andan itibaren büyük alkış aldı Pekin Kırgız (d.1942). Bu yaşlarda çıkıp tek başına tam bir konser yapan Ayhan Baran'ı anımsadım bir an.
Kırgız, ünlü İtalyan şarkı bestecisi Edvard de Curtis'ten “Non tiscordar di me”yi söyledi ve tüm salon ayaklandı. Sırada bir ikincisi vardı ama solistin soluklanmasına da gereksinim duyuluyordu, ne de olsa 77 yaşına gelmiş bir tenor vardı karşımızda. Orkestra, Mascagni'nin Cavalleria Rusticana operasının duygu yüklü intermezzosunu mükemmel seslendirdi. Şan eğitimli şef Murat Cem Orhan'ın orkestrayı 40 yıllık opera şefi gibi yönettiğini belirtmeliyim. Orhan, AnkDOB için bence önemli bir kazanç oldu.
Pekin Kırgız tekrar sahneye gelip bu kez “Torna Surriento"nunilk satırları orkestradan yükselmeye başlayınca “bir dakika Maestro, bir dakika” diye el sallayarak şefi ve seslendirmeyi durdurdu.
Hoppalaaa! Bir hata mı vardı? Yoksa başka bir şarkı mı seslendirilecekti? Pekin Kırgız dinleyiciye dönüp, “ Burada bir tenor daha var. Bu şarkıyı iki tenor olarak söylemek daha iyi olacak” diyerek Murat Karahan'ı sahneye çağırdı. Karahan, Pekin Kırgız'ın kendi hocası olduğunu açıkladı ve 77 yaşındaki hoca ile 41 yaşındaki öğrenci şarkıyı beraberce seslendirdiler. Alkış, kıyamet!
Programın sonunda “Tüm tenorlar” notuyla “O sole mio” ve “Brindisi” yer alıyordu. Sahnedeki Kırgız ve Karahan'a, Aykut Çınar katılınca üç olacaktı ama, sevgi sunulanların da çağrılışıyla sahne kalabalıklaştı.
82 yaşındaki Erol Uras başta olmak üzere Şakir İlyasoğulları, Savaşeri Kolat'ın da katılımından sonra sıra Brindisi'ye geldiğinde “tüm solistler sahneye” denildi ve Müfide Özgüç ile Gölge Şekeranber seyirci sıralarından yukarıya çıktılar. Aralarına Melih Seskır'ı da aldılar. Gölge Şekeranber'le Şakir İlyasoğulları'nın seslerinin en gür çıktığını belirteyim. Aykut Çınar da, Gölge ablasıyla küçük bir dans yaptı bu arada.
Birlirlerini karşılamalar, el öpmeler, espriler birbirini kovaladı. Karahan'ın hocası Pekin Kırgız ile 82 yaşındaki Erol Urasın elini öptüğünü not etmeliyim.
Fuayede kapıya doğru yönelirken Savaşeri Kolat'la karşılaştık. “Yahu sahneye çağrılınca nasıl korktum bilemezsin” dedi, “Normal, hep kulisten sahneye gittmeye alışıksın, salondan yukarı çıktığın için heyecanlanmışsındır” yanıtı verdim, gülüştük.
Yıllardır müzik ve opera tarihini araştıran, yazıp-çizen biri olarak hem duygulandığımı, hem de takdir hisleriyle dolu olarak Opera binasından ayrıldığımı söylemeliyim.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
15 Şubat 2019, Ankara
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan