Şifre, ülke topraklarının korunması, savaşların kazanılması, devletin gerçek güvenliği gibi konularda, askerî haberleşmede hayatî, yani yaşamsal bir araç. Elektronik ve sayısal gelişmeler, şifreleri giderek daha güç kırılabilir, çözülebilir hale getiriyor.
Peki “kamuya açık” bazı devlet-hükümet metinlerinin de şifreleri olur mu? Nisan ayının 21. günü Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanan, kısaca “yeni kültür-sanat paketi” dediğimiz, “Kültürel Kalkınma/ İnsan-Şehir-Kültür-Medeniyet” başlıklı kitapçıkta yer alanları çözebilmek için biraz şifre çözme uygulamaları kullanmak lazım. Fazla ayrıntıya girmeden bazı bölümlerle ilgili yorumlama ve şifre çözme çalışması yapalım.
Kitapçıktaki 10 maddelik “Amaçlar”a baktığımızda akla “13 yıldır yapılanlar, yapılmayanlar neler?” sorusu geliyor. Bu amaçlar, âdeta bir parti programı ya da seçim bildirgesinde kullanılabilecek, her birinin derinliklerinde başka amaçların gizli olduğu, bazıları “tekrar”a giren sözcükler toplamı izlenimi veriyor.
HELE BİR EMEKLİLİK ÇIKSIN DA...
Paketin bütününe baktığımızda, bir strateji değiştirme, yeni taktik geliştirme, bazı tasavvurlara da geri dönme durumunu sezinliyoruz.
Somut örneklerle gidelim. TÜSAK taslağı, devlet sanat kurumlarının binalarına, çalgılarına, tüm mal varlıklarına “el koyma”yı, bu kurumları “ilga” edip “mülga” haline getirmeyi öngörüyordu.
Paketteki devlet sanat kurumları çalışanlarına getirilmesi için çalışmalara başlandığı belirtilen “özendirici emeklilik”, sanki kurumlardaki kadroları boşaltmaya yönelik. Bu emeklilik tasarısı taa yıllar önce İstemihan Talay’ın bakanlığı döneminde Devlet Opera ve Bale Genel Müdürü Hüseyin Akbulut tarafından “Etkinliklerini fizikman yitirmiş, bankamatik hale dönüşmüş sanatçıların temizlenmesi ve yerlerine genç sanatçıların ikâmesi için” hazırlanmıştı; ancak uygulama için Bakanlar Kurulu’na gelmek üzereyken hükümet dağılmıştı!
Yani emeklilik konusu AKP’nin öncesine dayanıyor, ancak amaç farklı gibi. Bu durum, sanat kurumlarıyla ilgili gelecek planlarına dair, paketteki bazı ifadeler dikkate alındığında bazı ipuçları taşıyor.
Sanat kurumlarına ilga-mülga yok ama, çok önce Türkiye’nin idarî yapılanmasının yenilenmesi, âdeta bir nevi eyalet sistemine gidilmesini öngören, fakat Meclis’te kalıp kadük olan tasarıyı anımsıyor insan.
Pakete göre illerde komiteler kurulucak. Sakın sanat kurumlarının bir bölümünün ve bazı şubelerinin illere, il özel idarelerine ya da yerel yönetimlere devrinin yeniden gündeme getirilmesi düşünülüyor olmasın?
SAHNELERİ KİM NASIL YAPACAK?
81 ile tiyatro vadediliyor. Kim nasıl yapacak? Burada DT’nin rolü olacak mı, belli değil. “81 ilimizde tiyatro ve sahne sanatlarıyla ilgili projelere destek verilerek, her ilimizde bir tiyatro sahnesi oluşturulacaktır” ifadesinden ne anlaşılıyor? Bu projeleri kim hazırlayacak? Belediyeler mi, DT mi, tiyatro yapacağız diye bir araya gelip dernek kuracak yerel unsurlar mı? Hadi bina-sahne hazır diyelim, DT’nin repertuvarına müdahil olacağını ima eden anlayış, bu sahnelerde neleri nasıl sahneleyecek? Geçmişte birtakım gelişmelere ve siyasî sonuçlara yol açan Sincan tiyatrosu örneği hâlâ belleklerde.
AKM’LER SORUNU
Ankara ve İstanbul’da iki önemli kültür merkezi “sorunu” var. Sorun denilmesinin sebebi, yıllardır değişik mihraklarca durumlarının sürüncemede bırakılmasından anlaşılıyor.
İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’yle ilgili kitapçıkta hiçbir bilgi, hâttâ atıf bile bulunmuyor. Başbakan Davutoğlu’nun bir soru üzerine sarf ettiği cümleler hâlâ “tartışacağız, konuşacağız” gibi sözcükler içeriyor olsa da, AKM’nin yıkılıp yerine çok amaçlı bir kompleksin yapılacağının ipuçlarını içeriyor. Zaten, güçlendirme ve renovasyon ihalesini kazanmış ama uygulayamamış müteahhit de, ihaleyi kazandıktan sonra yaptıkları incelemede renavosyan ve güçlendirmenin ne denli riskli olduğunu, yaşadıklarını gazeteci Vahap Munyar’a samimî görünen ifadelerle açıkladı. Demek ki AKM yıkılıp, yerine “bir şey” yapılacak. O “bir şey”, Amerikalı firmanın yarışmasını kazandığı, kim tarafından sipariş edildiği açıklanmayan proje mi acaba? Doğruyu kim ne zaman söyleyecek?
GÜNAY PROJESİNE KÜTÜPHANE EKLEMESİ
Ankara’ya gelince, yıllarca yasayla kültür alanı olarak resmen kabul görmüş, içine Atatürk Kültür Merkezi yapılmış, Opera, Tiyatro ve Kongre Merkezi’nin ulusal yarışmayla projesi elde edilmiş, Opera binasının tatbikat projeleri Bayındırlık Bakanlığı’na yıllar önce teslim edilmiş, kısaca “hipodrom alanı” dediğimiz bir alan var. Bu alandaki AKM’nin yıkılıp yerine yapılması, burada bir Millî Müze kurulması Ertuğrul Günay’ın Kültür Bakanlığı döneminde gündeme geldi. Hâttâ bu dönemde, önceleri orayı rant alanı haline getirmek isteyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’le bu amaçla bir protokol bile imzalandı.
Sonra Ömer Çelik döneminde hiçbir adım atılmadı. Bakın şimdi “paket”te ne deniliyor:
“Ankara’da Atatürk Kültür Merkezi (AKM) alanı yeniden düzenlenecek ve bir ‘Kültür Kompleksi’ haline getirilecektir. Arkeoloji, Anadolu uygarlıkları, güzel sanatlar ve geleneksel sanatları da içerisinde barından bir Müze Kompleksiyle Milli Kütüphane, Sanat Bedestenleri, Atatürk Kültür Merkezi, Sergi-Fuar alanları ve Arboretum’dan oluşan Anadolu Kültür Külliyesi yapılacaktır.”
Buradaki yenilik Millî Kütüphane’nin de bu alanda yapılacak yeni bir binaya taşınmasının öngörülüyor olması ve adının da “külliye”ye dönüştürülmesi. Belirsizlik ise, orada yeri ayrılmış duran, projesi hazır, yarışma kazanmış mimar Özgür Ecevit’e ait, Avrupa standardında yeni ulusal operaevi binası ile eklentilerinin durumuna ait. Pakette tek satır yok! Tıpkı 23 yıldır inşa halindeki, mimarlarının çocuklarının bebekken çoktan üniversite bitirdiği, CSO Konser Salonu inşaatıyla ilgili tek satır bulunmadığı gibi!
OPERA BİNASI HALKA MI, SARAYA MI?
Kültür Bakanı Mahir Ünal, paketten birkaç gün önce “Opera büyük devletlerin yumuşak gücü” demişti. Peki bu yumuşak güç nerede ve ayda kaç kez sahnelenir, kaç kişi izler acaba yeterli fikirleri yok mu? Acaba operayı sadece, saray bahçelerinde yapılmış binalarda, ihtiyaç hasıl olduğunda ya da yabancı konuk ağırlanırken özel davetlilerin çağrılıp, dışardan dekor getirilip kırk yılda bir sahnelenen türde bir etkinlik mi zannedenler var?
Yurt dışı gezilerinde dışarıdan gördükleri o görkemli yapıların âdeta bir fabrika gibi olduğunu, içinde terzihane, atölye, marangozhanelerin bulunduğunu, önceden kurulan dekorların kaydırma sistemleriyle hazır olarak ağzı 30 metre olan sahneye kaydırılıverdiği biliyorlar mı?
Büyük devletler yumuşak gücü sadece yabancı konuklara ve davetlilere mi gösterecek, yoksa kendi halkının da, biletini satın alıp rahatlıkla opera-bale izleyeceği bir binayı yapıp Ankara’nın ulusal operaevi binası sorununu çözecek mi?
ARŞİV YALAN SÖYLEMEZ
15 Temmuz 2015 günü Cumhurbaşkanı, “Beştepe Külliyesi”ni basın mensuplarına gezdirirken, Külliyeye büyük bir opera binası da yapıldığını kaydederek, “2 bin 300 kişilik. Kongre Merkezi’nin içinde. Çok amaçlı salon ve kütüphane de var” demiş.
Paketin açıklandığı günlerde Hürriyet’te yer alan haberdeyse binanın adının “Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi” olduğunu öğrendik. Haberde, “Opera, bale, tiyatro gibi sanatsal etkinliklerin gerçekleştirileceği Kültür ve Kongre Merkezi’nde dünyanın en büyük sahnelerinden birinin yapıldığı, opera, tiyatro, bale gibi sanat etkinliklerine ev sahipliği yapacak olan Kültür Merkezi’ne fonksiyonel, gerektiğinde büyüyüp küçülebilen, asansörlü dev bir sahne sisteminin kurulacağı öğrenildi. En büyüğü 2 bin 500 kişilik olacak 10 farklı salonda, alanında uzman teknik ekipler tarafından akustik ölçümler yapılırken, ses sistemi için son teknoloji kullanıldı” deniliyordu.
BİNA MI, SALON MU?
Opera, bale, konser, Beştepe’de ne zaman hangi salonda yapılacak? Halk biletini alıp gidebilecek mi? Asansör olabilir ama orkestra çukuru ne durumdadır, kaç kişilik orkestra sığabilir? Soruları çoğaltmak mümkün.
Hipodrom alanına ulusal yarışmayla projesi elde edilen yıllardır yapılmamış binada bu soruların cevaplarının hepsi vardır.
2017’Yİ BEKLEMEK...
Paketteki önemli bir ipucu da Kültür Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nun yenilenmesine ilişkin. Bakın ne deniliyor:
“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda yeni vizyona uygun Yerinden Yönetim ilkesi çerçevesinde kültür, sanat ve turizm alanlarındaki gelişmeler dikkate alınarak Bakanlığın vizyonuna uygun yeniden yapılanmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede, daha etkili, ölçülebilir, hesap verebilir, şeffaf ve izlenebilir bir teşkilat kanunu çalışması yapılacak, mevcut stratejik plan bu vizyon çerçevesinde yenilenecektir. Bu çerçevede, İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri ile Kültür ve Tanıtma Müşavirlikleri/Ataşeliklerinin yapılanması da ele alınarak iyileştirilecektir.”
Mevcut devlet sanat kurumları, kendi kuruluş yasaları gereği bu bakanlığa ya bir genel müdürlük üzerinden bağlı ya da özerk oldukları için onay makamı olarak ilgili... Şu halde önce teşkilat kanunu yenilenip, sonra mı kurumlarla ilgili düzenlemeye sıra gelecek? Herhalde. “Silsile-i meratip” bunu gerektirir. Bu işin başlama tarihi Mayıs 2016, tamamlanma tarihiyse Mayıs 2017 olarak belirtiliyor. Tıpkı emeklilik konusunda da tamamlanma tarihinin 2016 Aralık olarak belirtildiği gibi...
Demek ki en azından 2017’ye kadar sanat kurumları cephesinde, olası sürpriz tayinler dışında yeni bir şey yok!
Not: Bu yazı, Paketin açıklanmasından hemen sonra, 22 Nisan'da, Başbakan'ın değişmesi gündeme gelmeden önce yazılmış, ANDANTE Klasik Müzik Dergisi'nin Mayıs 2016 sayısında yayımlanmıştır.