Bazı günler Ankara'nın müzik yaşamında yerleşik etkinliklerin daimi programıdır. Örneğin 3 Nisan, Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın ( 1915-2010) doğum günüdür ve her yıl 3 Nisan, hangi güne denk gelirse gelsin, Bilkent Senfoni Orkestrası bir “anma” konseri verir. Niçin “anma?”, çünkü “kutlama” hayattaki insanlar için yapılır. 4 Nisan da SCAMV'nın düzenlediği Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nin ilkesel başlama günü, 6 Aralık Altın Madalya sunum günüdür. Her yıl başında yeni takviminize bu günleri otomatik olarak işaretleyebilirsiniz.
Doğramacı doğum gününde 7. kez “postmortem” olarak, yani ölümünden sonra anılıyor, yaşasaydı 102 yaşında olacaktı. Bu yılki anma bermutad şef Gürer Aykal yönetiminde ve uluslararası piyanistimiz Gülsin Onay'ın solistliğinde 3 Nisan akşamı verilen konserle yapıldı. Gülsin Onay, L. V. Beethoven'in Op.58 Sol majör 4. Piyano Konçertosu'nu seslendirdi. Beethoven'in orkestra yerine piyanonun ana temayı sunan kısa motifiyle başlamasıyla diğerlerinden belirgin biçimde ayrılan bu konçertosunu, Gülsin Onay balkondan izleyenlerin görebildiği, otomatik ayarlı bir tablet bilgisayarın desteğiyle seslendirdi. Bir bölümü sadece Doğramacı konserlerinde canlı klasik müzik izleyen, çoğu eski YÖK ve üniversite mensuplarından oluşan kitlenin büyük hayranlığını kazanan, başarılı bir seslendirme oldu. Özellikle Korolu Fantezi ve 9. Senfoni'nin ezgisel habercisi sayılabilecek konçertonun 3. bölümünde Onay'ın duyarlılığı heyecan vericiydi.
Onay, bis olarak, bilinen “Hocabey'in Vasiyeti” öyküsünü anlatırken bu “anma” konserinde yapıtı her yıl çaldığını hatırlatıp, “hatam olursa affola” diyerek Chopin Op. 53 Polonez'i seslendirdi.
Konserin ikinci yarısında sık seslendirilmeyen iki eser yer alıyordu. Türkiye'de çağdaş beyin cerrahisinin kurucularından ve Cumhuriyetin ikinci kuşak bestecilerinden Dr. Bülent Tarcan'ın 3 Nolu Orkestra Süiti ile Rus besteci Dr-Kimyacı Alexander Borodin'in La minör 3 No'lu “bitmemiş” senfonisi... Tarcan'ın ilk iki bölümü özgün ve anlatımcı, sonrak iki bölümü halk müziğimizden esinli süitinde özellikle üflemeli ve vurmalı çalgılar iyi bir etkinlik gösterdi. Yapıtın sonunda Gürer Aykal dinleyiciye dönüp, “Nasıl buldunuz doktorun eserini?” diye sordu, yanıt alkış olarak geldi. Bu kez seyirciye Borodin şef partitürünün kapağını gösteren Aykal, “ Bu bir kimyager... Hepsi hocayla beraber.. Onun için seçtik bu eserleri” dedi. Borodin'in biraz da Prens İgor operası üzerine yoğunlaşması yüzünden iki bölümden sonrasını yazamadığı ve çalınabilir hale Glazunov tarafından getirilen yapıt parlak biçimde seslendirildi. Her iki eserde özellikle dikkati çeken solocular Ezgi Tandoğan Onat (fagot), Selçuk Akyol (obua) , Selen Akçora (klarnet) ve Serdar Rasul (viyolonsel) oldu.
Konserin sonunu, Gürer Aykal “anma”dan “kutlama”ya çevirdi. Aile için de bir sürpriz oldu bu durum. Trampetin tremolasıyla “Hapy Birthday To You” şarkısının orkestra düzenlemesini çaldırdı, gene dinleyiciye dönüp “Siz söyleyin diye çalıyoruz, Hocabey 102 yaşında” dedi. Sahnede bir doğum günü pastası eksikti! Dinleyici söylemeye başladı ama Aykal sonuçtan tatmin olmayınca bu kez “Neden çekiniyorsunuz, ağır tempoda, şefin eline bakın” uyarısıyla tekrar çaldırdı. Salondaki dinleyicinin büyük kısmı da söyledi.
Bilkent'ten ayrılırken düşünüyordum, Gürer Aykal, merhum Hocabey'in anmasını doğumgünü şarkısı çaldırarak “kutlama”ya çevirdiyse, gelecek yıl ölümyıldönümü anmasında da Chopin'in “Cenaze Marşı”nın orkestra düzenlemesini mi çaldıracak?
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
4 Nisan 2017