Bir devlet kurumunun çalışanı, yüzlerce kişinin önünde genel müdürünün yakasına yapışırsa ne olur? O kurum eğer Opera ise hiçbir şey olmaz, hatta yüzlerce kişi tarafından alkışlanır! Nitekim mezzosoprano Ezgi Karakaya, tenor Murat Karahan'ın yakasına yapıştığında da aynen böyle oldu: Yer Ankara Opera Sahnesi, tarih 11 Aralık 2021, Cavalleria Rusticana operasının sezon prömiyeri...
Pietro Mascagni'nin (1863- 1945), bizde operaların Türkçeleştirilerek sahnelendiği dönemde Köylü Namusu adıyla sahnelenen bir perdelik “verismo”su bestecinin açılan bir yarışmada dereceye girerek ödülü kazanmak amacıyla bestelediği, prömiyeri 17 Mayıs 1890'da Roma'daki Teatro Costanzi'de yapılmış ilk ciddi operasıdır. Amacına da ulaşmış, kendisine opera dünyasının kapılarını açan bu yapıt kısa sürede dünya sahnelerine yayılmıştır. Bu yapıt, gene aynı amaçla Ruggero Leoncavallo (1857-1919) tarafından bestelenmiş I Pagliacci adlı iki perdelik operayla birlikte sahnelenir. Deyim yerindeyse, 1893 yılından beri opera sahnelerinin ikiz kardeşleridir!
Operada gerçekçilik (verismo) akımında, aranan gerçeklik günümüzde de cinayetlerin başlıca sebeplerinden olan “namus-aşk” ikilisi libretto konuları arasında başlıca yeri tutar. Nitekim, bu iki operada da durum farklı değildir, cinayet ha düello sonucu olmuş, ha taammüden olmuş!
Önlemlere uyulmak kaydıyla virusla birarada yaşama yolunun ilgili bakanlıklarca alınan kararlarla açılmasıyla, Devlet Opera ve Balesi'nin özellikle üç büyük ildeki müdürlüklerince kademeli olarak, “gibi yapmak” ya da “kısaltılmış konser versiyonu” türü uygulamalardan “tam opera sahnelemesi” uygulamasına dönülmeye başlandı. AKM'nin açılışında Sinan ve ardından Aida operalarıyla orkestralar önce İstanbul'da çukura indi. Ankara'da ise çukura iniş, Cavalleria ve Pagliacci ikilisinin sezon prömiyeriyle 11 Aralık 2021 gecesi yapıldı.
Şef Raul Grüneis selamda.
Pandemi döneminde, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nün, tıpkı ilk uygulamasını genel müdürlüğü döneminde rengim Gökmen'in yaptığı gibi, solist sanatçıları, kadrolarının bulunduğu müdürlükler dışındaki sahnelerdeki de kullanarak, yeniden bir havuz oluşturduğu görülüyor. Nitekim iki yapıtın da önemli rollerinde dörder sanatçının dönüşümlü rol alabileceği, paylaşılan listeden anlaşılıyor. Evdeki hesap çarşıya uyar mı, hepsinin söyleyebileceği ortam olur mu, onu bilemem.
Şef Andrea Solinas selamda.
Orkestra şefi olarak da üç isim dönüşümde yer alıyor. Ankara'nın genel müzik yönetmeni Raul Grüneis, Samsun'dan sonra Ankara'ya alınan Andrea Solinas ve Sunay Muratov. Prömiyer akşamı Cavalleria Raul Grüneis, Pagliacci ise Andrea Solinas yönetiminde seslendirildi. 4/B'li olarak son sınavlarda alınanlarla birlikte âdeta gençlik aşısı yapılan, başkemancı sandalyesinde Deniz Aydın'ın oturduğu orkestranın her iki yapıtta da iyi tınladığını, bütüncül olduğunu gördük. Opera müziklerinde önemli yer tutan bakır ve tahta üflemelilerin katkısı olumluydu.
Rejisör Ayşe Dağıstan Parlar selamda.
İki yapıtın rejisini de, Hacettepe Ankara Devlet Konservatuvarı araştırma görevlisi, operayı hem şancı olarak, hem tarihiyle bilen, rejisör olarak da giderek kendini geliştiren Ayşe Dağıstanlı Parlar yapmıştı. İki rejide de sahne üstü ve trafik, geleneksel çizgideydi. Her iki yapıtın konusu da köyde geçtiğinden, rejisör pratik bir yaklaşımla aynı köy meydanı dekorunu kullanmış, Palyaçolar'da sahne arabasını hareketli olarak ekleyerek Fuat Gök'ün ışık katkısıyla değişimi ve uygun ortamı sağlamıştı. Tasarımcı Çağda Çitkaya, Ankara'nın tek yan kulisli dar sahnesine işlevsel dekoru yerleştirmişti.
Kreatör Tülay Şimşek , koroya her iki yapıt için de 19.yy ile günümüzü ortalayan, yalın giysiler çizmişti. Olayların âdeta bir Ege köyünde geçtiği havası yaratılmıştı. Köyün zenginleriyle orta halli ve yoksulları erkekler korosunun giysilerinde zenginlerde kullanılan koyu renkli takım elbiselerle vurgulanmıştı. Palyaçolar'da da, özellikle Tonio giysisinde “pırtık” görünüm için hayli emek verilmiş olmalıydı.
Reji başarılıydı ve Ayşe Dağıstanlı Parlar, kanımca ileriye doğru daha büyük çaplı operalar için umut vaad ediyor.
Koroyu, her iki yapıt için, gene Hacettepe'den ADK öğretim görevlisi Çiğdem Aytepe hazırlamıştı. Maske altından söylemelerine karşın, sonuç iyiydi. Pandeminin etkileri erkekler korosunda biraz fazla kilo olarak görünüyordu. Kadınlar korosu, daha enerjik ve istekliydi.
Aslında genelde, opera kadrolarının pandemi döneminde böyle yeni bir yapımla salonu tümüyle dolduran bir seyirci kitlesiyle buluşmayı özlediği hissediliyordu. Bu duygunun yapıtlara yansıdığını, sanırım izleyici de hissetti.
CAVALLERIA RUSTICANA
Gelelim başlıca rolleri söyleyenlere. Turiddu'da uluslararası tenorumuz Murat Karahan sahnedeydi. Kastında Ankara'dan Şenol Talınlı ile Arda Doğan, İstanbul'dan Efe Kışlalı, Mersin'den Faik Mansuroğlu bulunuyor. Karahan'ın gerek sesi, gerek mimikleri ve sahnesiyle rolününün hakkını verdiğini belirtmeme bilmem gerek var mı?
Turiddu'nun sözlüsü Santuzza'da, son yılların giderek başarı çizgisini yükselten mezzosopranosu Ezgi Karakaya sahnedeydi. Kastında sopranolar Feryal Türkoğlu ile Mehlika Karadeniz Bilgin (Ankara) ve Mine Kurtoğlu (Samsun) bulunuyor. Özgün yapıtta bu rol için soprano yazılı ama uygulamada yüksek mezzoların da söylediği biliniyor. Nitekim Ezgi Karakaya, doğal sesini kullanarak iyi bir sonuç elde etti. Ankara Müdürlüğü görevini de yapan kıdemli soprano Feryal Türkoğlu'nun ilk geceyi kendine ayırmamış olması da takdire şayandır.
Alfio için listeye yazılan dört baritondan Kamil Kaplan, gerek sesi, gerek sahnesiyle göz doldurdu. Öğrenci konserlerinden veya lied söylediği karma konserlerden sonra, tek perde de olsa bir tam operada, kendini ne denli geliştirmiş olduğunu gözledim.Kastında Tuncer Tercan, Gürhan Gürgen, Samsun'dan Murat Göçken yer alıyor.
Lola için üç mezzodan Seray Pınar ilk gece sahnedeydi. Küçük ve kısa süreli rolünde, sahnesiyle üzerine düşeni yerine getirdi. Kasttaki diğer iki isim Sezin Kirişçi ve Evren Gökoğlu.
Lucia'da ise çok değişik bir ses rengine sahip mezzo Zeliha Gökçek, Turiddu'nun annesi rolüne oturmuştu. Kastında Sibel Kızılateş (Antalya) ile Elif Dikmen (Ankara) yer alıyor.
Yapıtın sonunda selam ve alkış faslında, en çok alkışı Santuzza'nın aldığını, yapıtın ortasındaki “intermezzo”nun da iyi seslendirildiğini ve çukurda maskeyle çalan orkestranın alkışla ödüllendirildiğini not etmeliyim.
PALYAÇOLAR
Aslında iki perde olup, burada birleşik tek perde olarak sahnelenen Palyaçolar, gerek reji, gerek tasarım bağlamında aynı anlayışın ürünüydü. Böylelikle bütçe açısından hayli ekonomik bir yapım ortaya çıkmış olmalıydı. Yapımın yıldızları Palyaço'ya hayat veren helden tenor Ünüşan Kuloğlu ile Tonio'daki bariton Eralp Kıyıcı'ydı.
Genç soprano Tuba Mankal da bu iki erkek başrol oyuncusuna hem sesi, hem sahnesiyle ayak uydurdu. Orkestra, Andrea Solinas yönetiminde iyi bir seslendirme çıkardı ve eserdeki yüksek dramatik dozu dinleyiciye başarıyla hissettirdi. Bu genç İtalyan şefin Ankara Operası için bir kazanç olduğunu söylemek mümkün.
Canio'da Ünüşan Kuloğlu, geniş ciğer kapasitesini iyi kafa boşluğu ve diyafram kullanımıyla birleştirerek, gerek volüm, gerek gürlük bakımından müthiş bir Palyaço yorumu çıkardı. Mimikleri ve rolün gerektirdiği hareketlerde, dramatik anlamda güçlü sahneler ortaya koydu. Bu arada hayli de kilo vermiş olduğunu gördük. Kastında, Murat Karahan ve Efe Kışlalı (İstanbul) yer alıyor.
Tonio'da, çirkinliği ve ezilmişliğiyle Palyaçolar topluluğunun en zavallı üyesi rolünde bariton Eralp Kıyıcı, geniş sesi ve iyi oyunculuğuyla aldığı büyük alkışı son zerresine kadar hak etti. Kastında Cem Beran Sertkaya ile Kamil Kaplan bulunuyor.
Nedda'da aşk üçgeninde ezilen genç eş rolünde, genç soprano Tuğba Mankal, kadın başoyuncu olarak, Ankara operasının gelecekteki umutlarından biri olduğunu ortaya koydu. Mankal'ın sahnesinde sorun yok ancak kanımca biraz mimik çalışmasında yarar var. Pandemi öncesi Turandot'ta Liu'daki aryasıyla beğenilen Mankal'ın (Galiba Dekak'ı da var, bazen kullanılıyor, bazen kullanılmıyor nedense) kastında Aslı Kıyıcı bulunuyor.
Palyaçoların renkli kişiliği, aynı zamanda koordinatörü Beppe'de, genellikle ikinci tenor rollerinde değerlendirilen Emrah Sözer, sahneye renk katarken temsil ettiği kişiliğin içini doldurdu. Sözer'in kastında Mehmet Kavil, Emre Akkuş ve Samsun'dan İbrahim Halil Turgut bulunuyor.
Palyaço'nun hışmına kurban gidecek aşık Silvio'da deneyimli bariton Çetin Kıranbay, sesi ve sahnesiyle “Komedinin bitmesine” olumlu katkısını koyarken, kastında Cem Beran Sertkaya ile Arda Aktar yer alıyor.
Prömiyer gecesinin listesinde kimler oldukları görünmeyen Palyaçolar ile Balerina, rejide sahneye getirilen renk ve hareketin önemli ögeleri arasındaydı. Koreografiler Nazlıcan Fırat'a aitti.
Salgın koşullarında ortaya böyle bir temsilin çıkmasında hem zihinsel, hem fiziksel olarak emek sahibi herkesi kutlamak gerek. Provalar sürecinde tüm sanatçılara beş kez PCR testi yaptırılması, gösterilen duyarlılığın nişanesi olsa gerek. Orkestranın çukurda mı, yoksa sahnede mi çalması konusunda, üyelerin eğilimi de saptanarak çukura inilmiş olmasını da bir tür demokratik yaklaşım örneği olarak değerlendirebiliriz.
Peki, ikinci temsil ne zaman diye sorarsanız, biraz koşullara ve salgının gidişatına bağlı. İnternet sitesinde Aralık'ta başka temsil görülmediğine göre, planlama Ocak ayına göre.
Bu arada bir konuya dikkati çekmek istiyorum. Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Genelgesi kapsamına operanın el kitapçığı da girmiş. Ama dinleyiciye ücretsiz olarak renkli kağıda basılmış sanatçı listesi dağıtılıyor, ki bu zaten olmazsa olmaz. İkiye katlanmış A4 ebadındaki kağıtta, konu bilgisi de yer alıyor ancak 4. sayfalar boş. Bu boş kalan kısma da kısaca sahnelenen eser veya eserlerin dünya ve Türkiye sahnelerindeki geçmişiyle ilgili kısa bilgi konulabilir.
İki yıldır canlı opera temsillerinden uzak kalmanın acısını Cavalleria Rusticana- I Pagliacci ile çıkardık! Gelecek aylar ne gösterir, bilinmez. Ama salgınla mücadele yolunda giderse, ufukta bir Maskeli Balo ile Tosca görünüyor gibi...
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
12 Aralık 2021, Ankara
Temsilden fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan