Türk çoksesli müzik tarihinde en “nevi şahsına münhasır besteci kimdir?" diye sorarsanız akla ilk gelen isim Ertuğrul Oğuz Fırat (1923-2014) olur. Cumhuriyetimizle yaşıt, hatta 1 Şubat doğumlu olduğu için Cumhuriyet’ten dokuz ay kadar büyük bestecimiz. Onun adına sadece müzik değil, edebiyat ve resim hâtta hukuk alanında rastlayabilirsiniz, esas yani diplomalı mesleği buydu ve güvenilir bir yargıçtı. Laf ola değil, gerçek anlamda “çok yönlü” bir insandı.
Yaşarken dar bir çevre tarafından ululandı, izlendi, ondan ışık alınmaya çalışıldı, geniş bir kesim tarafından ise dışlandı, eleştiriye bile değer bulunmadı, hatta bazı kendini bilmez müzisyenler tarafından aşağılanmaya çalışıldı. Önde gelen müzisyenlerimizden sadece İdil Biret ona önem verdi, piyano yapıtlarından bazılarını seslendirip kayıt altına aldı*.
İşte bu nedenlerledir ki, ölümünden bir yıl kadar önce 2013’teki SCAMV Onur Ödülü Altın Madalyası töreninde “Bana bu ödül neden verildi?” mealindeki sözlerini hiç yadırgamamıştım. Sözleri aynen şöyleydi:
“Doksan bir yaşına gelmiş, artık eskiden ilgilendiğim tüm sanat dallarıyla ilgilenecek gücüm kalmamış, gözüm görmez, kulaklarım duymaz durumdayken bana ödül vermenizin nedenini çok merak ettim. Çünkü yapıtları seslendirilmiş, eserleri sergilerde boy göstermiş bir sanatçı değilim. Öyle sanıyorum ki, vakfın yönetim kurulunun sayın üyelerinin yüzde 80’i benim yapıtlarımı ne dinlemiş, ne resimlerimi görmüş ne de kitaplarımı okumuştur. Öyleyken kurum bana bu madalyayı verdi. Anladığım şu oldu: Bana bu ödül, arkadaşım İlhan Usmanbaş’ın önerisiyle verilmiş. Ben bu ödülü, bu nedenle dostum Usmanbaş’ı kırmamak için kabul ediyorum.”
Neyse ki, EOF’u unutmayan, unutturmamak ve sağlığında kendisinin kaçındığı tanıtımını yapmak, müzik yapıtlarını seslendirtmek, arşivini ayrıştırmak için çalışan eski öğrencileri var. Kendisi “hoca” olduğunu kabul etmek istemezdi, dolayısıyla bu hakikatli insanlara öğrenci yerine EOF’un sürdürümcüleri demek daha doğru.
EOF, sağlığında, bir kısım katılımcısı ile birlikte Öncü Sanatı Koruma Derneği’ni kurmuştu. Ankara’nın Emek mahallesinde, kitapları, notaları, plakları ve kedileriyle birlikte yaşadığı evi de bu derneğe vasiyet etmişti. Şimdi başkanlığını, Cumartesi Dinletileri’nin katılımcısı olmanın yanı sıra, O’nun yanında tam 12 yıl gözü görmediği için yazılarını metne dökmekle geçiren Zuhal Selçuk’un yaptığı bu dernek, her yıl bu öncü insanı anmak, yapıtlarını dinletmek üzere bir konser düzenliyor.
18 Aralık 2023 akşamı, CSO ADA Mavi Salon’da “ Ertuğrul Oğuz Fırat 100. Doğum Yılı" üstbaşlığıyla düzenlenen anma; radyo programcısı, bariton, sunucu, annesi Leyla Pınar’ın EOF’un Klavsen Konçertosu’nu Türkiye ve Belçika’da seslendirdiği Ali Pınar tarafından sunuldu. Ali Pınar’ın yönlendiriciliğinde Zuhal Selçuk, EOF plaklarının yapımcısı Kerim Selçuk, piyanist-besteci Mehmet (David Ezra) Okonşar ile besteci-müzikolog Yiğit Aydın’ın katılımıyla içtenlikli bir panel düzenlendi. Dinleyiciler arasından da yeğeni Haluk Fırat’ın katkısı oldu.
“Kim ne söyledi?”yi bir kenara bırakıp panelden süzülen bilgi ve notları paylaşayım:
“- Dernek notaları bilgisayar ortamına geçirme çalışmalarını sürdürüyor. 1960’tan itibaren İlhan Usmanbaş’la karşılıklı mektuplaşmaları kitap haline getiriyor. Bestecinin müziğinin çözümlenmesinde önemli katkı sağlayan mektuplar kitabının basımı için bir yayınevi veya finansal destekçi aranıyor.
-Yeniye aşık, kendine has bir insandı. Cumartesi Söyleşileri’nde fazla konuşmazdı, müzik dinleme ve dinlenen üzerindeki soruları cevaplandırma, yani paylaşım ağırlıklıydı. Yeni, çağdaş müziklere, modernizme meraklı bir topluluk geliyordu, EOF’a gönülden bir bağlılık söz konusuydu. Dosttu, arkadaştı ve karşılıksız olarak veriyordu. Çok özel bir kitaplığı ve kayıtlar vardı elinde.
-Pek çok Türk besteci için gerçekleşemeyen biçimde, eski katılımcıları arasında bulunan A.K. Müzik genel yönetmeni Kerim Selçuk tarafından yapıtlarının bir bölümü 6 CD halinde yayımlandı. A.K. Müzik bu diziyi devam ettirecek.
-Küçüklüğünde Malatya’da taş plaklardan Beethoven yapıtları getirtir, arkadaşlarına dinletirdi.
-Annesine çok düşkündü. Resim yapmaya başlaması, annesinin ölümüyle eşzamanlıdır. Annesinin ölüm ayında hüzünlü bir havaya bürünürdü.
-Kendisine adanan küçük bir piyano parçasına karşılık olarak koca bir piyano konçertosu sunacak kadar yüce gönüllüydü.
-Yapıtlarında ölüm kavramını çok yoğun biçimde ele alması ve bu konu üzerinde yoğun düşünmesi nedeniyle mistisizmle bir bağı olduğu söylenebilir.
-12 Ton müziğiyle ilgilenmiş, ancak “beni fazla sarmadı” diyerek kendi bildiğine yönelmişti. EOF müziğine serbest atonal denilebilir. Müzikal sembolizmle yüklü motifler kullanmıştır. Kucaklayıcı atonalik bir yapı görülür yapıtlarında.
-EOF, kurumsal aidiyet üzerinden tanımlanamaz, o da kendini bu anlamda tanımlamazdı. Sivil insiyatif ağırlıklıdır. Devlet sanat kurumlarıyla pek işi olmamıştır. Bu yönüyle Cumhuriyet dönemi 2. Kuşak besteci olarak, 1. Kuşak bestecilerden tamamen ayrılır.
-Halkçı, Atatürkçü, vatansever bir insandı. Yaşdaşı olduğu Cumhuriyetin eleştirilmesine tahammül edemezdi. Son zamanlarda Atatürkçü düşüncenin modern yorumu üzerine kafa yoruyordu. En büyük yapıtını da oratoryo olarak Atatürk üzerine yazmıştır.”
Konserde seslendirmeler “bir şiir-bir yapıt” sırasıyla yapıldı. Ali Pınar EOF’un “Çağdışı Bağıran”, “ Zamanın Örümceği” ve “Avunma” başlıklı şiirlerini her seslendirme öncesi okudu. Seslendirmelere, şef ve EOF’un deyimiyle “çalgıçalar”lar tamamen “gönüllü” olarak katıldılar.
İlk olarak EOF’un 1986’da kendi deyimiyle “bağdadığı” Op.78 Ağıtsal Dördül başlıklı 7. yaylı çalgılar için dördülünü dinledik.
Seslendirmeyi Eskişehir merkezli kadınlardan kurulu Nemeth Quartet yaptı. Gülen Ege Serter ve Şeniz Serter (Keman), Pınar Basalak (Viyola ), Mutlu Varlık Kocaili’nde (viyolonsel) oluşan dörtlü, içinde çeşitli karşıtlıkların yer aldığı, belki de bestecinin ömür boyu az veya çok yasını tuttuğu annesinin ardından yazdığı iç çekişleri, hıçkırıkları, isyanı “sembolize” eden motiflerle bezeli bu ağıtı başarıyla seslendirdi.
İkinci yapıt, EOF’un aynı yıl yazdığı “Tohum ve Kıvılcımlar” başlıklı Op.60 Üflemeli Çalgı Beşlisi’ydi. Ülkemizin alanında önde gelen topluluğu Anadolu Üflemeli Beşlisi Cem Önertürk (Flüt), Ufuk Soygürbüz (Obua), Kıvanç Fındıklı (Klarnet), Hüseyin Uçar (Korno) ve Ozan Evruk’tan (Fagot) oluşuyordu. Topluluğun yeni ve çağdaş müzikle arasının iyi olduğunu biliyoruz. Daha önce Ateş Pars’ın (d. 1942) Üflemeli Beşli’sini de seslendirmişlerdi.
Tohum ve Kıvılcımlar’da besteci, atonatilesi içinde, özellikle de yapıtın giriş ve final bölümünde Anadolu folklöründen bazı alıntılara da çağdaş yorumuyla yer vermişti. Yapıtın beş kişilik toplulukça şefli olarak seslendirilmesinin nedeni, içerdiği güçlükler ve tek tek çalgıların girişleri için sayma gereğiydi. Şef kürsüsünde EOF’un eski sürdürümcülerinden, günümüzün iyi şefi Orhun Orhon yer alıyordu.
Son olarak, EOF’un Mehmet Okonşar’a adadığı, 1979’da yazılmış, Op. 56 “Korkaklığa, Sessizliğe, Ölüme Karşı Yanıttır” başlığını taşıyan, listesinde 2. Piyano Konçertosu olarak kaydedilmiş yapıtı dinledik; adama yazısında şöyle diyordu:
“Ülkemin ve benim en karanlık günlerinden saydığım bir dönemde yazdığım, gören sanatçılarımızdan hiç birinin pek ilgi duymadığı, seslendirmeyi söz konusu bile etmedikleri bu yapıtımı , içeriğindeki başkaldırış nedenlerini en iyi anlayacağına inandığım gerçek sanatçı Sayın Mehmet Okonşar’a sunmaktan büyük kıvanç duyduğumu belirterek... Saygılarımla, Ertuğrul Oğuz Fırat”
Malûm, 1979’da sokaklarda ölüm kol geziyor, ülkücü-devrimci örgütler çatışıyor, birbirlerini yaralayıp öldürüyor, arada bir yığın insan kim vurduya gidiyor, siyaset de ortama yeterli müdahaleyi yapamıyor, TBMM Cumhurbaşkanını seçemiyordu. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi bu ortamı önlemek gerekçesiyle yapılmıştı.
Seslendirmede Anadolu Üflemeli Beşlisi’ne ek olarak Selin Nardemir Önertürk, Yusuf Çelik, Eda Fındıklı, Onur Şenler, Ediz Şekercioğlu, Damla Çaylı Güngör (Viyolonsel), Onurcan Çağatay (Trompet) ve Cem Güngör (Trombon) yer alıyordu, şef kürsüsünde gene Orhun Orhon vardı. Yapıtın Ankara’da ilk seslendirilişiydi.
Okonşar’ın, “Çok farklı ve derin bir yapıttır. Derin katmanlar, sessizliğe karşı bir isyan var. Son bölümü bir scherzo’dur, yani şakacı bir bölüm. Ölümle âdeta alay ediyor” diye tanımladığı yapıtta piyano için hiç tek başına seslendirilecek kadans bulunmuyordu. Bir başka bakışla isimlendirmek gerekirse, “Piyano ve Yaylı-Üflemeli Topluluk İçin Senfoni Konçertant” denilebilecek türde bir yapıttı.
Ölümünün 100. yılında benim EOF için çağrım, yayınevlerine ve sanata yakın duran sermaye sahiplerine, bankalara olacak. EOF - İlhan Usmanbaş Mektupları , 1960’tan itibaren yakın tarihimize ışık tutacak, bazı çözümlemeler için önemli ipuçları taşıyan niteliktedir. Mizanpajı bile hazır hale getirilmiş kitabın basımı ve yayımı için Öncü Sanatı Koruma Derneği’ne destek olunmalıdır. Bu konuda temasa kurmak isteyenler için Dernek başkanı Zuhal Selçuk’un mail adresi şöyle: [email protected]
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
19 Aralık 2023, Ankara
* https://www.opus3a.com/u/idil-biret-eof-cag-disi-bagiran-cd/1ea4b7beedc08d20e5281a96df5861b4
https://www.opus3a.com/u/idil-biret-best-of-turkish-piano-music-cd/d70b7307c2db38d41ecec98faa5a9e44