Tarihî Salon' girip yerime otururken ilk gözüme takılan, piyanonun üzerine monte edilmiş ikinci bir küçük klavye ile iki küçük bilgisayar ekranı, ardından da sahne önünde duran köy davulu oldu. Piyanonun üzerindekilerin Norveçli şef Ragnar Rasmussen'in (d. 1966) “seaboard”u olduğunu tahmin ettim, ama köy davulu neyin nesiydi, tam da sahne önünde? Bekleyip görecektik.
Devlet Çoksesli Korosu'nun 19 nisan 2023 gecesi Ramazan nedeniyle saat 21.00'de başlayan konseri “Köprüler” başlığını taşıyor, açıklaması da “Toplumların ve kültürlerin birbirleriyle olan yakınlıklarını köprü kavramı üzerinden işliyor” diye yapılıyordu.
Programın ilk bölümünde Norveçli, Amerikalı, Alman ve Rus bestecilerin koro yapıtlarından örnekler sunuldu. Rasmussen, piyanonun başına oturup, ülkedaşı Norveçli besteci Henning Sommerro'nun Devlet Çoksesli Korosu için yazdığı “Landstykere / Köylüler” başlıklı şarkıyı “seaboard”un klavyesinde gezinerek başlatıp, genç geleneksel üflemeli çalgı virtüozu Buğra Kutbay da ses örgüsünün içine katıldığında, Rasmussen'in nasıl bir köprü inşa etmekte olduğunun ilk işaretlerini aldık. Norveçli soprano Ingrid Margitte Navesen'in, ulusal giysisiyle sahneye girip, billur sesiyle katılışı, koronun lirik tenoru Erdem Serkan Saraç'ın solosu ses örgüsünü tamamlarken, dinleyici çoktan konsere yoğunlaşıvermişti.
İlk bölümde Sommerro'nun üç ,Edvard Grieg'in iki, Felix Mendelssohn, Samuel Barber, Sergey Rahmaninof, Morten Lauridsen ve Anton Bruckner'in birer parçası yer alıyordu. Parçaların beşi, dinsel metinler üzerine yazılmış yorumlardı, yani hristiyan ilahileriydi.
Şef Rasmussen bunların kimilerini ustalıkla bağlarken, seslendirmenin içine Buğra Kutbay'ı da “mey” giriş ve geçişleriyle katmıştı. Nasıl da yakışmıştı, doğrusu önceden tahmin edilemezdi.
Ardından sıra bize, kendimize geldi. Walter Strauss ile Eduard Zuckmayer'in yaptıkları halk müziğimizden koro düzenlemelerinin “biz” kavramına girmesi doğal, çünkü ikisi de uzun yılar Türkiye'de yaşayıp, müziğimize ve eğitime katkı vermiş kişiler.
Ustalıkla gruplandırılmış, örgülenmiş, türkü düzenlemelerimizi sayalım: Divane Aşık (Walter Strauss), Tek Kapıdan (Ertuğrul Bayraktarkatal), Kevenk Yolu, Hem Okudum Hem Yazdım, Ay Doğar Giresundan, Kâtibim (Adnan Saygun), Batum (Ferit Tüzün), Feraye (Ulvi Cemal Erkin).
Burada devreye virtüoz bağlamacı Erdem Şimşek de girdi. Rasmussen, bu türkülerin birbirlerine bağlanmasında iki virtüoz sanatçının taksimlerine yer vermiş, Tüzün'ün ünlü Batum'unu da bağlaç olarak kullanmıştı.
Sıra Feraye zeybeğine geldiğinde, sahne önündeki köy davulunun hikmeti de anlaşıldı. Şef Rasmussen, davulu alıp boynuna takmaz mı? İyi bir müzik insanı olarak iki günde, merak ettiği bu vurmalı çalgının sırlarını keşfetmişti. Sonradan öğrendim ki, bu çalgıyı merak ettiğini duyunca, davul koro tarafından Rasmussen'e armağan edilmişti.
Feraye ile çoşku yükseldi, doruğa vardı. Koronun genç baslarından Cem Değirmenci de zeybek oynamaya kalkmaz mı? Dinleyici büyük bir alkışla şefi, solistleri ve koroyu ödüllendirdi.
Konser bitti mi? Hayır!
Ben olsam (!), Feraye'deki dorukla bitirirdim ama şef Recep Gül'ün Mevlana'nın sözleri üzerine yazdığı “Yürü! Can gözünü aç” parçasını son yapıt olarak tercih etmişti. Oysa bu yapıtı da yukardaki örgü içinde kullanabilirdi. Burada soprano İngrid Margitte Navesen ve tenor Erdem Serkan Saraç da devreye girdi.
Konser, bir sürpriz bis parçasıyla tamamlandı. Rasmussen birer Norveç ve Türk ninnisini, Navesen ile alto Gamze Yıldırım'ın soloları ve koronun katılımıyla sundu. Güleç yüzlü, sempatik Norveçli şef, solistleri, koroyu selamlattı, alkışlattı ve sanırım onlar sahneden ayrılırken biraz yorgun ama mutluydular.
Rasmussen, program kitapçığı için şu cümleleri kurmuş:
“Doğu ile batıyı buluşturduğumuz bir konser, Köprüler ve adını tam olarak yaşatıyor. Norveç müziği ile Türk halk müziğini, geleneksel enstrümanlar ele elektronik enstrümanları buluşturuyoruz. Farklılıklarımızı koro müziğinin ortak diliyle kutlayacağımız harika bir buluşma yeri burası.”
Konseri izleyip dinledikten sonra benim nitelendirmem ise “ kültürlerarası kavuşma, kaynaşma, öpüşme, âdeta bir koklaşma” biçiminde. İçtenlikli, yakışmış, halk müziklerindeki benzerlikleri, ortaklıkları vurgulayan bir kültürel kavuşma.
Köprüler, üzerlerinden insanlar, araçlar yeterince geçmezse bir anlam taşımıyor. Bu köprü ise toplumları kavuşturdu, İskandinav ve Anadolu coğrafyalarının seslerini kaynaştırdı. Umarım Ragnar Rasmussen, bu çalışmasını kendi ülkesinde, sanat yönetmenliği yaptığı korolarda da yineler.
Nasıl olsa artık kendine ait bir köy davulu da var!
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
20 Nisan 2023 , Ankara