Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası'nın 4 Aralık konseri sonrası yazıma “İlk kez seslendirilecek eserleri dinlemeye özel özen gösteriyorum.” cümlesiyle başlamıştım. HSO'nun 11 Aralık gecesi şef Naci Özgüç yönetiminde verdiği konser için de geçerli bu cümle... Programda gene bir “dünya prömiyeri” vardı. Bu kez Ankara Devlet Konservatuvarı'ndan yetişmiş, Muammer Sun ve İlhan Baran gibi önemli hocaların “rahle-i tedris”inden geçmiş, artık bitirdiği okulda ders veren besteci Onur Özmen'in (d.1981) Senfonisi dünyada ilk kez seslendirilecekti. Diğer yandan piyano icracılığında benzer özellikler taşıyan, bitirdiği ve master yaptığı okulunda öğretim görevlisi olarak eğitmenlik yapan piyanist Bora Ateşyakan da uzun bir aradan sonra Chopin 1. Piyano Konçertosu ile sahnede olacaktı. Kuruluşu 1936'ya tarihlenen konservatuvar, dibine ışık veren bir mum gibi,kendi evlatlarını kucaklıyordu.
SEMPATİK SENFONİ
Önceliğimiz olan besteden başlayalım. Özmen'in şimdiye kadar yazdığı değişik topluluklar ve orkestra için çeşitli eserlerin sayısı hayli ilerlemiş. Senfoni , 30 Opus numarası taşıyor. Yorucu olmayan, sevimli bir yapıt. Özmen, halen öğretmekte olduğu kompozisyonun kurallarına uygun bir yapı içinde müziğini yazmış. “Yeni müzik”te çok yaygın olan program uygulamasından kaçınarak tonal ve çağdaş bir senfoni ortaya koymuş.
İki keman, viyola ve viyolonselden oluşan dörtlünün seslendirdiği prelüd, bölüm boyunca ortaya çıkacak müzikal fikri serimliyor. Birinci bölüm, bu müzikal fikir ile iki temanın, tahta ve bakır üflemelilerle, yaylı gruplar tarafından çeşitlendirilmesiyle gelişiyor.
İkinci bölüm yörük tempoda ve mistik bir havayı yansıtıyor. Üçüncü bölüm ise “Rondo-Allegro” başlığı altında ama bir Scherzo gibi şakacı, ritmik oyunlarla neşeli bir hava yansıtıyor. Özmen'in senfonisinde sadece üçüncü bölümde kısa bir oryantalist ama özgün ezgi işitiliyor. Kemanlarla vurgulanıp kaybolan bu ezgiden başka folklorik ya da makamsal esinti hissedilmiyor.
Özmen'in yapıtını sempatik ve dinlenebilir buldum, beğendim. Kendisini kutluyorum. Başkemancı koltuğunda Ayşe Akçay'ın oturduğu orkestra, özellikle üflemeli çalgılar özenli bir seslendirme yaptılar. Şef Naci Özgüç de kendisini kutlarken, “Ben de beğendim, başka orkestralara da çaldırmak isterim” dedi.
Hani bazı eserlere sonradan yakıştırılmış isimler vardır, Onur'unkine de “Sempatik Senfoni”yi yakıştırıyorum.
KONÇERTO: ATEŞYAKAN'IN PARLAK DÖNÜŞÜ
Bora Ateşyakan, öğrenciliği döneminde solistlik kariyerinde ilerleyebileceğine inandığımız, çok yetenekli bir piyanistti. Selçuk Gündemir'in öğrencisiydi. 17 yıl önce British Council ile SCAMV'nın birlikte düzenlediği Yılın Genç Müzisyeni Yarışması'nda ikinci olmuş, o dönemde pek çok etkinlikte piyanist olarak karşımıza çıkmıştı.
Liszt ve Chopin 1. Piyano Konçertolarını Ankara dışındaki iki devlet orkestrasıyla seslendirdiğini hatırlıyorum. Tiyatrolarda canlı müzik seslendirmelerine katıldığını ve master çalışmasını da tamamladığı ADK'nda eğitmenlik yaptığını biliyordum. Bu konserin solisti olarak adını gördüğümde, bunu “sahnelere dönüş” olarak nitelendirdim.
Bora bu dönüşü, Chopin'in 1. Piyano Konçertosunu başarıyla seslendirerek parlak biçimde yaptı. Konser sosyal medyada geniş bir kampanya ile duyurulmuştu. Salon doluydu ve Ateşyakan müthiş alkışlandı, birkaç kez selama çıktıktan sonra alkışları ödüllendirmek için “bis” çalmak üzere tabureye oturdu.
ATEŞYAKAN, KENDİNİ NASIL YAKTI?
İlk notalar, Bora'nın teorik olarak hayli incelediği ama icrası zor bir eseri seçtiğini işittirdi bize. Paganini'nin altı büyük etüdünden sonuncusuna Liszt'in yazdığı tema ve çeşitlemelerdi bu. 24 Kaprisin piyano düzenlemesi yâni...
Hayli incelediği dememin nedeni, Bora master çalışmasını Yrd.Doç. Oya Ünler'le yaparken tez konusu “Franz Liszt’in Piyano Tekniğine Etkisi Kapsamında Paganini Etüdlerinin İncelenmesi”ydi.
Temayı serimledikten sonra çeşitlemelerin hızlı bölümünde parmakları biraz şaşıverdi. Ama hızla toparlayarak yapıtı tamamladı. “Keşke, bunca sahne arasından sonra bis olarak bu zor eseri seçmeseydi” dişe düşündüm. Alkış, kıyamet devam edince, bu kez bir Chopin parçasıyla ikinci bisini yaparak, iyi konçerto icrası ve dinleyicinin büyük tezahüratıyla konseri noktalamış oldu.
Kendisini kutlarken, “İpin ucunu tekrar yakaladın, artık bırakma” dedim. Ama kolay iş değil. Günlük mesainin yanında, şu ana kadar seslendirdiği Liszt, Chopin 1. konçertolar ile askerde çaldığı Gershwin Rapsody in Blue dışında yeni eser hazırlamak, orkestrala önermek, kabul almak, günümüzün rekabet ortamında meşakkatli ve kolay sonuç alınamayan bir uğraş.
Konsere ikinci yarıya Meclis'ten yetişerek CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da geldi. Onur Özmen'in değişik yıllarda değişik dersler aldığı hocalarından Burhan Önder, Turgay Erdener ve esas hocası Muammer Sun, dönem arkadaşları şimdi müdür pozisyonundaki Metin Munzur, yardımcısı Levent Kuterdem, öteki yardımcılar Kamer Güngör ve Doğan Çakar oradaydı. Piyano bölümünden de çok sayıda hoca konserdeydi.
Keşke her konsere böyle sıkı sosyal medya kampanyaları yapılsa da, salon hep böyle dolsa...
Fotoğraflar:Şefik Kahramankaptan