Bir sanat etkinliğini aylar önce planladığınızda, nasıl bir toplumsal ortama denk geleceğini tahmin edemezsiniz. Nitekim Devlet Çoksesli Korosu ile Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası'nın ortak etkinliği olarak Eskişehir'de Mozart'ın “Requiem”inin seslendirilmesi kararlaştırıldığında, daha ne Özgecan o hunhar cinayete kurban gitmişti, ne de iç güvenlik paketi adı altında getirilmek istenen belirsiz faşizan ortama karşı memleketin sağlam hukuk güçleri sokağa çıkmışlardı. Dolayısıyla 18 Şubat 2015 gecesi Eskişehir Anadolu Üniversitesi AKSM'deki “Requiem”i, hem Özgecan, hem de demokratik gösteri haklarını kullanır ya da ekmek almağa giderlerken polis silahlarıyla ölenler için bir “ağıt” olarak kabul etmek en doğrusu... Seslendirme Eskişehir'de olduğuna göre, bu ağıt veya duanın gittiği öncelikli isim de Ali İsmail Korkmaz olmalı...
Mozart'ın son eseri olan, iskeletini hazırlayıp bir bölümünü yazdıktan sonra öldüğü için kalanı eşinin girişimiyle öğrencisi Süssmayer'e tamamlatılan Requiem, Devlet Çoksesli Korosu'nun sürekli repertuarında bulunan bir yapıt. Deyim yerindeyse artık ezber söyleyebildikleri eserler arasında. Koro, tepeden gelen emirlerle katılacakları kimi konser ve turneleri iptal edilse de, sürekli istim üzerinde olan, çalışmalarını kesintisiz sürdüren bir topluluk.
Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası ise yeniden kendini bulma çabasında. Çaykovski Konservatuvarı'nda şeflik öğrenimini tamamlayıp dönen Burak Tüzün tarafından on yıl önce kurulan ve kısa sürede, öteki üniversite orkestralarına nisbet yaparcasına her hafta programlı konser veren bu orkestra, dört buçuk yıl önce Üniversitedeki rektör değişikliği ve bunun konservatuvara olumsuz yansıması nedeniyle sesini pek duyuramaz hale gelmişti. Şimdi son rektör değişikliği ve bunun konservatuvara yansımasıyla kendini toparlama yolunda.
Önceki yönetimin hasıraltı ettiği, üniversite senatosunca kabul edilmiş yönerge uygulamaya konulmuş durumda. Bunu program kitapçığındaki orkestra kadrosunun altına, CSO'nun el programlarında yaptığı gibi, yönetim kurulu listesinin yerleştirilmesinden anladık. AÜSO'nın genel müzik yönetmeni ve yönetim kurulu başkanı Murat Sümer. Üyeler ise Konservatuvar Müdür Yardımcısı piyanist Oytun Eren ile tromboncu Sevginur Tandoğdu Kılıç, kemancı Gülşah Ergün, çellist Elif Özbek.
Bu değişimin gerçekleşmesiyle birlikte, sezon sonuna kadar bir program kısa sürede yapılarak ilan edilmiş. Bu konserlerde orkestrayı yönetecek isimler, konservatuvarda ders de veren Devlet Çoksesli Korosu Şefi Cem'i Can Deliorman, Murat Sümer ve Erdem Çöloğlu.
Gelelim Requiem seslendirmesine... Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan sonra şeflik eğitimini Avusturya'da alan, Amerika'da önemli şeflik programlarına katılan Cem'i Can Deliorman, değişik edisyonları inceleyerek Mozart'ın özgün diline en yakın seslendirmeyi yapabilmek amacıyla yola çıkmış. Bunda ilk uygulamayı da koro değil ama, bazı orkestra partilerinde daha çok Amerika'da kullanılan edisyonlardan yararlanarak bazı değişiklikler yapmış. Bu küçük değişiklikleri trombon, klarnet ve timpanide duyumsar gibi olduk.
Şefin seslendirmedeki avantajı, hem koroyu hazırlayanın, hem orkestrayı çalıştıranın kendisi olmasıydı. Seçtikleri solistlerin de üçü Requiem konusunda deneyimli, kendilerini kanıtlamış seslerdi. Soprano Nurdan Küçükekmekçi Aydın, mezzo soprano Ferda Yetişer ve bas Tuncay Kurtoğlu kendi alışılmış, düzeyli seslendirmelerini sergilediler. Hâttâ Soprano Aydın'ın kendi çıtasını biraz daha yükselttiği söylenebilir. Genç tenor Caner Akın'ı ise Requiem seslendirmesinde ilk kez dinledim. Doğrusu ustaların arasında hiç yadırganmadı. Deliorman, seslendirmeden yüzünün akıyla çıktı. Orkestra, yeniden moral motivasyon kazanmakta olduğunu gösterdi.
Türkiye açısından bakıldığında, bir üniversite yerleşkesinde Mozart Requiem'in iki kurumun işbirliğiyle seslendirilmesi önemli bir olaydır. Fazıl Say konserlerini devlet orkestralarına iptal ettirerek büyük tepki alan, üstlerine yanlış bilgi vererek olayı savuşturmaya çalışan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nün, Devlet Çoksesli Korosu'na bu işbirliği için onay vermesi olumlu bir gelişmedir. Umarım genel müdürlük artık “zararın, yanlışın neresinden dönülse kârdır” sözünü doğrulayacak bir anlayış içinde olarak, kendisine bağlı sanat kurumlarını özendirici, önünü açıcı bir tavır içinde olur.
Fotoğraflar: Şefik Kahramankaptan