Aynı orkestranın tını kalitesi, çaldığı salona göre nasıl farklı algılanabiliyor? Bu sorunun yanıtını en kolay Orkestra Akademik Başkent'le vermek mümkün. Bağlıca Yerleşkesi'ndeki konferans salonunda verdikleri konserlerdeki tını ile, CSO salonundaki tını müthiş farkediyor. Bu farkı 25 Mart 2017 gecesi, orkestranın şef Orhun Orhon yönetiminde CSO salonunda verdiği konserde bir kez daha yaşadık.
Bu konserin önemi, çağdaş bestecilerimizden Özkan Manav'ın (d.1967) Op. 24 “Kır Görünümleri-Kış” başlıklı tek bölümlük eserinin Türkiye'de ikinci, Ankara'da ilk kez seslendirilecek olmasıydı. Manav, eseri 14 yaylı çalgı için 2007'de yazmış, Dünya prömiyeri 2010'da Sofya'da Plamen Djurof yönetimindeki Sofya Solistleri Oda Orkestrası tarafından yapılmış ve eser Sofya 2010 Uluslararası Kompozisyon Yarışması'nda birincilik ödülünü kazanmıştı.
Eserin Türkiye'de ilk seslendirilişi ise ancak 6 yıl sonra 2016'da şef Orhun Orhon yönetimindeki Yaşar Oda Orkestrası'yla İzmir'de yapıldı. Bir yıl sonra ise bu kez aynı şef Kır Görünümleri'ni OAB ile Ankara'da ilk kez çaldırdı.
Manav Adnan Saygun'un son öğrencilerindendi, yüksek lisansını İlhan Usmanbaş'la yapmıştı. 2011'de Donizetti Ödülleri'nde Yılın Bestecisi seçilen Manav'ın yurtdışında kazandığı ödüller, aldığı siparişler, onun çağdaş müzik anlayışının birer yansıması gibi. Bestecilik anlayışını sorarsanız, kendi tanımı şöyledir:
“Kompozisyonlarında yüzeyde birbirine uzak, birbiriyle bağdaşmaz görünen müziksel/kültürel öğeler arasında derinlerde yatan bağları araştırmayı sever. Müziği, yaşamsal gücünü çeşitlilik ve karşıtlıktan alır. Müzikte bir dizi düaliteyi –kültürel, tarihsel olsun, yapısal, tınısal, mekânsal, akustik olsun– potansiyel olarak doğurgan bulur.”
Kır Görünümleri-Kış'a gelince, duygunun tonal, soyut ve ustalıklı anlatımı. Adına bakıp da programlı bir müzik gibi algılanmamalı. Nasıl soyut bir tabloyu izlerken, herkes farklı anlamlar çıkarıyor, farklı duygularla bakıyorsa, müzikte de durum farklı değil.
Manav'ın, girişinden itibaren çalgı gruplarına tutti yüklemeyip, kemanlardan itibaren her bir çalgıya farklı görev vererek başlattığı yaklaşık 15 dakikalık eser, adındaki “Kış” mevsiminin karanlığı değil, aksine ışığın kar üzerindeki yansımasından esinlenmiş gibi. Diyalektik bir yapıda çalgıların yer yer farklı notaları çalmaları, giderek küçük birliktelik gösterileriyle gelişen, benim “aydınlık” bulduğum eser, kişide yeniden dinleme arzusu uyandırır nitelikte. Manav'ı ve seslendirilmesi büyük dikkat isteyen eseri iyi tınlattıkları için şef ve müzisyenleri kutluyorum.
ÇELİKSIRT'TAN ÇELİK GİBİ DYENS-METİS
Konserin ikinci önemli eseri bir tür ilkseslendirme olarak nitelendirilebilirdi. Klasik gitarist Cem Çeliksırt, Fransız gitarist-besteci Roland Dyens'in (1955-2016) “Concerto Metis”ini ülkemizde ilk kez baz oda orkestrası eşliğinde seslendirdi. Bu eserin daha önce bir kez piyano eşlikli olarak Hande Cangökçe, bir kez de altı yaylı eşliğinde Emre Ünlenen tarafından çalındığını biliyoruz. Fransız gitarist ve besteci Roland Dyens'i 2012'de katıldığı Türkiye Gitar Buluşması'nda tanımış, mütevazi kişiliğiyle öğrencilerle ilgilenişini, Türk luthiyelerin yaptığı gitarları deneyişini hayranlıkla izlemiştim.
Dyens'in “Metis” konçertosunu Cem Çeliksırt, önüne nota koymasına karşın bellekten çaldı. Sadece her bölümün sonunda, notada yeni bölümün ilk sayfasını açtı. Eseri iyi içselleştirmişti ve icracı olarak kalitesini gösterdi. Konsere Kağan Korad da Bilkent'teki gitar öğrencilerinin çoğunu alıp gelmişti. Hacettepe'den de birkaç öğrenci vardı.
Cem Çeliksırt (d.1987) gitara 11 yaşında Mersin'de aldığı özel derslerle başlayıp, Yıldız'da devam edip, Almanya'da Detmolt Müzik Yüksek Okulu'nun sınavını kazanarak, ünlü gitarist ve hoca Dale Kavanagh'ın sınıfından mezun olmuş, sanatta yeterliliğini de almış, işini seven bir klasik gitarist. Artık Berlin'de yaşıyor, solo çalışmalarının yanı sıra Japon Kanahi Yamashita ile bir gitar ikilisi var. 10 - 24 Nisan tarihleri arasında 4 farklı şehirde 6 konseri, malum nedenlerle Türkiye'ye gelmek istemeyen Yamashita yerine gene Almanya'dan Ozan Coşkun'la yapacak. Carlo Domeniconi'nin Çeliksırt ve Yamashita için 2016'da bestelediği "Harem Hayaleti" isimli iki gitar eserinin Türkiye'de ilk seslendirilişini de Çeliksırt-Coşkun ikilisi olarak kayda geçirecekler.
AYNI SAATLERDE İKİ MENDELSSOHN
Konserin ikinci yarısında Orkestra Akademik Başkent'ten F. Mendhelssohn'un Re minör Yaylılar için Senfoni'sini dinledik. İlk iki eserde farklı kemancıların sahnede olmasına karşın, bu kez orkestra tam kadrosuyla sahnedeydi.
Yazının girişinde salonun orkestra tınısı üzerindeki etkisine dikkati çekmiştim. Salonların başka etkileri de oluyor galiba! Örneğin Bağlıca Yerleşkesi'ndeki konserlere gelen büyük kısmı Başkent Üniversitesi öğrencilerinden oluşan dinleyici, konser programına bakmayı ve algılamayı, bölüm aralarında alkışlamamayı öğrendi. Ama OAB'in CSO salonunda verdiği konserlere bir kısım farklı dinleyici de geliyor! Bu konser boyunca her bölüm arasında alkışladılar! Dinleyicinin bir bölümünün alkışlamaması, orkestranın selam vermemesi, onların hızını kesmedi!
Mendhessohn'un bir başka eseri, Piyanolu Altılısı aynı saatlerde Bilkent Konser Salonu'nda çalınıyordu. Bu çakışmalar bir kısım dinleyiciyi konserlerden biri için tercih yapmaya zorluyor. Bestecinin keman, iki viyola, viyolonsel, kontrbas ve piyano için bu dinlenesi eserini Bilkent'te Mevlan Mecid, Murat Cangal, Ece Akyol, Sardor Rasul, Burak Noyan ile Cem Babacan'dan oluşan bu Altılıdan konser yerine provada dinledim. Daha önlerinde yapacakları birkaç tekrar ve genel prova vardı. Prova tatmin ediciydi, herhalde konser de başarılı olmuştur.
Şefik Kahramankaptan
25 Mart 2017