Gençlik orkestralarını, programım elverdiğince izlediğimi sürekli okurlarım bilirler. Bunlar arasında Hacettepe Gençlik Senfoni Orkestrası'nın pek sesi çıkmıyordu, bu sezon genç şef Barış Demirezer yönetiminde sadece bir konser vermişlerdi ama üyeleri, gayretli çocuklarımız, öteki gençlik orkestralarına var güçleriyle destek veriyorlardı. Bir örnek vereyim, liseli viyolacı Arda Aykut'u, hangi orkestraya gitsem karşımda görüyordum. Sezonun ikinci konserinde, Hacettepe Gençlik Senfoni Orkestrası, 26 Nisan 2019 akşamı sahneye bir çıktı, pir çıktı! Dört liseli solistiyle, şefleri Burak Tüzün yönetiminde profesyonelleri aratmayacak, hâttâ bazılarının ilerisinde bir konserle göz doldurdu.
Adı HGSO ama aslında bu HÜ Ankara Devlet Konservatuvarı'nın lise orkestrası. Eskiden bu orkestralar için kendi içlerinde seçme yaparlardı, şimdi ise eldeki mevcut öğrencinin tamamı çalıyor, yetmiyor, hem gözetim, hem sayı tamamlama amaçlı aralarına büyüklerden de birkaç müzisyen yerleştiriliyor. Sayı niye yetmiyor? Çünkü konservatuvara olan başvuru, ülkedeki ortam nedeniyle giderek azalıyor.
Başkemancı sandalyesinde Gizem Güllü'nün oturduğu HGSO, programına Felix Mendelssohn'un (1809-1847) Fingal Mağarası Uvertürü ile başladı. Bestecinin İskoçya ziyareti sırasında görerek etkilendiği Fingal Mağarası'nda suyun gelip-gidişini de tasvir ettiği programlı yapıtın icrasını dinlerken, içimden “Bu konser iyi geçecek” dedim. Şef Burak Tüzün'ün, eserin programını anlaşılır kılan, git-gelleri ortaya çıkaran yorumu, orkestra tarafından iyi uygulandı.
Ardından Giovanni Bottesini'nin (1821-1889) Klarnet ve Kontrabas için Grand Düo başlıklı eserinin Roman Malaric tarafından yapılan orkestra eşlikli uygulamasını seslendirmek üzere, klarnetist, Ekrem Öztan'ın öğrencisi Efil Özdemir ile kontrabascı , Burak Karaağaç'ın öğrencisi Atakan Altun sahneye geldiler. Hem iki solistin, daha önce kazandıkları yarışma derecelerinin boşuna olmadığını, hem de iki çalgı için yazılmış bir eserin orkestra uygulamasıyla nasıl zenginleşip daha etkili hale geldiğini gördük.
Sırada, Erdoğan Davran'ın öğrencisi çellist Berfin Karagüzel vardı. Eduard Lalo'nun (1823-1892)'nin Re minör Konçerto'sunu seslendirmek üzere podyuma yerleşti. Yapıtın içinde farklı tempoları barındıran birinci bölümünü, hayli müzikal biçimde icra etti. Güzel tonlar elde etti ancak yer yer belki de elindeki sazın bu yöndeki yetersizliğinden kaynaklanan volüm azlığı hissettik. Bis olarak, J. S. Bach'ın(1684-1750) bu alandaki önemli dizisi Viyolonsel Süitleri'nden ikincisinin Sarabande bölümünü de başarıyla çaldı Berfin...
İkinci yarıda ise, üç değişik hocayla uzun süre viyolonsel öğrendikten sonra bu öğretim yılında piyanoya geçiş yapan ve halen lise sonda Sanem Berkalp'in öğrencisi olan Alp Güngördü'yü L. V. Beethoven'in (1770-1827) Si bemol Majör 2. Piyano Konçertosu'nun birinci bölümünde dinledik. Müzikçi bir ailenin çocuğu olan Güngördü, kendinden önceki Berfin gibi eseri belleğine almıştı, piyanoya geç dönmesine karşın, bu alanda göstereceği gayretle başarılı olabileceğinin işaretlerini verdi.
Konser, orkestranın tam kadro sahnede yer aldığı George Bizet'nin (1838-1875) tanınmış operası Carmen'in müziğinden hazırladığı iki süitten seçmelerle sonlanacaktı. Şef Tüzün, süitlerden sekiz bölümü seçmiş ve gençlerle hazırlamıştı. Hem orkestrayı, hem de konservatuvarın yeni salonunu tümüyle dolduran dinleyiciyi coşturan bir seslendirme oldu. Provalar tek düzlemde yapılmış, konserden hemen önce M Salonundan kademelendirmeyi sağlayacak podyumlar getirtilerek yerleştirilmişti. Böylece dinleyici hem orkestrayı bütüncül olarak görebildi, hem de grupların sesleri yapıtların gerektirdiği iç dengelere uygun olarak salona ulaştı.
Konser sonrası çocukları kutlamak amacıyla orkestra kulisine gittiğimde, tam bir sevinç havasının egemen olduğunu gördüm. Çocuklar hem birbirlerini kutluyor, hem de şeflerine teşekkür edip duruyorlardı. İyi niyetli ve yeterli çalışma yapıldığında olumlu sonucun alınabileceğinin bilincine varmış olmalıydılar.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
27 Nisan 2019, Ankara
Fotoğraflar: Ş. Kahramankaptan