Oda müziği topluluklarının uzun ömürlü olamayışları, klasik müzik yaşamımızın gerçeklerinden biridir. Müzisyenlerin değişik kurumlardaki görevleri yanı sıra, oda müziği çalışmalarını sürdürmeleri, grup içi çıkabilen anlaşmazlıklar, iş takvimlerinin uyuşmaması, konser verecek salon bulunamaması ve hatta yapılan çalışmanın, verilen emeğin sonunda istenilen dinleyici sayısına ulaşılamaması gibi nedenler yatar bu gerçeğin ardında.
Ankara’da yaylı çalgılar dörtlüsü olarak en uzun süren topluluk Yücelen Quartet’ti. Bu topluluk üyelerini değiştirerek uzun yıllar yaşadı, sonra müzik alanından çekildi.
Şimdi ise 2003 yılından bu yana, bazı üyelerini değiştirerek günümüze ulaşan, son yıllarda iyi bir çıkış yakalayan Bozok Quartet, devamlılığını sürdüren bir yaylı dörtlü olarak 13 Aralık 2016 akşamı Erimtan Müzesi’ndeydi.
Tayfun Bozok, Derya Bozok (keman), Ali Başeğmezler (viyola) ve Münif Akalın’dan (viyolonsel) oluşan topluluk, 20. yüzyılın önemli bestecilerinden biri olan Dimitri Şostakoviç’in(1906-1975) 110. doğum yılı dolayisiyle özel bir program sundu. Erimtan Müzesi konser salonundaki nitelikli dinleyici 1.5 saat süren konserde seslendirilen üç eseri ilgi ve dikkatle dinledi.
Bozok Quartet önce bestecinin 4 ve 7. Dörtlülerini seslendirdi. Bestecinin 1949’da yazdığı, iki yıl önce ölen bir ressam-sahne tasarımcısı arkadaşına adadığı, 35 dakika süreli 4. Quartetteki savaş sonrası psikolojisi, seslendirmede başarıyla yansıtıldı.
Bestecinin 1954’te ölen eşi Nina için 1960’da yazdığı 12 dakika süreli 7. Quartetteki hüzün, insanın yaşam mücadelesi ve sonunda ölüme teslimiyeti, topluluğun iyi seslendirmesiyle kulaklarımıza ulaştı.
Dördü de usta sanatçılar. Tayfun Bozon Ankara Opera Orkestrası’nın başkemancısı, eşi Derya Bozok CSO 1. Keman Grubu üyesi. Ali Başeğmezler, yıllarca iki Yunan oda müziği topluluğununu solo viyolacılığını yaptı, halen Orkestra Akadelmik Başkent’in viyola grubu üyesi, Bozok’un yanısıra Begoa’nın solo viyolacısı. Münif Akalın ise Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın hocalarından, akademik orkestranın solo viyolonselcisi, ayrıca şeflik de yapan bir isim. Bu dört müzisyen orkestra içinde çaldıklarında, eserlerde kendilerine düşen sololar yoksa kalitelerini kolay anlayamazsınız. Durum bu tür oda müziği çalışmalarında ortaya çıkar. Dört müzisyen de eserlerin ruhunu yansıtan, uyumlu birliktelik, nüanslarda duyarlılık sergileyerek kaliteli bir seslendirmeye imza attılar.
Daha sonra Bozok Quartet’e, Moskova Çaykovski Konservatuvarı mezunu, son birkaç yıldır aranan piyanistlerden biri olan Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı hocalarından Gökhan Aybulus, Şostakoviç’in tek kenteti olan Op. 57 Piyanolu Beşli için katıldı. Bestecinin 1940’da yazıp, hemen ertesi yıl Stalin Ödülü verilen bu görkemli eseri, öyle sanıyorum ki, çok uzunca bir süredir Ankara’da çalınmamıştı.
Erimtan konserlerinin standart süresinden biraz uzun tutmasına karşın, dinleyici seslendirmeyi çoşkuyla alkışladı, topluluğu birkaç kez sahneye davet ederek beğenisini gösterdi. Ben tam “Bu ağır ve güçlüklerle dolu üç eserden sonra artık bis çalınmaz diye düşünürken” Tayfun Bozok dinleyiciye “Scherzo’ya razı mısınız?” diye sordu. Cevap olumluydu, topluluk yeniden sahnede konuçlanarak eserin hem ironik, hem de hayli vahşi scherzosunu yeniden seslendirdi.
Konser sonunda hem müzisyenler, hem dinleyici memnundu. Müzenin kurucusu Yüksel Erimtan, konseri dinleyenlerden Özden Toker İnönü müzisyenlere ayrı ayrı tebrik ve teşekkür ettiler.
Aslında Şostakoviç’in karışıklık ve savaş yıllarında yaşadıkları ve psikolojisiyle, bizlerin buganlerde yaşadıkları ve hisleri uyuşuyor. Bu konserin böyle bir döneme denk düşmesi, anlamını sanki daha da arttırdı.
Şefik Kahramankaptan
13 Aralık 2016