Bir “opera” afişi düşünebiliyor musunuz, tıpkı bir pop şarkıcısına hazırlanmış afiş gibi!
Ya da bir konser afişi, etkinliğe takılmış ad, orkestra şefi ve solistler yazıyor ama “bestecinin adı yok!” Solistler denilenlerin ne çaldığını da fotoğrafa bakıp karineden çıkartacaksınız!
Bir “müzikal” afişi, sahneleyecek opera müdürlüğü belli, adı belli, besteci belli, bu kez “orkestra şefinin adı yok!”
Özensizlik, ben yaptım olduculuk, dediğim dedikcilik, ne yazık ki daha duyarlı olması beklenen kültür-sanat alanında da kendini gösteriyor. Örneklerin tümü devlet sanat kurumlarında yaşanıyor.
Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde “afiş” şöyle tanımlanıyor:
1. ad, bir şeyi tanıtmak, herkese duyurabilmek için hazırlanmış, kalabalıkların görebileceği yerlere asılmış, genellikle resimli duvar duyurusu.
2. ARGO, yalan, düzen, dalavere, hile.
İşin ilginç yanına bakın ki, 1 numaralı anlamı yaşama geçirmeye çalışılırken, sanki 2 numaralı anlamdaki “argo” yöntemler kullanılıyor!
Oxford Sözlüğündeki tanım, daha kapsamlı:
“Afiş; tasarım ve sanatın aynı oranda gözetilerek tasarlandığı, mesaj iletme veya bir ürünü tanıtma amacı taşıyan, iç veya dış mekânda yer alan, grafik üründür. Afişin en baştaki amacı konu veya ürünü tanıtmak, duyuru yapmaktır. Dış mekân afişi ise daha büyük slogan ve puntoların kullanılmasına uygundur.”
Günümüzde “iç veya dış mekân”a belki de öncelikle “sanal ortam”ı eklemek gerek.
Tasarımcıya grafik düzenlemesini yapması için verilecek metin ve sıralamada, klasik müzik ve opera sanatında uyulması gereken uluslararası standartlar vardır.
Opera-bale afişlerinde önce bestecinin ve eserin adı yazılır, ardından librettistin adı gelir. Sonrasında da orkestra şefi ve solistler. Tabii operayı sahneleyen kurumun adı, genellikle en tepededir.
Niye böyle bir sıra belirlenmiştir? Çünkü besteci olmadan, opera da olmaz! Librettistin hazırladığı sözleri ve akışı müzikleyen bestecidir.
Konser afişlerinde de orkestra şefi ve solist yukarı yazılır, sonra besteciler ve eserleri sıralanır.
Bunların aksine yapılan “keyfî” uygulamalar, kurumlara, sanatçılara ve izleyici kitlesine de saygısızlık oluşturuyor.
Bu “zihniyet”, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmeden önce herhalde, 'Tiyatronun, Operanın, CSO'nun amblemi var, bizim neyimiz eksik” düşüncesiyle Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'ne bir amblem yaptırtmış, sonra durum deşifre olunca sessiz sedasız kaldırmıştı.
Aynı zihniyet, orkestraların da kendi afişlerini düzenlemelerini ve afişlerde fotoğraf kullanılmasını yasaklamış, birilerine “internetten araklama” afişler yaptırtmıştı. Kimbilir kimlere ne ödemeler yapılmıştı bu amblemler ve afişler için?
Bu yazıyı son birkaç aydaki bazı etkinliklerin duyuru afişlerini gördükçe yazmayı düşündüm, en son Bodrum Kaleiçi Etkinlikleri afişi de artık sırasının geldiğini gösterdi.
Biraz ciddiyet ve özen lutfen…
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
5 Temmuz 2020, Kaş