Bazı “lied”ler, kısa da olsalar, opera şarkıcıları için tam bir sınav sayılabilir. Gustav Mahler'in 4. Senfoni'sinin son bölümündeki “Das himmlische Leben- Cennet Yaşamı” başlıklı eski bir halk şiirinden alınan sözleri içeren “lied” bunlardan biridir. 8 Nisan 2017 akşamı, soprano Seda Ayazlı'nın bu şarkıyı şef Gürer Aykal yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası eşliğinde mükemmel söyleyişine tanıklık ettik.
Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin solistlerinden olan Seda Ayazlı'nın (d.1981) bugüne kadar üstlendiği opera rollerindeki başarısının nedenlerini irdelersek, önce konservatuvarın lise bölümünü viyolonsel dalında tamamlaması, lisans eğitiminde ise şana başladığını, müziğin değişik gereklerini iyi öğrendiğini ve “ben oldum” demeden halen çalışmalarını sürdürdüğünü görüyoruz. Tıpkı operanın Türkiye'deki gelişim yıllarında olduğu gibi...
Ayazlı, lisans eğitimini Oylun Erdayı ile tamamlamış, girdiği şan yarışmalarında çok sayıda ödülü olan, halen de şan çalışmalarını Müjde Çeliktaş ile sürdüren bir soprano. Kendisini cennetteki yaşamı anlatan çocuğun sesini temsil ettiği “ Das himmlische Leben” deki tekniği, eseri içselleştirdiğini gösterdiği okuyuşu ve bıraktığı etki nedeniyle kutluyor, operadaki rol dağılımlarında daha fazla dikkate alınmasını diliyorum.
HANİ MAHLER'İN CENNETİ?
Mahler, 4. Senfoni'sini, kızkardeşlerinin kendisine armağan ettiği üç ciltlik “Des Knaben Wunderhorn: Alte deutsche Lieder - Çocukların Hârika Kornosu - Eski Alman Şarkıları” başlıklı kitapla haşır neşir olduğu sırada yazdı. 4. Senfoninin zirvesi olan dördüncü bölüme soprano için koyduğu metin de, bu kitaptan alınmaydı.
BSO, konsere başlık olarak şarkının sözlerinden yola çıkarak “Cennette Hayat” başlığını koymuştu. Program kitapçığında, Mahler'in otobiyografisini yazmış olan Fransız müzikolog-yazar Henry-Louis de La Grange'ın kitabından yapılmış çeviri Türkçe ve İngilizce olarak yer alıyordu. Altına da eski Alman şarkısının metni yerleştirilmişti. Ancak yazarın imzası grafik düzenleme sırasında öyle bir yere konulmuştu ki, sanki şarkının da başlığıymış gibi algılanabilirdi. Şarkının metni ise bir başlık taşımıyordu. Ayrıca İngilizcesi ile Türkçesi birbirini tutmuyordu. İngilizcesinde dört kez “Heaven-Cennet” sözcüğü bulunmasına karşın Türkçesinde hiç bu sözcük yer almıyordu. Konseri dinleyen ama program kitapçığındaki uzun yazıları yeterince incelememiş olan okurum varsa, aydınlatmak için bu ayrıntıya dikkati çekiyorum.
BÜTÜNÜNDE İYİ SESLENDİRME
BSO'nun repertuarında yer alan ve belleğim yanıltmıyorsa, Emil Tabakov ve Işın Metin şefliklerinde daha önce farklı yıllarda seslendirilmiş olan bu senfoniyi, CSO da Rengim Gökmen yönetiminde seslendirmişti.
Mahler'in bu senfonisi, genellikle 90 dakika civarı olan diğerlerine göre 45-50 dakikalık süresiyle kısa olduğu için, bazı orkestralar önüne kısa bir eser daha koyar tam konser süresini doldurmak için... BSO'nun böyle bir yola gitmemesi, eserin iyi algılanabilmesi açısından olumluydu. Başkemancı sandalyesinde İrina Nikotina'nın oturduğu BSO'da, Mahler'in eserde yer vermediği tromboncuların rahlelerine kornocular alınmıştı. Partitürde yazılı çalgı sayılarını tamamlamak için değişik kaynaklardan çok sayıda takviye çalgıcı alınmıştı. Opera ve CSO'nun profesyonellerinin yanısıra, Hacettepe ADK'dan iki çello öğrencisi de vardı.
BSO, Aykal yönetiminde ufak tefek birkaç aksaklık dışında, eserin bütününde başarılı bir seslendirme çıkardı. Özellikle klarnet sololarda operadan gelen Gültekin Ulutaş ile arpte Özlem Başabak, flütte Albena Sezer, obuada Selçuk Akyol, kornoda Laszlo Gyarmati tınısal güzellikleriyle dikkati çektiler. Kemanların ilk rahlesindeki İrina Nikotina ile Bahar Kutay'ın sololarını da ihmal etmemek gerek.
Şef Aykal, konserin başında ve sonunda her zaman yaptığı gibi şef kürsüsü yakınındaki grup şeflerinin ellerinden tutarak selamladı, pek çok kez yaptığı gibi ikinci keman grup şefi Feruze Abdullayeva'yı da alnından öptü.
Bilkent'ten kulağımızda “meleklerin sesleri”yle ayrıldık.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
8 Nisan 2017