Solistler ve orkestra şeflerinin uluslararası dolaşımında hâyli gerilerde kalmış bir ülkeyiz. Özellikle de Cumhuriyetimizin 100 yıllık geçmişinde, yurt dışında yabancı ülke orkestralarını yönetmiş şef sayımız, yirmiyi geçmez.
Şöyle dönüp baktığımızda, 1940’lı yıllarda Türk Beşleri olarak bilinen bestecilerimiz; Cemal Reşit Rey, Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Necil Kâzım Akses’in Avrupa’daki çeşitli festivallerde, daha çok kendi eserlerinin seslendirilmesinde şef olarak görev aldıklarını görürüz. Fransa, Çekya, Belçika, Almanya gibi ülkelerde çeşitli konserlerde şef kürsüsünde yer almışlardır. Saygun, Amerika’daki bir Yunus Emre Oratoryosu icrasında da şeflik yapmıştır. Beşler arasında yurtdışında en çok orkestra yönetenler Rey, Saygun ve Erkin’dir.
Sonraki kuşakta, Hikmet Şimşek, Pertev Apaydın bu listeye eklendiler. Şimşek’in Macaristan’da özellikle Türk bestecilerin yapıtlarını kayda almak için gösterdiği çabalar ve bunların Hungraton firmasınca plak-CD halinde yayımlanması ileri bir adım oluşturdu. Hikmet Şimşek’in ardılları Gürer Aykal (d. 1942), Erol Erdinç (d. 1945) ve Rengim Gökmen( d. 1955) oldu.
Aykal, ABD’ye kadar uzanarak Texas’ta başlangıçta belirli dönemlerde toplanan bir orkestra olan, halen ise ayda iki konser veren El Paso Senfoni’nin daimi şefliğini yaptı. Finlandiya’nın Turku Senfoni Orkestrası’nda da bir sezon konuk daimi şeflik yapan Gürer Aykal’ın, yönettiği yabancı orkestra listesi hâyli zengin.
Eşi Brezilyalı bir piyanist olan Erol Erdinç’in Güney Amerika ülkelerindeki çeşitli yerleşik orkestraları konuk olarak yönettiği biliniyor. Bunların başında Brezilya’da Brasilia Ulusal Orkestrası geliyor. Ayrıca Rusya'da St. Petersburg Filarmoni Orkestrası ile üç albüm kaydedip bu orkestrayı defalarca yönetti. Bir kez Tahran Senfoni Orkestrası ile İran'da konser yaptı.
Rengim Gökmen’in yönettiği yabancı orkestraların sayısı da hayli kabarık; İspanyol Ulusal Radyo-TV Senfoni Orkestrası’ndan başlayarak pek çok İtalyan, Amerikan ve Kıt’a Avrupa orkestrası Gökmen’in bagedi altında konser verdi. Gökmen Rusya’da Çaykovski Orkestrası’nı da yönetti.
Almanya’da yerleşik olarak çok sayıda orkestrada çalışan şef ise Nezih Seçkin ( d.1956) oldu. Koblenz, Hildesheim, Dortmund Operaları’nda görev yaptı, son olarak Lüneburg operası 1. Şefiydi. Hollanda, Macaristan ve Polonya orkestralarıyla şef olarak turnelere çıktı. Orkestralarında konuk şeflik yaptığı ülkeler arasında Amerika, Romanya ve Slovakya da bulunuyor.
Şef Ender Sakpınar (d.1956) da şeflik eğitimi aldığı Fransa’dan başlayarak, İtalya, İsveç, Malta gibi Avrupa ülkelerinde yerleşik orkestraları konuk şef olarak yöneten bir isim. Bu orkestralar arasında Stockholm Operası, Berlin ve Venedik Oda Orkestraları, Sicilya , Monterrey, Taranto ve Atina Senfoni Orkestraları bulunuyor.
Şeflik eğitimi aldığı İngiltere’de, İngiliz Oda Orkestrası’nı yöneten, Oxford Kent Orkestrası’nın daimi şefliğini yapan Cem Mansur’un (d. 1957) Avrupa ülkelerinde irili ufaklı çok sayıda orkestra ile bağlantısı bulunuyor. Yönettiği orkestralar arasında Helsinki Filarmoni Orkestrası da bulunuyor.
Bir sonraki kuşaktan ise şef Naci Özgüç (d.1964) Almanya’da yönettiği Osnabrück Senfoni Orkestrası’yla yaptığı bir Yunus Emre Oratoryosu konseri ve kaydıyla dikkati çekiyor.
Orhan Şallıel (d.1968), Meksika, Kore, Kolombiya, Çin ve Avrupa ülkelerinde yerleşik orkestralarla çok sayıda konser yapmış bir orkestra şefi.
Moskova Çaykovski Devlet Konservatuvarı’ndan şeflik diploması alan ilk Türk olan şef Burak Tüzün’ün (d.1970) dış ülkelerde yönettiği orkestralar arasında başta Moskova Çaykovski Orkestrası olmak üzere , Çaykovski Opera Stüdyosu Orkestrası, Moskova Yeni Müzik Topluluğu, L. V. Nikolaev Rusya Gençlik Senfoni Orkestrası, İtalya’da Civica Filarmoni Orkestrası ve İngiltere’de Kraliyet Filarmoni Orkestrası bulunuyor.
Yurtdışında çeşitli ülkelerde yerleşik orkestraları yöneten bir şef de Işın Metin (d.1970). Metin’in başta Münih Oda Orkestrası olmak üzere orkestra yönettiği ülkeler arasında, Çin Halk Cumhuriyeti, Güney Kore, İspanya, Portekiz, Slovakya, Ukrayna, Yunanistan yer alıyor.
Günümüze geldiğimizde ise “genç kuşak” diye adlandırdığımız şeflerden Hasan Niyazi Tura’nın (d.1982) bestecilik ve yurtiçi etkinliklerinin daha ağır basmasına karşın, yurtdışında Bulgaristan’da Sliven Senfoni Orkestrası, Kazakistan’da Karaganda Senfoni Orkestrası, Almanya’da Orta Saksonya Filarmoni Orkestrası, İngiltere’de Londra Oda Orkestrası ile şef olarak sahneye çıktığını görüyoruz.
Burada, bir “dünya gerçeği”ne dikkati çekmeden olmaz. Ellerinde bir orkestrası bulunan, yâni müzik yönetmenliği de yapan şeflerin, yurtdışı konserlerinin bir bölümü eğer varsa bağlı bulundukları ajanslar tarafından ayarlansa da, bir kısmı da “barter” yani “takas”yöntemiyle elde edilir. Halk deyimiyle bir “al gülüm-ver gülüm” söz konusu olur. Bazıları da devletlerarası ilişkiler sayesinde sağlanır. 1991 öncesi Sovyetler dağılmadan önce bu ülkeyle aramızdaki kültürel anlaşma gereği, pek çok Sovyet-Rus şef ve solist, orkestra ülkemize gelmiştir. 50’li yıllarda Amerikalı besteci-şeflerin Türkiye’ye gelip orkestra yönetmeleri de ABD’nin uyguladığı kültürel programla mümkün olmuştur. Aaron Copland örnek gösterilebilir.
St. PETERSBURG MARİİNSKY'DE İLK TÜRK ŞEF
Bu tarihsel geçmişi kabaca inceledikten sonra, günümüzde yaşanan olumlu bir gelişmeye geliyoruz. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın 1. Şefi Cemi’i Can Deliorman (d. 1984), Rusya Federasyonu’nun köklü tarihsel geçmişe sahip iki önemli müzik kurumundan biri olan St. Petersburg Mariinsky Orkestrası’nın bu sezon için düzenli konuk şefi oldu.
Eskişehir’deki Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndaki keman öğrenciliği günlerinden bu yana tanıdığım Deliorman, hep hayâlleri arasında yer alan, yurt dışında profesyonel olarak şeflik yapma hedefine nasıl ulaştı?
Bunda dünya konjonktüründeki değişikliklerin büyük etkisi var. Nasıl 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldığında, Türkî cumhuriyetler başta olmak üzere iyi müzisyen ve pedagoglar Türkiye’ye gelerek konservatuvarlardaki açığı kapatıp önemli katkılarda halen bulunmaya devam ediyorlarsa, iki yıldır zirveye çıkan Ukrayna-Rusya çatışmasının siyasal sonuçları da bazı kapıları kapatırken bazı fırsatların da doğmasına yol açtı.
Avrupa’nın büyük orkestralarının gözdesi olan Mariinsky’nin yönetsel-sanatsal genel yönetmeni Valeri Gergiev, savaş nedeniyle Avrupa ülkeleri ve Amerika’nın Rusya’ya uyguladığı sanatı da içeren ambargodan büyük darbe yedi. Kendisine ve kurumuna Batı kapıları kapandı. Gergiev ve orkestrasının Ankara ve İstanbul konserleri, bu ortamda ayarlandı, ödemeleri Bakanlığın Türkiye Tanıtım ve Turizmi Geliştirme Ajansı tarafından yapıldı. Bu açılan Türkiye kapısı karşısında, Mariinsky de bir karşılık göstererek CSO 1. Şefi Cemi’i Can Deliorman’ı, kendi senfonik orkestrası ve korosuyla bir konser yapmak üzere St. Petersburg’a davet etti. Deliorman, 28 Eylül 2023 Perşembe akşamı Rusya'nın St. Petersburg kentindeki ünlü Mariinsky Orkestrası ve Korosunu Giuseppe Verdi'nin dev yapıtı Requiem seslendirmesinde yönetti.
Gergiev de Mariinsky Orkestrası’ya geçtiğimiz Ekim ayında Ankara ve İstanbul’a geldi. CSO ile 10 Ekim 2023’teki ortaklaşa konserde Şostakoviç’in 75 dakika süreli büyük Leningrad Senfonisi’nde şef kürsüsündeydi. Ardından da İstanbul’da AKM’de kendi kadrosuyla konser verdi.
GERGİEV’LE BAŞLAYAN DOSTLUK
İşte bu konserlerin planlanması ve yaşama geçirilmesi sürecinde Gergiev ile Deliorman arasında olumlu bir sıcaklık doğdu. Dostu Putin’in kendisine Moskova’daki Bolşoy Tiyatrosu’nun da genel yönetmenliğini de verdiği Gergiev, St. Petersburg’daki yükünü hafifletecek bir şef buldu. Deliorman hem Requiem provaları ve konserinde Gergiev’in gözüne girmiş, hem de yaptığı şeflik öğrenimi ve CSO’da geçirdiği dört yılda arttırdığı deneyimi dikkate alınmıştı.
Bazı orkestracıların “sanki gökten zembille inmiş” diye betimlediği Deliorman, daha Anadolu Üniversitesi’ndeyken Moskova Çaykovski Devlet Konservatuvarı Şeflik Bölümü mezunu ve üniversite senfoni orkestrasının kurucusu Burak Tüzün’le şeflik çalışmaya başlamıştı. Dolayisiyle Rus eğitim sistemi ve şeflik ekolünün doğal bir öğrencisi olmuştu. Daha sonra Avusturya’da Graz Üniversitesi’nde ve Viyana’da orkestra ve koro şefliği konusunda sıkı bir eğitim aldı, önemli şeflerin atölyelerine katılma fırsatı buldu. Sonrasında ABD’de bu eğitimi daha da pekiştirdi.
Graz’daki dönem arkadaşlarından Mirga Gražinytė-Tyla, Sir Simon Rattle ve Andris Nelson’un ardından getirildiği İngiltere’deki Birmingham Senfoni Orkestrası’nın sanatsal yönetmeni ve şefi. Benzer şekilde Svetoslav Borisov da Almanya’da Magdeburg Operası’nın müzik yönetmeni ve şefi. Bu örnekler de, Deliorman’ın aldığı şeflik eğitiminin yabana atılacak, sıradan bir çalışma olmadığını gösteriyor. Türkiye’de Devlet Çoksesli Korosu’nun yedi yıl yönetmen ve şefliğini yaptıktan sonra, CSO’ya önce şef yardımcısı, ardından 1. Şef olarak “atanması”yla kendini önemli bir sorumluluk altında buldu. CSO’ya gelişi tam da olağanüstü hal ve CSO yasasından kararnameyle kaldırılan bir maddeyle aynı döneme geldiği ve bu nedenle tüm diğerleri gibi atandığı için, bazı orkestracılar kendisine “ilke bazında” pek ısınamasalar da, çeşitli orkestralarda yaptığı konserler, program seçimlerine etkisi ile yönetim kurulu ile birlikte elde edilen sonuçlara olumlu katkısı, zaman içinde görülmeye başlandı.
39 yaşındaki Deliorman’ın insancıl, saygılı, iletişime açık kişiliği de dikkate alındığında, zamanın lehine çalışmasını yadırgamamak gerek.
OCAK SONUNDA BEETHOVEN 9 . SENFONİ
Şimdi Deliorman’ın önünde yeni ama yorucu bir kapı açılıyor. İlişkiyi resmiyete döken Mariinsky Genel Yönetmen Vekili Serguey Bannikov’un imzasını taşıyan, resmi yazı Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ulaştı.
Deliorman, 31 Ocak’ta Mariinsky Opera Solistleri, Korosu ve Orkestrası’yla Beethoven’in 9. Senfoni’sini seslendirecek. Genç şefimize ikinci konserinde gene korolu, solistli bir büyük yapıtın emânet edilmiş olması, kendisine duyulan güveni gösteriyor olmalı.
4 Şubat 2024’teki konserinde ise, Deliorman kendi yaptığı programla Türk besteci ve solistlerinin tanıtımı yönünde önemli bir adım atacak. 16 yaşında ve başarılı bir piyanist olan Can Saraç, Mariinsky eşliğinde Beethoven’in 2. Piyano Konçertosu’nu seslendirecek. Programda Ahmet Adnan Saygun ve Ferit Tüzün’den birer yapıt, Ayin Raksı ile Türk Kapriçyosu’nun da yer alması bekleniyor.
Mariinsky web sitesinde Cemi'i Can'ın biyografisi
Deliorman’ın St. Petersburg’da Mariinsky ile konuk şef olarak çalışacağı, prova alacağı, konser vereceği dönemler şöyle saptandı: 25 Ocak-19 Şubat / 18 Mart-12 Nisan / 17 Mayıs-7 Haziran / 1 Temmuz-18 Temmuz.
Bu aynı zamanda Deliorman için bir sınav niteliğinde. 2024’ün ikinci yarısında da bu göreve devam ederse, bu sınavı yüksek notla geçerek uluslararası orkestra şefleri arasına adını yazdırdığını göreceğiz.
Cemi’i Can Deliorman’ı kutluyor, Türk-Rus sanatsal ilişkilerine ve bestecilerimizin Rusya’da tanınması önemli katkı yapacağına inanıyor, başarılar diliyorum.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
17 Ocak 2024, Ankara