Anıtsal piyanist İdil Biret'in eşi değerli adaşım Şefik Büyükyüksel, bir süre Kadıköy'de olacağımı duyunca “22 Ekim saat 13.00'de bizim eski evde ol, bir sürprizim var, kimseye de bahsetme” dedi. Zaten geçirdiği rahatsızlık nedeniyle İdil'i görmeye gidecektim ama eski ev ve sürpriz dediğine göre değişik bir durum vardı mutlaka...
Nitekim günüyle, saatiyle 45. evlilik yıldönümleriymiş ve Adaşım, eşine küçük bir konserle sürpriz yapmak istemiş. İki bas bariton Burak Bilgili ile Cumhur Görgün, piyanist Gökhan Aybulus'un eşliğinde bir seçki hazırlamışlar.
İçlerinden sadece Cumhur Görgün'ü tanımıyordum. İlginç, kendisi Fizyoterapist ve İdil'in rehabilitasyonunu eski evin sekiz-on apartman ötesindeki yeni evde kurduğu sistemle yöneten kişi, aynı zamanda eğitimini Güzin Gürel'den almış, gelişimini sürdüren bir opera şarkıcısı.
İdil'e anne-babasından kalan Moda'daki eski dairede iki piyano vardır. Biri İdil'in kendi Steinway'i, diğeri Şefik'in Schröder'i. Gökhan iki piyanoda da gezindi ve eşlikler için St. Petersburg'daki fabrikada üretilmiş Alman-Rus kırması Schröder'de karar kıldı. Gerçekten de Steinway'in yüksek volümlü geniş sesine karşı, kişilikli, hoş bir tınısı vardı piyanonun.
Şefik Büyükyüksel'in piyanoyla ilgisini sorarsanız, kendisi 5 yaşında İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda Verda Erman ile birlikte Rana Erksan'ın öğrencisi olmuş, üç yıl orada, bir yıl da soprano/piyanist Gülten Tunceli 'den özel ders aldıktan sonra piyanonun kapağını 1953'te kapamış, 1960' da hatasını anlayıp tekrar kapağını açmış. Hayli ilerlemiş, Yale Üniversitesi öğrenciliği sırasında piyano çalarak para bile kazanmış ama İdil'le evlendikten sonra piyano çalmayı bırakmış.
Diğer konuklar aileden, Şefik'in kardeşi Yeditepe Üniversitesi öğretim görevlisi İbrahim Büyükyüksel ve eşi Madlen Hanım, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi eski dekanı Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu, Cumhurbaşkanlığı Kültür-Sanat Başdanışmanı Fecir Alptekin'di. İdil'in tedavi sürecinde ailenin önemli parçaları haline gelen hemşire Neriman ve Selma Hanımlar da bu sürpriz konserin hazırlanma sürecinde doğal olarak yer almışlardı.
Eşi eski eve gidip İdil'i getirdiğinde önce şaşkınlıklar, karşılıklı duygu değişimleri yaşandı ve ardından Adaşım, 45. yıldönümünde evliliklerinin nasıl olduğunun öyküsünü anlattı kısaca.
1976 yazında evlenme kararı almışlar, duyulmasını istemedikleri için konsoloslukları tercih etmemişler, Avrupa'da en az formalite ile ve süratle evlenilebilecek yer neresi diye araştırıp, İngiltere olduğunu görmüşlerdi. İdil 11 Ekimdeki Londra konseri sonrası orada kalmış, Şefik de 21 Ekim akşamı Brüksel'den gelmişti. Nikah için Paddington Registrar's Office'den 22 Ekim saat 10.00'a randevu almışlardı. İki şahit gerektiğinden İdil onu İngilterede temsil eden Ibbs & Tillett acentesinden Beryl Ball hanımı istemiş, Şefik de müşterek tanıdıkları Rus asıllı Sergei von Bennigsen üzerinde karar kılmıştı. Sonrasını da şöyle anlattı:
“Sabah taksi bulmakta güçlük çektiğimizden az daha geç kalıyorduk. Neyse 09.50 de evlenme dairesine vasıl olduk. Beryl Ball orada bizi bekliyordu. Sergei ve karısı da yeni doğmuş olan kundakta bebekleri ile az sonra çıkageldiler. Registrar odada bizden başka sadece üç kişi olduğunu görünce biraz şaşırdı ve "davetliler bu kadar mı?" dedi. Sonra da bebeğe bakip bize döndü ve "bebek sizin mi" diye sordu. Bizim olmadığını öğrenince memnun oldu ve "yüzükleri verin" dedi. Yüzük gerektiğini kimse söylemediği için almamıştık. Şimdi ne olacak diye düşünürken Sergei ve karısı yüzüklerini çıkarıp bize
verdiler. Hanımın yüzüğü İdil'e tam geldi. Sergei ise oldukça şişman ve parmakları etli olduğundan yüzüğü bana bol geldi, takınca düştü, yerde yuvarlanıp kaloriferin altına gitti. Onu orda bulup aldık ve Registrar beye verdik. Adam la havle çektikten sonra resmî seremoniye geçti, bir şeyler söyledi. Biz de evet - evet dedik ve uzattığı belgeleri imzaladık. Şahitler de imzaladı. Saat 10.30 itibariyle hayatlarımız birleşti.”
Sürpriz program da tam nikahın kıyıldığı saatin TSİ karşılığı 13.30'da Moda koyundan gelen tatlı esintiyle birlikte başladı. Solistler Schubert'in Schwanengesang'ından birer parça seçmişlerdi, geçiş olarak Gökhan Çaykovski'nin Ninni'sinin Rahmaninov düzenlemesini seslendirdi. Ardından Burak Gounoud'nun Faust'undan Mefisto'nun aryasıyla devam etti. Sonrasında da Mozart ve Rossini'den Figaro'nun Düğünü ve Sevil Berberi'nden birer arya geldi. Don Basilio'nun Aryasını aralarında bölüşmüşlerdi bir düet gibi söylediler. Burak'ın bildiğimiz dramatik tonuna karşın, Cumhur daha lirik bir ses rengine sahipti. Bir süre sonra fizyoterastliği bıakıp profesyonel opera şarkıcısı olarak devam edecek potansiyele sahip bir ses.
Program tamamlanmıştı ama önceden yapılmış tatlı bir pazarlık vardı, Moskova Konservatuvarı mezunu ve tam bir Rahmaninov uzmanı olan Gökhan Aybulus'tan bir Rahmaninov “bis” isteniyordu. Gökhan bu kez İdil'in Steinway'ine geçerek bestecinin pek sevilen do diyez minör Prelüdüyle kutlamanın müzik faslını tamamladı.
Sırada hafif bir ikram ve sohbet vardı. Dereotuyla karıştırılmış beyaz peynirli, üzeri salatalıklı kanapelerle birlikte dileyenler kadehlerine şarap aldılar. İdil'in de pek sevdiğini bildiğim rahmetli Mehmet Başman'ın Kavaklıdere-Angora'sını yudumlarken, Neriman Hanım üzerinde her on yılı temsilen dört mum ve İdil ile Şefik'in birlikte bir fotoğrafının şeker kaplamaya nakşedildiği pastayı getirdi. Mumlar üflenerek söndürüldü ve pastayı karı-koca sırayla dilimlediler.
Programı Burak Bilgili, Cumhur Görgün ve Gökhan Aybulus'a imzalattım. Sonra da imzalaması için İdil'den rica ettim.
Piyanoların üzerinde duran çerçevelerden birini destek yapıp üzerinde yazıp imzaladı. Çerçevedeki fotoğraf Leman-Münir Biret'in düğününde çekilmiş kalabalık bir fotoğraftı. Bunun çağrışımıyla annesinin nikahları konusundaki öğüdünü anlattı. Meğer Leman Biret, “Bak kızım” demiş, “Kimisi oturtulduğu masayı beğenmez, kimisi yemeği, içkiyi... İyisi mi, siz kendi kendinize bu işi halledin!”
İşte Cumhuriyetimizin yüzaklarından, virtüoz piyanistimizin sürpriz evlilik yıldönümünü konseri böyle geçti. Aile dostu olarak davetli olduğum için nezaketen “Yanımda fotoğraf makinası bile getirmemiştim. Telefonla çektiğim fotoğrafları yayımlayarak yazacağım” dediğimde Adaşımdan “Nasıl olsa sürpriz tamamlandı” yanıtını alınca oturup izlenimlerini siz değerli okurlarımla paylaşmak üzere bilgisayara döküverdim.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
23 Ekim 2021, Kadıköy